1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Kürt meselesi 'bu kafa'yla da çözülmez
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt meselesi 'bu kafa'yla da çözülmez

28 Temmuz 2009 Salı 10:51A+A-

Cumhuriyet,  zor bir ulus-devlet yaratma projesiydi. Bu ‘zor’u zor kullanarak başarmaya çalıştıkça işler sarpa sardı. Zorbaların hiç düşünmedikleri bir şey vardır, zora dağ dayanmaz,
ama insan dayanır.
Nitekim, ‘ulus-devlet projesi’, iki fay hattından kırılma noktasına geldi. Malum, fay hatlarından biri laiklik, diğeri Kürt meselesi idi. Ama, bu resmin bir tarafıydı, diğer tarafı, uluslararası düzenin seyridir. Cumhuriyet’in ulus-devlet projesi, zamanında uluslararası düzene denk düşüyordu. Türkiye’de devlet, otoriter vasfını, sadece kendi ideolojisi içinden üretmedi, uluslararası destek ile gelişti, serpildi. Bunu unutmamak lazım.
Türkiye, Soğuk Savaş dönemi boyunca, mensubu olduğu Batı Kulübü veya ‘hür dünya’ için ‘makbul’ bir müttefikti. ‘Kömünizmle mücadele’ döneminde, toplumu baskılamış, Kürdü yok saymış, kimsenin umurunda değildi.
Gün geldi, devran döndü, ulus-devlet zaafları göze batmaya başladı. Uluslararası desteğin çekildiği yerde, zorla sindirilen dinamikler ortaya çıktı, sistemi zorlamaya başladı. Şimdi kimse bu dinamiklerle nasıl baş edeceğini bilmiyor. Özetle, ama fazla özetle, son durum bu.
Kürt meselesini, bu fazla özetle bir çırpıda kavramak elbette  mümkün değil. Ancak, ortada ‘zorba bir ulus-devlet ile varoluş mücadelesi veren masum insanlar’ arasında geçen kapalı devre bir sistem olmadığını hatırlamakta fayda var. Tabii, bu hatırlama, meselenin insani boyutunu, görmezden gelme, işi pişkinliğe vurma için asla gerekçe olmamalı.
Ama bu pişkinliğe karşı, ikinci bir pişkinlik dili geliştirmenin, çözümü bunda görmenin de anlamı yok. Daha kötüsü faydası yok ve olmayacak. Asıl ürkütücü olan bu. Çokça iddia edildiği gibi, ‘çözüm belli, gerisi siyasi irade’ değil, çözüm belli değil. Çözümü ‘belli’ kılmak, tüm tarafların işi. Bu zor bir siyasi süreç, güzel laflarla geçiştirilecek şey değil.
Kürt meselesi, gelinen noktada ne sadece insan hakları paketleri ile, ne de, ‘cesur’ bir adım atıp İmralı ile pazarlığa girilerek çözülecek gibi değil. Bugüne kadar devlet en kolayına kaçıp, bastırdıkça, susturdukça yok saydı. Şimdi, salıvermek, koyvermek, çözüm zannediliyor.
Kürt meselesi ne sadece, postmodern siyasetin sihirli değneği addedilen ‘insan hakları’ meselesi, ne de Osmanlı devrinden kalma metotlarla yani sadece lideri ile pazarlık yapıp yatışacak bir gaile değil.
Son olarak, yaşananları bir anda silip başa dönmek mümkün değil, keşke olsaydı. Daha zor bir yerden başlıyoruz. Önce, mayınlı yolu adım adım temizlemek lazım. Bunun nasıl başarılacağı konusunda sözü olan varsa çıksın, gerisi lafı güzaf. Daha kötüsü, bu boş beşik sallama tehlikeli bir zaman kaybetmeye neden oluyor.
Gazetemizde, geçtiğimiz üç gündür yayımlanan ‘koca çınar’ Yaşar Kemal röportajı ve ardından getirdiği ‘sesler’, bende tüm bunları yazma ihtiyacı yarattı. Bu kadar eskimiş ve gerisi boş lafı büyük bir çıkış olarak pazarlamak bir gazetecilik başarısı olabilir, ama hepsi bu.
Kimse kusura bakmasın ama, söylemek zorundayım, bu kuru gürültü, çözüm yolunda umutlarımı biraz daha azalttı.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT