1. YAZARLAR

  2. Ahmet Altan

  3. HSYK ve CHP
Ahmet Altan

Ahmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

HSYK ve CHP

06 Temmuz 2011 Çarşamba 17:21A+A-

Biliyorsunuz, CHP “Ergenekon sanıkları” için dava sürelerinin çok uzun olmasından şekvacı.

Adalet her zaman o kadar da yavaş işlemiyor bu ülkede.

Çok süratli, hatta aşırı süratli, hatta “ekspres” çalıştığı zamanlar da var.

Eğer davayı açan HSYK üyesi Ertosun ise ve eğer hakkında dava açılan da Taraf Gazetesi ise bakın bakalım “yargı” nasıl çalışıyor.

Daha ilk celsede, öyle ikinci celseyi falan beklemeden çat diye bizi mahkûm ediyorlar.

İlk celsede mahkûm etmezlerse ikinci celseyi de en fazla “iki hafta” sonrasına koyuyorlar.

Ve, aynı yazıyla ya da haberle ilgili ayrıca bir “ceza davası” sürüyorsa, bizi mahkûm etmek için o davanın sonucunu da beklemiyorlar.

Belki bizi “nankör” bulacaksınız ama bu aceleci hatta telaşlı adalet bizim aklımıza çeşitli sorular getiriyor ve bizi şaşırtıyor.

Tabii, “ne kadar şanslısınız, çabuk çabuk mahkûm oluyorsunuz işte” de diyebilirsiniz.

Dersiniz de biz çabuk çabuk mahkûm olmaktan memnun kalmıyoruz işte.

Mahkeme biraz daha olayı incelesin, ceza davalarının sonucunu beklesin gibi taleplerimiz var.

Hatta inanmayacaksınız, Ertosun’un açtığı bir davada “beraat” etmeyi bile hayal ettiğimiz oluyor.

Bizimkisi bir hayal işte.

Konusu bir yargıç olduğunda, her eleştirinin derhal “hakaret” sayılmadığı bir adalet anlayışıyla ilgili bir hayal bu.

Bizim adalet sisteminde de galiba bir “hayal” olarak kalmaya da şimdilik mahkûm.

HSYK’ı, hele hele Ertosun’u eleştirmek anladığım kadarıyla “yasak”, bunun yasak olduğunu kavrayamayanlar da bizim gibi ödeyemeyecekleri kadar büyük tazminat cezalarıyla karşı karşıyalar.

Eh, ne yapalım.

Ergenekon değiliz ki CHP bu olaya sahip çıksın, “fikir özgürlüğü”“eleştiri ile hakaret” arasındaki farkı belirleyecek kriterler gibi konuları gündeme getirsinler.

CHP’nin zaten Ergenekon dışında bir sorunu yokmuş gibi gözüküyor.

Gerçi, Ergenekon’u kurtaralım derken kendileri “kurtarılacak” hale düştüler, o başka.

Girdikleri çukurdan nasıl çıkacaklarını kendileri de bilmiyorlar.

Bu durumdan kurtulmak için tam ne beklediklerini bilmiyorum ama açıklamalarına, manifestolarına, konuşmalarına bakılırsa, “ak sakallı bir Hızır” bekliyorlar sanıyorum.

Bir sabah uyanıp bakacaklar ki rezil olmadan “yemin” etmişler, Meclis’teki yerlerini almışlar, “ak sakallı Hızır” meseleyi halletmiş.

Başka türlü kurtulamayacaklarmış gibi gözüküyorlar.

Zaten Başbakan da onları içine girdikleri çukura ittikçe itiyor.

“Ya tükürdüğünüzü yalayıp iyice rezil olacaksınız ya da Meclis’e girmediğiniz için vekilliklerinizi düşüreceğim” diyor.

Bir parti kendini bu hale nasıl sokabilir, bu nasıl bir yetenektir ki kendi kendini bir “açmaza” alır, bunu normal bir zekâyla kavramak mümkün değil.

Bir ana muhalefet partisinin iktidarı sıkıştıracağına kendini sıkıştırdığını galiba ilk kez görüyoruz.

Ne istediklerini bile söyleyemiyorlar.

“Şöyle bir yasa çıkarılmasını istiyoruz” ya da “şu yasanın şöyle değişmesini istiyoruz” bile diyemiyorlar, iktidara “siz bir şey yapın Ergenekon sanıkları serbest kalsın” diyorlar.

En azından “meşru” yollardan iktidar partisinin bunu sağlaması mümkün değil.

“Gayrı meşru” yollardan yapmasını istiyorlarsa, bu da “meşru” bir talep değil.

Hem iktidar “Ergenekon” sanıklarının serbest bırakılmasını, bir CHP’li milletvekilinin söylediği gibi“Silivri’nin boşaltılmasını” niye istesin ki, deli mi AKP, demokrasiyi yıkmak isteyen bir suç örgütünün serbest kalmasını sağlamaya sırf CHP’nin gönlü olsun diye neden uğraşsın?

Yapılan araştırmalar CHP tabanının da bu tuhaf stratejinin sonuçlarından memnun olmadığını gösteriyor.

Seçildiği halde “iktidar yardım etmeden” Meclis’e girmeyi bile beceremeyen bir partiden hangi seçmen memnun kalır?

Meclis’e giremiyorlar.

Erdoğan ya da Hızır Aleyhisselam yardım etmezse giremeyecek gibi de gözüküyorlar.

CHP’lileri üzmek gibi olmasın ama galiba ikisi de yardım etmeyecek.

On milyon insanın desteğine rağmen onlar “Meclis’e girememeyi” becermeyi sürdürecek.

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT