HAKSÖZ-HABER

Davos’ta Ahmet Davutoğlu ile tartışan Zarif bir yandan Suriye’ye savaşmak için kimseyi göndermediklerini söylerken, bir yandan da Suriye’deki Şii unsurların varlığını meşrulaştırmaya yönelik sözler sarfetti.

İran Dışişleri Bakanı Zarif, Suriye’ye savaşmak için hiç kimseyi göndermediklerini; Hizbullah’ın ise kendi kararını verdiğini ileri sürerek Davutoğlu’na “Siz Şii türbelerini yok edecek insanlar gönderip sonra Şiilerin sessiz kalmasını bekleyemezsiniz” dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise Şam’daki Seyyide Zeynep Türbesi’nin sadece Şiilere değil tüm Müslümanlara ait olduğunu vurguladı. Davutoğlu, “Eğer herkes Suriye’ye kendi mezhebinin kutsallarını korumaya giderse bu karışıklık sonsuza kadar devam eder. Tüm kutsal mekanlar hepimizin şerefidir ve onları birlikte korumalıyız.” şeklinde konuştu.

Bakan Zarif, bunun üzerine Suriye’deki bir türbeden Ehl-i Beyt’ten bir zatın cenazesinin çıkarılarak saygısızlık yapıldığını ifade etti ve “Ahmet, sen neler olduğunu biliyorsun. Bu şekilde açıklamalar yapmak kulağa hoş geliyor. Her türbenin korunmasını isterim ama bunlar olduktan sonra söz konusu olaylar meydana geldi.” dedi.

Muhammed Cevat Zarif’in yaptığı şey tam manasıyla yavuz hırsızlık örneği. Bunca katliamın, zulmün, vahşetin türbeleri korumak için işlendiğini söyleyerek hem yalan söylüyor, hem de vahşete ortak olduklarını itiraf ediyor. Ehli Beyt’ten bir zatın cenazesinin çıkarılıp saygısızlık yapıldığı iddiası bütünüyle propaganda. Hatırlanacak olursa bir müddet önce Baas yanlıları Hucr bin Adiy ve Caferi Tayyar’ın cesedlerinin çıkarıldığını ve mezarlarının tahrip edildiğini iddia etmişlerdi.

Zarif’in açıklamaları birçok yalan barındırıyor. İran’ın Suriye’ye savaşçı göndermediği yalan. Bizzat kendi generalleri Suriye’de öldürüldü. Ayrıca dünyanın her yerinden Şii unsurları organize bir şekilde Suriye’ye gönderiyor. Bunlar yakalandığında ise “kutsal türbeleri ziyarete giden hacılar” oluyor.

Hizbullah’ın kendi başına hareket ettiği de yalan, Hizbullah’ın İran’ın iradesi dışında hareket edemeyeceği herkesin malumu!

Türbelere yapılan saldırılardan sonra Şiilerin mecbur kalıp Suriye’ye kutsal mekanlarını savunmak için geldikleri de yalan. Çünkü bu tür iddiaların bilahare katliam ortaklığını örtmek için geliştirildiği biliniyor. Ayrıca Davutoğlu’nun hatırlattığı üzere Suriye’de yüzlerce camiyi tarumar eden, Halid bin Velid’in kabrini yerle bir eden Suriye rejimine İran’ın türbe koruma desteği verme iddiası da çok gülünç.

Ve tüm bu yalanlar bir kenara, ortada çok açık bir gerçek var: Verdiği desteğe bakıldığında türbe koruma iddiasındaki İran için herhalde en büyük ve kutsal türbenin Baas rejiminin kendisi olduğu anlaşılıyor.