1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Kirli sakallının yanındaki o komutan kim
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Kirli sakallının yanındaki o komutan kim

13 Aralık 2011 Salı 09:07A+A-

 “Hizmet kusurlarından” ötürü vicdanının rahat olduğunu söyleyen Mehmet Ağar, mezar taşında “Elazığlı Emniyet Müdürü” yazılmasını vasiyet etmiş.

Allah uzun ömür versin, hukuk önünde adam gibi yargılanmadan ölmesini istemeyiz. Çünkü kadı kızı göndermeleri yapan zat-ı şahanelerinin “kusurlarının” bedeli canlarımızdı.

Hem de binlerce...

Onlardan birinin, Ağar gibi ajitasyon yapmayan, gerçekten “ölen” ve efsanevi müdürün gömülmeyi arzuladığı Elazığ Asri Mezarlığı’nın yanındaki arsada gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş şeklide toprağa yarı gömülü bulunan Ayten Öztürk’ün babasıyla görüştüm Ankara’da.

Bir kahvehanenin arka odasında oturduk Hıdır Öztürk’le. Meclis’e gidecekti az sonra. Heyecanlıydı, elleri titriyordu. Çantasındaki tıraş bıçağını çıkartıp, tertemiz suratını elledi ve “tıraş olayım mı” diye sordu.

“Boş ver amca,” dedim, “Meclis’tekiler olsun”.

Nerden söze başlayacağını bilemiyordu, “Gözünü oymuşlar, kulaklarını, burnunu kesmişler kızımın...” diye söylendi. Dolan gözlerini göstermemek için yine çantasına eğildi, aramadığı halde tıraş bıçağını yokladı.

Sonra kendini toplayıp boğazı düğümlenen bir babanın titreyen sesiyle anlattı.

Yıl 1992. Tunceli Jandarma Alay Komutanı bir gün Hıdır Amca’yı makamına çağırıyor. “Kızlarını da al gel” diyor.

Her Dersimli gibi onun devletin zulmüne isyan eden akrabaları, yakınları var elbette. Ama ne kendisinin ne de kızlarının siyasetle alakaları var. Yine de telaşlanıyor Hıdır Amca. Nasıl ürkmesin ki. “Kahraman” emniyet müdürlerinin, valilerin, başbakanların görev başında olduğu, 90’ların en netameli zamanları ve yer Dersim.

Tıraşını oluyor Hıdır Amca, kızlarına da “Güzelce giyinin” diyor. Komutan’ın makamına gidiyorlar. Komutan tek tek soruyor. Hıdır Amca anlatıyor. “Ben devlet memuruyum. Bu kızım mühendistir. Bu hemşire.” Ayten’i gösteriyor, “O da un fabrikasında sekreterdir”.

Komutan yanında dikilmiş Hıdır Amca’nın söylediklerini elindeki deftere dikkatlice not eden zayıfça, sakallı adama bakıyor bir yandan da. Sonra da tanıtıyor:

“Polis memuru Mahmut Bey.”

Hıdır Amca ne bilsin kimdir, nedir Mahmut; başını sallıyor.

Komutan “Şimdi gidin,” diyor, “ailenizdeki teröristlerden dolayı sizi sorumlu tutacak değiliz. Canınız devlete emanettir. Ama siz de rahat durun”.

Kızlarını alıp çıkıyor Hıdır Amca.

Derken Ayten ortadan kayboluyor. Aklına siyasi bir mevzu gelmiyor Hıdır Amca’nın. “Acaba,” diyor, “sevdiğine falan mı kaçtı”? Hem devletin güvenli kolları altında değiller miydi? Öyle dememiş miydi komutan. Hatta yanındaki sakallı polis de sözlerine şahitti.

Ama ne yazık ki daha sonra, o sakallı ‘Polis Memuru Mahmut’un kim olduğunu ve tek şahit olduğu şeyin bu konuşmayla sınırlı olmadığını öğrenecekti Hıdır amca.

Biricik kızının cesedi bulunduktan sonra gazetelerde gördüğü bir resim, Hıdır Amca’nın kafasındaki eksik parçayı tamamlayacaktı. O gün Jandarma Komutanı’nın yanında ailesi hakkında bilgileri not eden “polis memurundan” başkası değildi sakallı. Evet, Mahmut Yıldırım, nam-ı diğer Yeşil!

Ayten Öztürk, Jandarma’daki o görüşmeden sonra JİTEM tarafından iş çıkışı kaçırılmıştı. Eski JİTEM Abdülkadir Aygan da Ayten’in Diyarbakır’daki JİTEM karargâhına getirildiğini ve genç kıza 15 gün boyunca tarifi imkânsız işkencelerin yapıldığını anlattı.

Evet, cinayetten 19 yıl sonraki konuşmamız esnasında bile, arayan bir yakınına (sanırım kızı) “Korkma. Korkmak yok artık, gazeteci yanımda, vekiller dinleyecek beni” diyecek kadar büyük acılar çektirilmiş Hıdır Amca bugün de tıraşını olup Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun önüne çıkacak.

Dün Hıdır Amca’yla görüşen Komisyon Üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’le de konuştum. Hüseyin Bey “Hıdır Amca komisyona ifade veren ilk mağdur. Bizim kanaatimiz bu olayda Ağar’ın, dönemin hükümetinin ve bazı askerî yetkililerin sorumluluğu olduğu yönündedir. Zaman aşımın dolmasına bir yıl var. Komisyon Meclis’e bir an önce çağrı yapmalı” dedi.

Hıdır Amca’yı dinlerken boğazıma bir yumru oturdu fakat çocuğum yok. Günlerce işkence edilen kızını, gözleri oyulmuş, kafa derisi yüzülmüş şekilde bulan bir babanın acısını tam olarak anlayamıyorumdur belki. Ama TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerinin içinde baba olanlar vardır mutlaka.

Gözlerimiz üzerlerinde.

Kendilerine ilk sorumuz da, kirli sakalarıyla yanı başında dikilen Yeşil’e Ayten’in ve kardeşlerinin ismini dikte eden o komutan kim? Yaşıyor mu?

Bakalım komisyon üyeleri, Ayten’in katillerini gizleyen duvardaki bu kilit tuğlayı çekecekler mi? Yoksa onlar da “Yeşil kayıp ki” bahanesine sarılıp sakallarını ve diğerleri gibi, yüzleri içlerinin aynası kirli sakallıların sırtını mı sıvazlayacaklar.

Bu arada 90’ların efsanesi Sayın Ağar mezar taşına ne yazılacağını dert etmesin. Onun da, aynı yıl Kars Jandarma Alay Komutanı olan Veli Küçük’ün meslektaşı o komutanın da, diğerlerinin de mezarlarında ne yazarsa yazsın kafamızdaki sıfatları malum zaten.

[email protected]

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT