1. YAZARLAR

  2. Fatma K. Barbarosoğlu

  3. Liderlerin sahnesi, özneler ve roller
Fatma K. Barbarosoğlu

Fatma K. Barbarosoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Liderlerin sahnesi, özneler ve roller

31 Mart 2009 Salı 05:44A+A-

Seçim sonuçlarını öncelikle liderlerin "sahnesi" açısından değerlendirmek istiyorum. Çünkü 12 Eylül ve 24 Ocak kararlarının ortak oluşturduğu atmosfer ile Özal siyaseti, tüketim kodlarının reklam, sahne, şöhret üçgeninin "gösteri"sinde yol almaya başladı. Tüketim toplumuna geçmemizden bu yana siyaset, "ideolojik" bir bütünlük içinde yol almaktan ziyade, popüler kültürün kodlarıyla hareket ediyor. O halde 29 Mart seçimlerini biz de öncelikle "sahne performansı" üzerinden değerlendirmeliyiz. Bu durumda liderleri; sahnesi olan liderler ve sahnesi olmayan liderler olarak ikiye ayırmak gerekiyor.

Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan sahnesi olan liderler.

Numan Kurtulmuş sahne almaya hazır lider performansı gösterdi ki, Tayyip Erdoğan karşıtı olan köşe yazarlarının desteğini alıp, Tayyip Erdoğan yanlısı olanların öfkesini almadan sevgi topladı. Düşük profilli biriyle değil de bir "özne" olarak SP'nin bir hayli önünde duran Mehmet Bekaroğlu'nu aday göstermesi, stratejik olarak doğru seçim yapabilme özelliğini ortaya koyması açısından önemli bir göstergeydi. partinin söylemini güncelleme konusunda ciddi bir çalışma yaparak, önümüzdeki genel seçimlere hazırlanacak olurlarsa ciddi bir sıçrama yapabilme ihtimalleri büyük. Ancak Numan Kurtulmuş sahnesinde ciddi bir "Işık" sorunu ortaya çıktı. Necmettin Erbakan'ın ve çocuklarının "sahne alması" Numan Kurtulmuş'un performansına gölge düşürdü.Özellikle Erbakan'ın Star Tv konuşması; halkın, Erbakan,SP'nin kazanmasını istemiyor herhalde şeklinde yorumlar yapmasına sebep oldu.

Liderinin sahnesi olmadığı halde, en iyi sıçramayı yapan partilerden biri MHP oldu. Sahnesi olmayan Devlet Bahçeli; adayların "özne" olmasına büyük önem verdi. Pek çok bölgede alınan oylar, partiden ziyade özneye ait .MHP'nin özne adaylar çıkarmayı tercih etmesi, seçim stratejisi açısından iyi bir ataktı.

AK Parti'nin; partiden ziyade Tayyip Erdoğan'ın bu seçimlerdeki en büyük stratejik hatası özne çıkaramamış olması. Özne konusunda ısrarcı davrandığı bölgelerde "mutlak başarısını" korudu nitekim. 'Hükümet biziz, bizim adamımız olsun da çamurdan olsun' imajının, halkın hoşnutsuzluğunu arttıran bir öğe olduğunu Tayyip Erdoğan'ın idrak etmesi gerekiyor.

"Öznesiz" seçime girilen bölgelerde üçü bir yerde posterler aracılığı ile açık kapatılmaya çalışıldı.Başbakan,büyük şehir belediye başkanı ve ilçe başkan adayı.Üçü bir yerde posterler zaman zaman etkili oldu ve insanlar kendilerine rağmen zaman zaman hiç de beğenmedikleri adaylara oy verdiler. Fakat demokrasi açısından üçü bir yerde posterlerin çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Bu esasında Tayyip Erdoğan'ın kendi söylemini imha eden bir yapılanma.Şöyle ki, Sayın Başbakan ta en başından sivil toplum örgütlerini ve sorunlarının yerinde çözümünü çok önemsediğini ortaya koydu.Bu seçimlerde de bunun üzerinde durdu.Ama üçü bir yerde posterleri bu söylemi imha ediyor.Belediye başkanlarının özne olmasını engelliyor.Hatırlayalım, zihinlerde kalan Ak Partili belediye başkanları Refah, Fazilet döneminde hüviyetini kazanmış başkanlardı.Ak Parti döneminde özne olmuş tek başkan'ın sadece Kadir Topbaş olması bir tesadüf mü?

Bunu stratejik açıdan şöyle değerlendirmek mümkün: Başbakan, Melih Gökçek sendromunu yeniden yaşamamak için, star vizyonundan vazgeçerek yönetmen sinemasına dönmeyi tercih etti. Ama Melih Gökçek'in çok güçlü iki siyasi rakibe rağmen "Ankara"yı yeniden kazandığı düşünülecek olursa; yerel seçimlerde, partinin asılmasından daha etkili olanın profili yüksek ve hırslı adaylar olduğunu görmek mümkün.

"Özne" aday açısından 29 Mart seçimlerinde Yalova'nın farklı bir sahnesi oldu. Esamisi bile okunmayan bir parti, aday gösterdiği "özne" üzerinden seçimi aldı. Demokrat Parti'nin tek kazandığı şehir olan Yalova, önümüzdeki genel seçimleri nereden okumamız gerektiğini göstermesi bakımından üzerinde ısrarla durulmasını hak ediyor.

Sivas merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun emaneti olarak, açık ara BBP'nin oldu. Bu arada AK Parti'nin kaybettiği oylar arasında bütün Türkiye'de Muhsin Yazıcıoğlu'na "veda" niyetine verilmiş oyların olabileceğini tahmin etmek mümkün.

Muhalefet, proje açısından mevcut yönetimleri çok fazla zorlayamadı. Dürüstlük imajı üzerinden gitmeyi denediler ki, bu daha ziyade "sosyal demokrat beceriksizliği" olarak kavramlaşmış olan dönemi hatırlattı. Yolsuzluk ile en iyi mücadele, yolsuzluğa izin vermeyecek projeler ile mümkün. CHP'nin devletin sadaka dağıtmasına itiraz etmesi yerinde, ancak tartışmaların "Sadaka kültürü" kavramı üzerinden yürütülmesi, CHP'nin İslamiyet ile arasındaki mesafeyi kısaltma çabasını engelleyen bir durum olarak bu seçimlere damgasını vurdu. Devlet sadaka vermez, ancak bireylerin sadaka kültürü etrafında yardımlaşmaya sevk edilmesi, toplumsal dayanışmayı arttırtıcı bir unsurdur.

AKP'nin Güneydoğu'da dağıttığı söylenen yardımlar, Güneydoğu'daki oylarını arttırmadığı gibi özellikle bu yardımların Ege'de çok farklı "okunması" yüzünden bölgede çok kuvvetli bir düşüş yaşamasına sebep oldu. Ak Partinin bölge milletvekilleri üzerinden kalesi olarak bilinen yerlerde seçimi kaybetmesinin, "güneydoğu seçim yardımları ile alakası olduğunu söylemek mümkün. Mesela AKP'nin; Bülent Arınç'a rağmen oy kaybetmiş olması; Manisa'daki işsizlerin "Güneydoğu yardımını" algılayış biçimi ile doğrudan alakalı.

Önümüzdeki genel seçimlerde en tehlikeli siyasi gerginliğin, bölgelerin, birbirini algılayış biçimleri üzerinden görüleceğinin sinyallerini şimdiden görmek mümkün .Güneydoğu kendi dışındaki bütün bölgelerin "tatil reklamları" gibi yaşadığını zannederken,Türkiye'nin batı bölgesindeki fakirler, devletin sadece Güneydoğu-Kürt kimlik için ekonomik yardım paketleri oluşturduğuna dair bir alınganlık besliyor.Dolayısıyla AKP genel seçimlere kadar Kürt kimliği tanırken,kıyı bölgeleri gözden çıkarmayacak bütünleştirici politikalar üretmek zorunda.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT