Kısa bir süre önce, ABD'den tedarik edilmiş olan İsrail F-16 savaş uçakları ve Apache helikopterlerinin İsrail işgali altındaki Gazze'deki onlarca noktaya bıraktığı 100'ün üzerinde bomba en az 195 kişiyi öldürmüş, yüzlercesini de yaralamıştı.

Bu bölgelerin birçoğu, aynı dünyanın başka yerlerindeki gibi sivil bölgelerin ortasına yerleştirilmiş olan polis istasyonlarıydı. ABD hükümeti, İsrail'in saldırılarına destek veren ilk ülkelerden biriydi. Onu başkaları da takip edecek. İsrail'in katliamları, İngilizce yayın organlarının gayet sadık bir şekilde ilettiği gibi, altı aylık ateşkesin 19 Aralık'ta sona ermesinden bu yana gittikçe daha yoğun bir şekilde atılan Filistin füzelerine (bugüne kadar bu füze saldırıları sonucu ölen ya da yaralanan İsrailli yok) İsrail'in "misilleme"si olarak gerekçelendiriliyor. Ama bugünkü korkunç saldırılar, sadece, İsrail'in son zamanlardaki Filistinlileri öldürme yöntemlerindeki bir değişikliğe işaret ediyor. Son aylarda özellikle yaşlılar ve hastalar, Gazze Şeridi'ne kapatılmış çoğunluğu sığınmacılar ve çocuklardan oluşan 1,5 milyon Filistinliye eziyet etmek ve onları yokluğa mahkum etmek üzere iki yıldır uygulanan İsrail ablukası yüzünden gıda ve gerekli ilaçlardan yoksun kalarak, daha çok sessiz ölümlerle ölüyorlardı. Gazze'de, İsrail tarafından erişimleri engellenen temel ilaçlara; insüline, kanser tedavisine, diyaliz ürünlerine ihtiyaç duyan Filistinliler sessizce ölüyordu.

Medyanın hiç sorgulamadığı şey İsrail'in ateşkes anlayışı. Bir İsrail ateşkesinde, İsrail onları açlığa mahkum eder, öldürür ve topraklarını kolonileştirirken Filistinlilerin susmaya hakkı vardır. İsrail, Gazzelileri gıdasız ve ilaçsız bırakarak ölümlerine sebebiyet vermekle de kalmıyor, aynı zamanda beyinlerini de açlığa mahkum etmeye çalışıyor. Abluka yüzünden çocukların ders kitaplarını bastıracak mürekkep ve kağıt bile bulunamıyor. BM'nin Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü'nün Gazze'deki operasyonlarını yöneten John Gingin'in kasım ayında Electronic Intifada'ya söylediği gibi, "son aylarda beş aylık bir ateşkes vardı ama bu durum Gazze halkının hiçbir işine yaramadı. Ateşkes sırasında BM olarak bizim tedariklerimiz de o kadar yetersizdi ki, bırakıldığımız gayet güvensiz yerde birkaç günün sonunda gıdamız tükendi".

İsrail ateşkesi işte bu. İsrail'in saldırılarına verilecek her cevap, Batı Şeria'daki aparteid duvarına karşı yapılan barışçı protestolar da olsa, mermiler ve bombalarla karşılanıyor. İsrail'e Batı Şeria'dan hiçbir bomba atılmıyor ama ateşkes esnasında İsrail'in saldırılarının, öldürmelerinin, toprak hırsızlığının, yerleşimci katliamları ve adam kaçırmalarının yaşanmadığı tek gün geçmedi. Ramallah'taki Filistin Otoritesi, "güvenlik kuvvetlerini" İsrail'in yanında direnişçilerle savaştırmaya varıncaya kadar, İsrail'in tüm taleplerini karşıladı. Bunların hiçbiri, tek bir Filistinlinin bile mülkünü ya da rızkını İsrail'in amansız kolonileştirmesinden kurtarmaya yetmedi. Örneğin, El-Kürd ailesini, Doğu Kudüs'teki 50 yıllık evlerinin, yerleşimciler el koyabilsin diye, 9 Kasım tarihinde yıkılmasını seyretmekten kurtaramadı. Aynen geçtiğimiz mart ayında birkaç gün içinde onlarca çocuğun da aralarında bulunduğu 110 Filistinli öldürüldüğünde olduğu gibi, Gazze'deki katliamları da seyrediyoruz. Bir kez daha, dünyanın her yerindeki insanlar bu kanunsuz devletin cezasız kalan suçları karşısında öfke, hiddet ve umutsuzluk besliyor. İsrail gazetesi Haaretz bugünkü haberinde, İsrail kabinesinin geçtiğimiz çarşamba günü başbakana, savunma bakanına ve dışişleri bakanına, İsrail'in Gazze'ye yapacağı saldırıların zamanlamasına ve yöntemine karar verme yetkisini verdiğini yazıyor. Dünyanın birçok köşesinde mitinglerin ve dayanışma eylemlerinin planlanmakta olduğuna dair haberler aldım. Ama mitingler dağıldıktan ve öfke ortadan kalktıktan sonra ne olacak? Gazze'deki Filistinlilerin ölmeye devam etmesine izin mi vereceğiz? The Electronic Intifada, 27 Aralık 2008

ZAMAN