1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. İlke ile siyaset arasında Erdoğan
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

İlke ile siyaset arasında Erdoğan

07 Temmuz 2009 Salı 18:07A+A-

Başbakan belki de Başbuğ’un bu işteki rolünü biliyor ve hem Başbakan’ın bunu bilmesi hem de Başbuğ’un, Başbakan’ın bunu bildiğini bilmesi, Başbakan’a Başbuğ üzerinde olağanüstü bir denetim imkânı sağlıyor; bu nedenle de Başbakan, Başbuğ’a dokunma yanlısı değil.

Bu girizgâh biraz karışık oldu, biliyorum.

Bu biraz karışık ve, evet, biraz spekülâtif konuya, yazının sonunda döneceğim.

***


“Tayyip Erdoğan, hayatla din arasında sıkışmış bir adam.”


Başbakan’ı çok seven ve sayan, onunla uzun süre çok yakın çalışmış, dindar bir arkadaşımın sözüdür bu.

Ben Erdoğan’ı, bu sözün doğruluğunu ölçebilecek kadar iyi tanımıyorum ama benzer bir cümle sıkça aklıma düşüyor Başbakan hakkında.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan bu yana kat ettiği yolu, aldığı virajları, yaptığı vites değişikliklerini ve verdiği molaları düşününce, “Erdoğan, ilkeyle siyaset arasında sıkışmış bir adam” diyorum kendi kendime.

Belki de “ilkeli” olmaya çalışan her siyasetçinin kaderidir bu sıkışma; bilemiyorum.

***


Yeni Şafak
’tan Hakan Albayrak dün, kendi gazetesinin bazı ağır toplarının son dönemde satır aralarından verdiği “Başbuğ’u koruyalım, gözetelim” mesajlarına karşı ses yükselten önemli bir yazı yazdı; bir “ilkeli duruş” çağrısı yaptı.

Şöyle diyordu Albayrak:

“‘Ordu bünyesinde artık darbe planları yapılmaz, yapılsa bile yapanların canına okunur’ diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz. Peki, İlker Başbuğ bunu diyebilmemiz için gayret sarf ediyor mu? Etmiyor. Tam tersine, orduda ‘cadı avı’ yapmayacaklarını bildirerek, ‘bu kafayla gidilirse o işler yapanların yanına kâr kalacak’ diye düşünmeye sevk ediyor bizi. Öyleyse, askerî vesayet düzeniyle hesaplaşırken İlker Başbuğ’a da yüklenmeye mecburuz.”

Ve “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan’ların bir daha yaşanmaması için cuntaların (veya cunta ihtimallerinin) üzerine gidenleri ‘ordu karşıtı’ diye yaftalayan Başbuğ, ‘ordu eşittir darbeci’ demiş olduğunun farkında mı acaba” diye sorduktan sonra şöyle bitiriyordu yazısını:

“Biliyorum, biliyorum; ordu içindeki hassas dengeler, değişimin zorluğu, ‘Başbuğ’u da anlamak lazım,’ falan filan... Ama ne yapayım, Başbuğ’un söylem ve üslubundan rahatsız oluyorum işte. Bu söylem ve üslup, değişime değil, düpedüz statükoya hizmet ediyor.”

***

Sanki aksini söylemesi caizmiş gibi, hukuka ve demokrasiye bağlılık bildirip bunlara bağlı olmayan subayları da orduda ba-rın-dır-ma-ya-ca-ğı-nı, tam da böyle heceleyerek ifade etti diye, ne yaptığına ve ne yapmadığına bakmaksızın bir anda Orgeneral Başbuğ’u “dokunulmaz” mertebesine taşıyan siyasi akıl hocalarının hızla çoğaldığı bir çevrenin içinden çıkmış olması itibariyle, Hakan Albayrak’ın yazısı bence özellikle önemliydi; o çevre için de zihin açıcı olmasını dilerim.

***

Başbakan’ın siyaset ile ilke arasında trapez yaptığını düşünürsek, son haftalarda, günübirlik siyasi hesaplardan ziyade kalıcı ilkelere daha fazla tutunduğu izlenimindeyim ben.

Ya da belki kendisini, ilkeli olmaya çalışan her siyasetçi için “optimal” sayılabilecek bir dengede, yani “ilkeli” tavır göstermesinin “siyasi kazanç” sağladığı bir noktada bulduğu söylenebilir.

Ben kendi hesabıma, Başbakan’ın önceki gün sarf ettiği “Sana dokunmayan yılan bin yaşasın, olmaz. Ya dokunursa ne olacak, biz sessiz kalmayız” ve “Haysiyetsiz yaşamaktansa haysiyetli ölmek çok daha evlâdır” sözlerinin, hem bu “ilkeli” duruşun savunusunu hem de bu duruşun getirdiği risklere ilişkin bir farkındalığı yansıttığını düşündüm.

Erdoğan, Genelkurmay’ın ve Genelkurmay’ın medya ile siyasetteki temsilcilerinin yoğun baskısına karşın, ağır suçlarda askere sivil yargının yolunu açan yasa değişikliği konusunda ilkeli duruşunu şu ana kadar bozmadı...

Aynı şekilde, Taraf’ın “AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı” başlığıyla duyurduğu meşum belge hakkında sivil yargının üzerine düşeni sonuna kadar yapması konusunda da kararlı göründü.


Eğer bu tür planların tekrarlanmasını istemiyorsa, Başbakan’ın kararlılığını sürdürmesi ve dokunulması gereken herkese dokunmayı göze alması gerekiyor.


***

Bir yandan, bazı meslektaşlarımıza özel brifing veren kurmay subaylar, Albay Dursun Çiçek imzalı planın “siviller tarafından” hazırlandığı kanaatini medyada yerleştirme çabasını sürdüredursun, bir yandan da sivil yargı ve devletin sivil istihbaratı, bu planın Genelkurmay Karargâhı’nda hazırlanmış olma ihtimalini araştırmayı sürdürmekle yükümlüdür.


Ortada, eylem planının bir “cuntanın işi” olduğunu iddia eden bir ihbar mektubu var; gerçek mi değil mi, mutlaka araştırılması gereken bir iddia bu.


Öte yanda, eylem planının Genelkurmay Başkanı’nın talimatı dahilinde hazırlanıp hazırlanmadığı sorusu, henüz, Orgeneral Başbuğ’un kuşkusuz saygı duymamız ama Tanrı kelâmı da saymamamız gereken, “Hakaret sayarım” sözü dışında, net bir cevaba kavuşmuş değil.

Bu eylem planının, Genelkurmay Karargâhı’nda hazırlanmadığını kimse yüzde yüz kesinlikle söyleyemediğine göre, Başbuğ’un bu plandan “haberli olması” da, “bihaber olması” da birbirinden vahim iki olasılık olarak orta yerde durmaktadır.

Hal böyleyken, Erdoğan’a, “Başbuğ’a dokunma” telkini yapanlar, ya Türkiye’ye özgü bir maraz olan “karpuzun iyisini seçercesine paşanın iyisini seçmece” derdinden mustaripler ve “Başbuğ darbe yapmaz ya, maazallah, Başbuğ’a bir şey olursa, önü açılacaklardan emin olamayız” diye kafalarında kurmaktalar... Ya da en baştaki spekülasyona geliyor iş.

Bu yazının giriş cümlesindeki akıl yürütme, gazetemizdeki yazılarına “yaz arası” verse de, siyaseti izlemeye ve düşünmeye ara vermeyen Etyen Mahçupyan’a ait.

Etyen’in dün Taraf’ta sohbet ederken ortaya attığı bu spekülâsyonun beni rahatsız eden yönüyse, Başbakan’ı “ilkelilikten uzak bir siyasete yakın” konumlaması değil sadece... Ben asıl, bu tutumun uzun vadede, tam da Hakan Albayrak’ın yazdığı gibi, “değişime değil, düpedüz statükoya” hizmet edecek olmasından endişeliyim...


Statükonun çelik çekirdeğinin, darbe hevesinden ve cuntacılardan arınmamış bir ordu olduğunu hepimiz biliyoruz zira.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT