1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. FİLİSTİN

  4. Mesafir Yatta köyleri ve işgalci İsrail’in toplu tehcir katliamı
Mesafir Yatta köyleri ve işgalci İsrail’in toplu tehcir katliamı

Mesafir Yatta köyleri ve işgalci İsrail’in toplu tehcir katliamı

Mesafir Yatta olarak bilinen bölgedeki köyler, sivil ve bölgenin yerli halkı olan Filistinliler ikamet ettiği halde işgal rejimi burayı ateş poligonu ilan edip, bu toprakları gasp etmek ve halkı zorla tehcir etmek için sürekli saldırılarda bulunuyor.

08 Mayıs 2022 Pazar 23:33A+A-

Geçen Çarşamba günü 22 yıl süren hukuki mücadelenin ardından sözde İsrail Yüksek Mahkemesi, işgal rejiminin burayı ‘ateş bölgesi’ ilan etme kararıyla burada yaşayan binlerce Filistinlinin tehciri kararına karşı 12 köy halkının yaptığı başvuruyu reddetti.

İşgal ordusu 1980'lerin başında burayı ‘Kapalı Askeri Bölge’ ilan etmiş, işgal ordusunun kararına karşı burada yaşayan Filistinlilerin bu tarihten önce burada yaşadıkları ve kararın uluslararası hukukla bir halkı zorla yerinden etmeyi yasaklayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarına aykırı olduğuyla ilgili yaptıkları başvuru yine işgal mahkemesi tarafından reddedildi. 

İşgal rejiminin bu kararı, 1967'den bu yana alınan tehcir kararlarının en büyüklerinden biri sayılıyor. İşgal mahkemesinin kararı, Siyonist işgal rejiminin ‘Bağımsızlık Bayramı’ için yaptığı hazırlıklara denk gelmesi dikkat çekti.

Karar Birleşmiş Milletler'in kararlarıyla çeliştiği gibi, savaşta insani muameleye dair Cenevre Sözleşmeleri'yle de çelişiyor. Çünkü işgal edilmiş toprakların orada yaşayanların çıkarına ters bir şekilde gasp edilmesi veya buradaki halkın zorla yerlerinden edilmesi kanun dışı bir tutumdur. 

İki Binden Fazla Filistinlinin Tehcir Edilmesi ve 30 Bin Dönüm Arazinin Gaspı

Filistin Enformasyon Merkezi'ne özel demeç veren Mesafir Yatta Köyleri Konseyi Başkanı Nidal Yunus, işgalcinin bu kararı, on iki köy kompleksinden iki bin kişiyi zorla yerlerinden etmek anlamına geldiğini belirterek, bu köylerin Cenma, El-Merkez, El-Helave, El-Fahit, El-Teban, El-Mecaz, Meğayir El-Abid, Yukarı Safa ve Aşağı Safa, Tuba, Hella El-Dab’ ve El-Makfara olduğunu söyledi.

Yunus verdiği bilgide, “Bu köylerin toplam nüfusu 4 bindir. Ancak işgal güçlerinin baskı ve bezdirmeleri neticesinde iki bin kişi buraları terk etmek zorunda kaldı. Bunların hâlâ buralarda toprak ve arsaları vardır. Kendileri gittiği için toprakları gasp tehlikesini yaşıyor. İşgalci şimdiye kadar onlarca dönüm araziyi gasp etti. Bu, onların tek geçim kaynaklarını kurutma anlamına geliyor. Buradaki halkın geçimi tarım ve hayvancılıktır.” dedi. 

Yunus devamla, “İşgal mahkemesi, burada yaşayan Filistin halkının 22 yıl boyunca mahkemeye sunduğu ve işgalcinin burada kimsenin yaşamadığı iddiasını yalanlayan kesin ve somut delillerini görmezlikten geldi. İşgal mahkemesinin aldığı karar ırkçı bir karardır. Bu kararı alan Siyonist yargıç fanatik bir yerleşimci olan David H. Geiger’dir. Kendisi Batı Şeria toprakları üzerinde inşa edilen yasa dışı yerleşkelerden birinde ikamet ediyor.” ifadesini kullandı.

Kararın siyasi ve ırkçı bir karar olduğunu, bunun adaletle bir alakasının olmadığını, bu kararın Siyonist projelere hizmet etmeyi ve bölgedeki Filistin varlığını yok etmeyi amaçladığını hatırlatan Yunus sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Kararın Çarşamba günü ve gece saat 24.00'te Siyonist rejimin 'Bağımsızlık Bayramı'nda alınmasının Filistinlilere önemli bir mesajı var. Onlara 'Nekbe’nin hâlâ devam ettiği' mesajı verdiler. 1948 yılında Yatta köylerinin önemli bir kesimi zorla zaten tahliye edilmişti. Bir mesaj da Yahudi yerleşimcileredir. İşgalci bu kararıyla yerleşimcilere, Filistin halkına ait toprakları gasp etmeye ve etnik temizlik yapmaya devam ettiklerini gösterdiler.”

Filistin Yönetimi'nden Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne en kısa zamanda müracaat etmesini talep eden Yunus, işgalcinin her an bu kararını hayata geçirip, buradaki 12 köye kıyabileceğini, dolayısıyla halkını da buradan sürebileceğini hatırlattı. 

İşgal mahkemesinin kararını değerlendiren avukat Muhammed Hamdan ise, “Karar üzüntü vericidir. Çünkü mahkeme tarafımızdan takdim edilen bütün delil, kanıt ve gerçekleri görmezlikten geldi. Mahkeme Mesafir halkının tanıklığını dinlemediği gibi, sunulan üç raporu, 1996 yılında Cenba’ya yapılan saldırıyla ilgili raporu dikkate almadı. Halbuki bunlar, bölgenin askeri eğitim için kapalı askeri bölge ilan edilmeden önce Filistinlilerin burada ikamet ettiğiyle ilgili kesin kanıtlardır. İşgal mahkemesi bu delillerin sonradan elde edildiğini iddia ederek, bütün davaları düşürdü.” ifadesini kullandı.

Silahlı Soygun Operasyonu

Araştırmacı yazar Sari Urabi ise, Mesafir Yatta köylerinde yapılan gasp, tehcir ve el koyma işinin emperyalist yerleşke inşa etme ve güvenlik amaçlı açık bir silahlı soygun olduğunu belirterek, bu yönüyle Siyonist projenin temel felsefesini ve Nekbe’nin başlangıcını hatırlattığını, tek farkın ise bu kararın Filistin'in Nekbe (Büyük Felaket) yıl dönümünde sözde İsrail Yüksek Mahkemesi'nin eliyle yapılmış olması olduğunu ifade etti.

Filistin Enformasyon Merkezi'ne özel demeç veren Urabi, “Demek ki Filistin Nekbesi hiç durmamış. Aynı şekilde İsrail’in varlığını sürdürme ile ilgili korkusu da henüz geçmemiş. Bu, Filistinlilerin hâlâ Siyonist projenin önünde bir engel olduğunu gösteriyor. O nedenle bu rejimin Filistinlilerin hakkını düşürme, yok sayma, toprak, tarih, gelecek ve geçmişi gasp etme politikaları; emperyalist yayılmacılığı, halkı toprağından sürme projeleri de hiç durmadı. O nedenle gayri meşru bu varlığı genişlemekten men etmek için dağılıncaya kadar onunla çarpışmaktan ve ona karşı durmaktan başka yol yoktur.” dedi. 

Urabi devamla şunları söyledi: “Bu davanın seyrinden de anlaşıldı ki, sözde İsrail Yüksek Mahkemesi dâhil Siyonist rejim bütün kurum ve kuruluşlarını sömürgecilik emelleri için kullanıyor. Sonuçta bu kurum da Siyonist ideolojisine mahkûmdur. Aynı şekilde sömürgeci rejimin bir aygıtı ve kurumudur. Bu da diğer kurum ve kuruluşlar gibi, Siyonist rejimdeki siyasi güvenlik ve askeri kurumların öngördüğü güvenlik ve sömürge gerekçelerine tabidir.” ifadesini kullandı.

Bitmeyen Saldırı ve Tecavüzler

Geçen yıllarda işgal güçleri Mesafir Yatta’daki köylere defalarca saldırılar düzenledi. Kimi zaman evleri yaktı, kimi zaman onlara saldırıp yaraladı, hayvanlarına ve tarım arazilerine zarar verdi. 1996 yılında işgal güçleri Batı Şeria köylerine, özellikle Belde Es-Semu’ ve Mesafir Yatta köylerine saldırdı. Bu köylerin büyük çoğunluğunu yerle bir etti. 

1981'de işgal rejimi bu bölgeyi tamamıyla kapatan ve ‘918 nolu ateş poligonu bölgesi’ ilan eden askeri bir karar aldı. Bunun neticesinde halka karşı dayanılmaz baskı ve zulümlere başladı. 17 Ramazan 1985 tarihinde bu kompleksteki vatandaşlardan çoğunun evini yıktı. Aynı yılın bayram arefesinde işgal güçleri Cenba, Bi’ru'l-Ğevanime, El-Merkez ve El-Fehit köylerine saldırıp geri kalan evleri de yerle bir ettiler. 

Aynı tablo 1999 yılında da tekrarlandı. İşgalci yine buradaki halka karşı zorla tehcir politikasına başvurdu. Bölgeyi tamamıyla kapatan işgal güçleri, silah zoruyla halkı ve ikamet ettikleri köylerinden El-Kermel ve Et-Tevane arasında bulunan ıssız bölgelere taşıdı ve köylerini üçüncü kez yıktı. 

(1948 yılında Filistin topraklarını fiilen işgal edip bu topraklar üzerinde Batı’nın da desteğiyle gayri meşru bir varlık inşa eden Siyonistler, o günden beri buranın asli unsuru olan Filistinlileri yurtlarından çıkarmak, bulundukları bölgeyi terk etmeye zorlamak için her türlü zorbalığı yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. O günki zorla tehcirden geri kalan köy ve beldeleri süreç içinde baskı ve zulümlerle bezdirip göç etmeye zorladılar. Bu bölgelerden birisi de Batı Şeria’nın El-Halil şehrine 14-24 km. uzakta bulunan ve Mesafir Yatta köyleri olarak bilinen köylerin bulunduğu oldukça verimli bölgedir. 38500 dönümlük arazide bulunan köylerde dört bine yakın insan yaşıyor. Buranın halkı geçimini hayvancılık ve tarımla sağlıyor. Bu yönüyle Batı Şeria’nın et, sebze ve meyve ihtiyacının önemli bir kısmını onlar sağlıyor. Aynı şekilde yer altı ve yer üstü su zenginliğiyle biliniyor bölge. Yılbaşından beri işgal güçleriyle Yahudi yerleşimciler tarafından buraya 770 kez baskın yapıldı. Onlarca zeytin ağacı telef edildi. 1982 yılında burayı boşaltmaya karar veren işgal rejimi adım adım planını hayata geçirdi. Önce kapalı askeri bölge ilan etti. Ardından halka baskı kurmaya, köylerini boşaltmaya, hayvan ve tarım arazilerine zarar vermeye başladı. Her şeye rağmen köylerini terk etmeyen Filistin halkını bu kez sözde İsrail Yüksek Mahkemesi'nin aldığı kararla bölgeden çıkarmak istiyorlar.)

FİEM

HABERE YORUM KAT