1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Kılıçdaroğlu: Esad'ın Askerleri İdlib’de Bizim Askerlerimizi Koruyor
Kılıçdaroğlu: Esad'ın Askerleri İdlib’de Bizim Askerlerimizi Koruyor

Kılıçdaroğlu: Esad'ın Askerleri İdlib’de Bizim Askerlerimizi Koruyor

Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP kadrolarının Esed aşkı bitip tükenmek bilmiyor. Gözleri Baas rejimi aşkıyla, Şebbihalık ruhuyla resmen kör olmuş durumda.

28 Şubat 2020 Cuma 13:10A+A-

HAKSÖZ-HABER

Ne on milyonu aşkın insanın tehcir edilmesi, ne yüzlerce şehrin yakılıp yıkılması ne de milyona yaklaşan insanın katledilmiş olması Mustafa Kemal’in Askerleri’nde en küçük bir insani belirtiyi ortaya çıkarabildi. Kılıçdaroğlu, son olarak İdlib’te TSK konvoyuna Rusya ve Esed rejimi tarafından yapılan saldırı neticesinde 33 askerin hunharca katledilmiş olduğu saatlerde bile Esed’in cinayetlerini aklamak-paklamak üzere seferber olmuştu.

Neden Girdik Esed’in Gül Bahçesine?!

Suriye’yi her zaman için bir bataklık ve Esed cuntasının çiftliği gibi değerlendiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu güya süper bir soru sorup hemen süper bir cevap yapıştırarak Türkiye’nin geleceğine harika bir rota çizmeye kalkışıyordu. Dersimli Başkan’ın akıllara durgunluk veren sorusu şuydu: “İdlib'de PKK yok, biz orada neden duruyoruz?” Öyle ya; PKK yoksa sorun yok, PKK’yı takip etmiyorsan neden girdin Esed’in gül bahçesine!?

Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV’de Saygı Öztürk’ün hazırlayıp sunduğu “Sisler Bulvarı” programına katıldı. İdlib’de Rusya-Esed ittifakının ağır saldırılar yaptığı saatlerde yayınlanan canlı yayın programında Suriye politikasını eleştirmek adına sarf ettiği cümlelerle dinleyenlere saç-baş yoldurtan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, oğlu İdlib’de asker olan bir annenin gözyaşlarından örnek vererek meseleyi hiç olmayacak bir sonuca bağlamaya girişti. Kılıçdaroğlu; “İdlib'de oğlu asker olan bir anne geldi. Dün akşam İdlib'de iki şehit haberi gelince ağlamaya başladığını söyledi, 'Gece geç saatlere kadar uyuyamadım, ilaç alıp uyudum” ifadelerini kullandı.

Esed’in Şefkatli Kolları Masalı

Ancak Kılıçdaroğlu işi hepten çığırından çıkarıp, akıl ve mantığa savaş açarak sahada yaşanan gerçeklere tamamen aykırı bir biçimde şu tür cümleler kuruverdi: “Terör örgütüne karşı mücadele etmek en doğal hakkımızdır, tereddüt yok. İdlib'de niye bulunuyoruz? Gözlem noktalarını koyduk tamam. Orada bulunmamızın nedeni Esad'ı devirmekse, çıkıp bunu açıkça söylesinler. Bunu söylemiyorsunuz. Peki, biz orada niye duruyoruz? PKK var mı orada? Gözlem noktalarının 7'si şu anda Esad'ın aldığı bölgede, onların korumasında. Esad'ın askerleri bizim askerlerimizi koruyor orada… Biz Suriye ordusuyla neden çatışıyoruz?

Neymiş, Esad’ın askerleri Türkiye’nin İdlib’de kurduğu gözlem ve kontrol noktalarını koruyormuş! Askerlerimizin can güvenliği Esad’a emanetmiş! Esad’ı devirme ve muhaliflere kucak açma fikrinden vazgeçip önce İdlib’i ardından Afrin’i sonra Cerablus ve El Bab’ı nihayet Tel Abyad ve Reluleyn’i tamamen terk edip bölgeden usulca çekilmeliymiş Türkiye. Önce Suriyeli muhacirleri sınır dışı edip ardından da kapıları sıkıca kapatmakla Suriye’ye barış ve huzur geleceğini propaganda eden çarpık ve zalim siyaset anlayışı...

Zulüm ile Abad Olunur mu?

Esed’le mutlu bir Suriye, Esed'siz korku dolu bir bölge” şablonu Türkiye’deki Şebbiha ruhlu aktörlerin en çok tekrarladığı ölümcül slogan elbette. Lakin eşyanın tabiatı, toplumsal ve tarihi hakikatler zulüm ile abad olunamayacağını defaatle göstermiştir bizlere.  Türkiye’de Kemalist vesayeti sürdürme mücadelesi verenlerin Suriye’de Baasçı katliam şebekesini desteklemesinde şaşılacak bir şey yok esasen. Çünkü dertleri, kaygıları, özlemleri temel haklar ve özgürlükler, ahlak ve merhametle kurulacak kardeşlik düzeni olmadı hiçbir zaman.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum