1. YAZARLAR

  2. Markar Esayan

  3. MGK, AK Parti ve 'temizlik' planları
Markar Esayan

Markar Esayan

Yazarın Tüm Yazıları >

MGK, AK Parti ve 'temizlik' planları

02 Aralık 2013 Pazartesi 14:30A+A-

Dün gazetelere bakıyorum. Evde temizlik var ve temizlik yapılırken okumak da yazmak da bir işkence. Ama kendi ortamım dışında da rahat yazı yazamıyorum. Üstelik yazıyı da yetiştirmem lazım. Hiç derinlikli analiz yapacak halde değilim. Çünkü sergilenen durum derinlik talep etmeyecek kadar yüzeyde.

İster istemez ben de 'yüzeysel' bir yazı yazacağım.

Süpürge makinesinin çıkardığı homurtu eşliğinde başlıyorum...

Taraf gazetesinin 2004 MGK toplantısı ile ilgili manşeti, haberi 'zenginleştirmek' için sonraki günlerde gelen artçıları, sanki murad edilen etkiyi yaratamamış, ya da yanına sadece beyaz medya ve ulusalcı zevatı toparlayabilmiş. Malum, ortak Erdoğan düşmanlığı ve 'Erdoğan'sız AK Parti' projesi ile (CHP böyle mucizevi bir durumda bile seçenek değil, ne hazin) düşmanımın düşmanı -köprüyü geçene kadar- dostumdur meselesi...

Hani devrimcilerin darbe kadar askerlerle iş tutmasının mantığını özetleyen 1970'lerdeki 'Bolu'ya kadar askerle gider, sonra da ayrılır, iktidara yürürüz' söyleminde olduğu gibi.

Medyada çok 'inciler' var ama, dün en çok Cumhuriyet'in manşetini manidar buluyorum. En az Hürriyet'in 'Bavulcu döndü!' manşeti kadar manidar.

'Davalar çöker' buyurmuş Cumhuriyet ve üstüne, altına, yanına göz nuru, el emeği hakiden kızıla güzel bir kolaj döşemiş. Taraf'ın bu haberi ile tüm darbe davaları da geçersiz olurmuş. MGK'nın aldığı bu karar ile artık yapılan ne tür darbe, darbe teşebbüsü, cinayet ve katliam varsa, bu hukukilik kazanıyor ve düşüyormuş.

Ha, bu mantığı saçma bulacak kadar saf, tarih ve hukuk bilgisinden yoksun değil misiniz? Çaresi düşünülmüş. O zaman bıçağın diğer keskin tarafına geçebiliriz. 'Mevlam' verdikçe veriyor çünkü. Oyun o kadar kurnazca kurulmuş ki, 'kazanan' hep bu zihniyet olacak.

Yardımımıza burada Sayın Kılıçdaroğlu yetişiyor. Kendisinin arzı endam ettiği üst başlık, bizlere nedense 7 Şubat MİT darbesi söylemlerini hatırlatıyor. Manşet temennisini şöyle güçlendiriyor üst başlıkla çünkü Cumhuriyet:

'MKG kararını değerlendiren Kılıçdaroğlu: Suç varsa Erdoğan'ın da hapse atılması gerekir.'

Değerlendirecek tabii, yurt içinde aradığı iktidara bir türlü ulaşamayan Sayın Kılıçdaroğlu Esed'den tutun Sisi'ye kadar neleri, kimleri değerlendirmemişti ki bu uğurda.

Darbe yapmak MGK kararıysa suç değil. Şayet suçsa, Erdoğan ve tabii ki Gül ve imzası olan tüm şahısların, generaller gibi hapiste olması gerekir. İki türlü de iktidar CHP ve saz arkadaşlarının eline geçiyor.

Şah mat! Sonuç hasıl olmuştur, hep birlikte 'Demokrasi seçimlerde ibaret değildir' adlı marşımızı coşkuyla söyleyebiliriz. Üstelik bu marşı dindar Mehmet Akif Ersoy değil, has beyaz Türk seçkinlerimiz besteledi. Mustafa Kemal de insandı; hem her dönemin şartlarını da unutmayın 'Ata'mızın' hatalarını eleştirirken.

Aristo'yu mezarında ters döndürecek bir 'mantık' dizisi karşımızda. Serdar Kaya'nın 'Anıtkabir'in bu 10 Kasım'da ziyaretçi sayısı patladı. Acaba bu yaklaşan bir devrimin mi habercisidir' adlı müsamereyi eleştirdiği yazısında verdiği bir örnekle açıklayalım:

A) Benzini biterse araba durur. B) Araba duruyor. C) Demek ki benzini bitmiş.

Bu mantık hataları türü 'Neticeyi doğrulama' başlığı altına giriyor. Ama burada ne hatadan, ne de mantıktan bahsetmek mümkün.

Bu sadece pespayelik.

Cumhuriyet gazetesi bununla da kalmıyor. Bir lira ile sadece plastik bir limon sıkacağı değil, yanında bir kalem, bir kutu yara bandı ve daha neler neler alacağınız bir gösteri gibi manşetimiz. Cumhuriyet'in dev bir hizmeti daha... Süleyman Demirel ve Can Dündar, yani iki star birarada!

Sayın Demirel: 'Bu da geçer yahu!' demiş Can Dündar'a.

'Allah'ım, görüyorum, hissediyorum, biliyorum, o çok yakında!'

Demirel MGK haberini mutlaka Kılıçdaroğlu'ndan daha zekice kullanır diye, hevesle yazıyı okuyorum. Heyhat! Demirel, Dündar'ın yanında demokrasi havarisi kalmış. Öğrenci çekirge edasıyla guruya can alıcı sorular soran Dündar'a, Demirel 'siyaset' içinde kalarak cevap veriyor. Dündar da sordukça soruyor:

- 'Partiler lider sultası altında. Yargı kuşatıldı. Medya, üniversite susturuldu. Her tür itiraz bastırılıyor. Bu koşullarda nasıl hak aranacak?'

- 'Ama (AK Parti'nin) peşine düşenlerin başına olmadık işler geliyor?'

-'Yarım asrı aşkın süredir politikanın içindesiniz. Bugünkü parti sistemine, dış politikaya, Emniyet'e, askere, yargıya, medyaya, sermayenin iktidar karşısındaki haline benzer bir durum gördünüz mü hiç?'

- 'Ama yine korku hâkim gibi görünüyor.'

- 'Toplumun yeniden dine karıştığı da görünüyor?'

- 'Sandığı önemsiyorsunuz ama sandık tek başına çare mi? Sivil toplum, sendikalar, iş âlemi, toplumsal yaşam bu kadar kuşatılmışsa, seçim bir ülkeyi demokratik yapmaya yeter mi?'

???

Fark ediyorum ki, süpürge makinesinin çıkardığı sesler ile Dündar'ınkiler yarış halinde. Ama Dündar epey fark atmış bizim yardımcı kadına.

Bir daha pazar günü temizliğe geldiği için hiç kızmayacağım ona.

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum