1. YAZARLAR

  2. Fehmi Huveydi

  3. Minare yasağına en pratik tepkiyi Fatih Akın verdi
Fehmi Huveydi

Fehmi Huveydi

Yazarın Tüm Yazıları >

Minare yasağına en pratik tepkiyi Fatih Akın verdi

13 Aralık 2009 Pazar 00:27A+A-

Doğu'daki Müslümanlar İsviçre'deki minare yasağına karşı kınamalarla yetinirken, ünlü yönetmen Fatih Akın kendi filminin galası için İsviçre'ye gitmeyerek tepkinin nasıl hayata geçirileceğini hepimize gösterdi.

Bu girişimi Doğu’dan bekliyorduk, Batı’dan geldi. Türkiye kökenli Alman yönetmen Fatih Akın, İsviçre’deki minare yasağını protesto ederek yeni filminin galası için İsviçre’ye gitmeyeceğini açıkladı. Galayı organize edenlere gönderdiği açık mektupta, yasak lehindeki oylamayı insan hakları ihlali olarak gördüğünü, ayrıca aynı toplumun bireyleri arasındaki birlikte yaşamın ve hoşgörünün temellerini yıktığını belirtti. Bu adım bir Alman vatandaşı ve Müslüman bir ailenin oğlu olarak duygularını yaraladığı için, ‘Ruh Mutfağı’ adlı komedi filminin galasını boykot etmek dışında bir protesto yolu bulamadığını ifade etti.

Hamburg’da yaşayan ve Alman sinema dünyasında somut başarılar elde eden genç yönetmen protestosunu pratik bir davranışla ifade etti, Alman ve Türk gazetelerinin yayımladığı mektup kanalıyla kamuoyuna mesajını ulaştırdı. Bizim kültürel kurumlarımız ve tanınan kişilerden bazılarıysa ‘konuşma ve kınama festivali’ organize etmekle yetindi. Oysa biz de protestomuzu pratik bir biçimde ifade etmek istesek geniş bir hareket alanına sahibiz. Zira bazı ortak faaliyetler askıya almaktan boykot etme ve İsviçre bankalarındaki mevduatları çekme noktasına kadar varabilecek bir dizi tutum ortaya koyabiliriz. Ortak faaliyetlerin askıya alınması maksadı ifade eder ve İsviçrelilere bir uyarı mesajı verir.

Bu mesajı minare yasağı kararını olumlu karşılayan ve Avrupa’nın İslamlaşması’na dair sözde tehlikeye karşı koyma yönünde bir adım olarak gören diğer Avrupa ülkelerinin de duyması gerekir. Bu olumlu karşılamayı Hollanda, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa’nın çeşitli sağ çevrelerindeki yayınlarda izledik.

Bu konuyu tekrar yazmamın iki sebebi daha var. İlki, yasağın demokrasinin uyulması gereken bir sonucu ve İsviçre’de yaşananların hükümetin değil, toplumun tutumu olduğu iddiası. Bu mantık gözden geçirilmeli. Referandum sonucu demokrasi ve çoğunluğun görüşüne uymak adına birçok kötülüğe kapı açıyor. Örneğin İsrail’de böyle bir durum yaşanıyor. Orada çoğunluk Filistinlilere baskı yapılmasını, evlerinin yıkılmasını, Gazze ablukasını ve halkının aç bırakılmasını destekliyor. Amerikalıların çoğunluğu da başlarda Irak savaşını ve Irak’ın yıkılmasını desteklemişti. Sonradan gecikmeli olarak aldatıldıklarını anladılar. Fakat özellikle de genel özgürlüklerle ilgili temel insanlık değerlerinin, çoğunluğun saptırıcı görüşüne boyun eğmek adına ihlal edilmemesi için içtihat ve pazarlık konusu yapılmaması gerekir.

Batı 11 Eylül’den önce de aynı düşünüyordu

Bu konuya dönmemin ikinci nedeniyse şu: Birçok makalede Avrupa’daki Müslümanlara karşı önyargı olduğunu ve 11 Eylül’ü hatırlatması üzerinden İsviçre’nin tutumunun haklı görüldüğünü gözlemledik. Batı kültüründe genelde üçüncü dünya halklarına, özelde de Müslümanlara karşı ırkçılık ve küstahlık söz konusu. Bu kültür hâlâ Müslümanlara karşı intikam duyguları taşıyan ve düşmanlık besleyen Haçlı savaşları havasının etkisinde. 

Bu durum bizleri, 11 Eylül’ün Batılılarda Müslümanlara karşı intikam duygularını aslında ‘uyandırmadığını’, varolan duyguları ortaya çıkardığını söylemeye sevk ediyor. 11 Eylül öncesi çekilen Batı filmlerini ve medyada Müslümanların nasıl gösterildiğini inceleyenler bu gerçeği iyi kavrar. Özeleştiri kuşkusuz yararlı ama kompleksi bırakıp Batılıların çoğunluğunun ırkçılığını ve küstahlığını eleştirmek için de aynı cesareti sergilemeyiz. (Katar gazetesi Şark, 10 Aralık 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT