1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Kürtlere ne yapacağız?
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtlere ne yapacağız?

17 Temmuz 2009 Cuma 16:15A+A-

Şubat ayında Erbil'de yapılan Abant toplantısı Türkiye-K.Irak ilişkilerinin minyatür modeli gibiydi. Orada olup bitenlere heyecan ve sitayişle yaklaşanlardan, daha mesafeli bir anlama çabası sergileyenlere, geniş bir yelpazede katılım vardı. Benim dikkatimi çeken ve ev sahiplerinin gözünden kaçmayan ise konuşmaların arasına sızan üstten ve önyargılı sarf edilen sözler olmuştu.

Yapılan onca olumlu ve yapıcı konuşmanın arasında 'aşiretlerden kurulu bu toplum' diyen bir akademisyenin sözleri toplantının ruhuna hiç uymadığı için tuhaf kaçmıştı. Ev sahipleri, cümlelerin arasına sızan bu üstten ve önyargılı havayı sorun yaptıklarını dile getirdiler. Özellikle KDP medya sorumlusu Sero Kadir'in 'etik' konulu sunuma tepkisi, toplantının seyrini belirlemesi bakımından önemliydi.

Sero Kadir o gün orada bulunan herkese mealen şunu göstermişti: Siz büyük Türk düşünür, yazar ve akademisyenleri, büyük bir ülkeden ve bizden daha gelişmiş olduğu aşikar bir demokrasi deneyiminden geliyorsunuz ama bizler de uzun yıllara yayılan bir var olma mücadelesi veriyoruz. İyi kötü bugüne geldik, kafanızdaki şablonları bir kenara bırakın ve bizimle eşit bir ilişki kurmayı deneyin. Bu daha akılcı ve yararlı olacaktır. Karşılıklı ilişkilerimizde çağa uyan model budur!

Malumunuz Uluslararası Kriz Grubu'nun 'Irak ve Kürtler' başlıklı raporu yayımlandı. Raporun Türkiye kamuoyunda nasıl yankılandığını izlemişsinizdir. Önyargılar, dar vizyon ve Ortadoğu'da olup biteni anlamakta direnme alışkanlığımız bir kez daha tavan yaptı.

Kriz grubunun raporundan çıkardığı sonuçla Irak Kürtlerinin geleceğini Türkiye ile yakınlaşmakta gördüğünü söyleyen yetkilinin görüşleri geçmiş bütün korkuları ve hevesleri canlandırdı. Kimi; 'aman efendim bu Kürtler uzun vadede ayrılık planı yaptıkları için Türkiye ile yakınlaşmak istiyor' dedi. Kimisi, 'Kürtlerden hayır gelmez, ne Şam'ın şekeri ne Arabın yüzü' tavrıyla 80 yıllık ulusal refleksi yineledi. Daha emperyal vizyonla düşünen bir başka kesim Misak-ı Milli'ye gönderme yaparak 'zaten bizimdi, yine biz yönetiriz' hevesini açık etmekte sakınca görmedi.

Özellikle Irak Kürtleri söz konusu olduğunda Türkiye kamuoyunun düştüğü en belirgin hata, karşısındakini hesaba katmadan konuşması. Karşısındakine herhangi bir karar hakkı tanımaması.

Bu hesaba katmama tavrının bir işlerliğinin olmadığı ortada. Türkiye-K. Irak ilişkilerine geçmişte olduğu gibi klasik ulus-devlet mantığı yahut romantik bir geçmiş özlemiyle yaklaşmak artık mümkün görünmüyor. Çünkü gündemi, tek ya da sınırlı parametrelere dayalı ilişkiler belirlemiyor. Aktörlerin ve sektörlerin bunca çoğaldığı bir zamanda ideolojik çıkışlar kişisel tatmin dışında bir fayda sağlamıyor. Türkiye-Kuzey Irak ilişkilerinin yeni ve farklı zeminlerde ilerlemesi bu nedenlerle kaçınılmaz. Türk dış politikasının Irak Kürtleri ile ilgili derinlikli, sebep sonuç ilişkileri içinde seyreden diplomasisine yön veren de bu gerçeği görmesidir.

Sorun K. Irak konusunda Türkiye kamuoyunun algısını değiştirmekte.

Bugün Türkiye'de kiminle konuşsanız Avrupa Birliği hakkında anlamlı sayılabilecek sözler duyarsınız. Ama K. Irak söz konusu olduğunda ideoloji ve önyargılar dışında makul bir yaklaşımla karşılaşma ihtimali çok zayıf.

Bu durum aslında şunu da gösteriyor: Kürtlerin ne istediği, ne yaptığı ve ne yapacağı hakkında kamuoyunda sadece ezberler mevcut. Iraklı Kürtler hakkında zihinlerde hazır duran şu kavramlara bir bakın: dost-düşman, din kardeşi, bin yıllık kardeş halk, bölücüler vb.

Bunun Iraklı Kürtlerdeki karşılığı; stratejik ortak, müttefik, demokratik komşu, dost ülke, ekonomik ortak vb.

Kelime tercihleri dahi Türkiye kamuoyu ile Irak Kürdistan'ı arasındaki yaklaşım farkını gösteriyor. Türkiye kamuoyundaki bu sorunlu algının değişmesi şart. Ortadoğu'da artık ayrıştırıcı değil, birleştirici siyasetin geçerli olduğunu her yerde dillendirmek gerekiyor.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum