1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Kusura bakmadık, kahrolduk Sayın Başbakan
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Kusura bakmadık, kahrolduk Sayın Başbakan

25 Mayıs 2012 Cuma 00:10A+A-

Annesi kaybettiğinde nasıl ağladığını da gördüm. Ama daha ziyade, masada eğilmiş, dünyayı omuzlarında taşıyan annelerimizin en kıdemlilerinden Berfo Nine’yi dinlerken, yüzündeki ifadesini hatırlıyorum Başbakan Erdoğan’ın.

Roboski’deki evinin önünde, bir eliyle başındaki yazmayı düzeltip diğer eliyle gözünün yaşını silen Felek Encü’yü dinlerken, onu henüz 13 yaşında kaybettiği yavrusu için teselli etmeye çırpınırken de “analar ağlamasın” diyen Başbakan’ın o yüz ifadesini hatırlayıp güç bulmuştum.

Erdoğan’ın Pakistan’da Uludere ile ilgili çıkışının ardından, acısını biraz olsun hafifletmek için gazeteciliğimi bir kenara koyup “devir değişti artık mutlaka üstüne gidilir” dediğim Felek Hanım’ın inanmak isteyen gözleri geliyor aklıma sık sık.

Ne hissetmişti acaba Başbakan’ın şu sözlerinin ardından “Allah aşkına tazminatsa tazminat... Bizim resmî tazminatımız ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar!"

Eminim, kendisini “başımızın üstünde yeri var” diyerek karşılayan Roboskili annelerle tek tek dertleşen Emine Erdoğan da içine sindirememiştir kocasının sözlerini.

Başbakan Erdoğan kasıt, özgüvenin neden olduğu aymazlık, ihmal ya da her neyse, yaşanılanların katliam olduğu gerçeğini değiştirmeyen bu dramda, kastının olduğunun ima edilmesine tahammül edemiyor olmalı. Sert çıkışı da bu yüzdendir belki.

Benim kanaatim de siyasal iktidarın bu işte bir kastının olmadığı yönünde. Eleştirim katliamda görev alanların hiç olmazsa soruşturma süresince açığa alınmamasına, demokratikleşme davalarındaki kararlı tutumun sergilenmemesine, ağız dolusu özrün esirgenmesine.

Zihnimde, bugün Uludere için bas bas bağırdığı halde, derdinin yitip giden canlar olmayanların maskesi de çoktan düştü.

Ama bu bir bahane olabilir mi?

Hangi kişisel ya da siyasi neden, evladı vahşice öldürülmüş annelerin karşısına “sitemle” çıkmayı mazur kılabilir.

Kaldı ki Başbakan, bu tavrının tam da konuşmasında dikkat çektiği “terör örgütünün” istediği şey olduğunu fark etmiyor mu?

Bu sözlerinin ardından, ellerini ovuşturarak dinleyen savaş tüccarları değil, o acılı anneler ve onların acısını yüreğinde hisseden Türkiyeliler kusura baktı. Hatta kusur ne kelime kahroldular, kahır...

Yetmiyormuş gibi, üstüne bir de İçişleri Bakanı İdris Şahin çıktı, yine...

Ortada özür dilenecek mahiyette bir olay yokmuş, gençlerimiz de zaten orada olmamalıymış...

Bereket Ankara’da Hüseyin Çelikler var. Sayın Çelik’in parti ve hükümet içerisindeki yaygın kanaati yansıttığını bildiğim “Bakanın sözleri insani değil” çıkışı bir nebze olsun yüreğimize su serpti.

Ama yetmez.

Başbakan, hükümet ve parti kurumsal olarak Uludere konusundaki tutumunu revize etmedikçe, her geçen gün yüreklerde harlanan Uludere ateşini kova kova su dökseniz inanın sönmez.


Kasıt, hata, ihmal, ahmaklık

Memlekette konu ne olursa olsun karşınızdakine küfretmeyince, hamaset yapmayınca, slogan atmayınca, peşin hüküm vermeyince, klişeleri tekrar etmeyince muhalefet etmiş sayılmıyorsunuz. Dahası ihanetle, gaflete düşmekle suçlanıyorsunuz.

Uludere ile ilgili en kararlı gazeteciliği yapan Taraf’ın yayınları ortadayken, yazılarımız, haberlerimiz, fikri takibimiz şuracıkta dururken, klavye başında ahkâm kesen tiplerin atarlanmalarıyla uğraşıyoruz bir de.

Neymiş, Uludere’de katliamında, “askerin özgüveninden kaynaklanan operasyonel refleksleri gözardı edilmemeli” diyerek hem AK Parti’yi hemi de askeri aklamaya çalışıyormuşum.

Yuh!

Yahu hükümete çok ama çok yakın “paralel merkez medya” olayın ilk ânından itibaren “hükümeti yıpratmak isteyen bir gurubun komplosu bu” tezini dillendirmiyor mu?

Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve olayın ardından soruşturma süresince bu isimleri görevden almayan hükümeti korumak için topu Ergenekon’a, derin devlete, MİT içerisindeki bir kanada falan havale edenler ortalıkta cirit atmıyor mu?

O halde biz susalım, onlar konuşsun da aydınlansın Uludere katliamı.

Tamam ironik dilim zaman zaman anlaşılmamı zorlaştırıyor olabilir de, ahmaklar için yazdığımı hiçbir zaman iddia etmedim.

Fakat manipülasyonların önüne geçmek için bazen zorunlu açılmalar yapmak zorunda kalıyoruz işte.

O halde tane tane anlatayım.

Uludere katliamı için “kasıt var” hükmü vermediğim gibi, bir hatadan kaynaklanmıştır da demedim.

Yazılarımda, sosyal medyada, televizyon programlarında tekrar tekrar vurguladığım gibi, derdim gazetecilik, olayın aydınlanması ve acıların bir nebze dinmesi için politik rezervlerimi bir yana koyarak gerçeğin peşine düşmek.

Bunun tek yolunun da her türlü alternatifin üzerine gitmekten, olayın tüm aktörlerini dinlemekten geçtiğini düşünüyorum.

Hüküm vermiyorum, soru soruyorum.

Biliyorum kimilerinin alışık olduğu üzere, liseli çocuklar gibi aforizma üretip “vijdanzörlük” yapsam, yani bu kara lekenin silinmesi önüne bir engel de ben çıkartsam hiç sorun etmeyecekler ama.

Ne yapalım denizkızı girmiş düşünceme ben iflah olmam.


[email protected]

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT