1. YAZARLAR

  2. Fatma K. Barbarosoğlu

  3. 'Herkesin cumhurbaşkanı'na veda!
Fatma K. Barbarosoğlu

Fatma K. Barbarosoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

'Herkesin cumhurbaşkanı'na veda!

28 Ağustos 2007 Salı 10:30A+A-

Bir ikram vesilesiyle komşuyu gönderdiğiniz tabak, bir ucu kırık; ya da sizinkine en benzeyen başka bir tabak ile değiştirilmiş olarak iade edildiğinde “a bu benim tabağım değil“ dersiniz.

Ya da en sevdiğiniz kişi; ortak talihi ve tarihi paylaştığınız kişi, bir gün bambaşka bir yere varmak için yola çıktığında; ya da o yere varmış olduğunda, ne değerleri ne hayalleri size uymaz olduğunda; “bu benim tanıdığım kişi” olamaz dersiniz. Bu söze daima “ben nerde hata yaptım pişmanlığı eşlik eder.

Bir gün uyandığınızda; kendinizi yedi uyurlardan biri olarak görüverirsiniz. Konuşulan dil değişmiş, kullandığınız para tedavülden kalkmıştır sanki. “Demek istediğiniz” sizin demek istediğinizden çok başka yerde değerlendirilip, anlamlandırılmaktadır. Yani herkes başka yerde siz başka yerdesinizdir. Tek başınıza. Bu benim dünyam değil dersiniz. Bulaşmazsınız artık sizin olmayan dünyaya.Çünkü başka kanunlara,başka tahayyüllere aitsinizdir.Sizin dünyanız, sizin dünya tahayyülünüz, mevcut dünya ile hiçbir noktada buluşmamaktadır.Köşenize çekilir ya “yaşamıyor gibi yaşamayı” tercih edersiniz; ya sükutun isyanına sığınıp, birilerinin sizin başka dünyanızı fark etmesini beklersiniz.

Ya da sivil iteatsizliğin babası Thoreau gibi bu benim devletim değil dersiniz. Daha doğrusu devletin varlığını, sivil varlığınız için bir tehdit olarak görür, devleti ret edersiniz. Devlet nasıl ret edilir? Her gün sokaklarında dolaşarak, ulaşım araçlarını kullanarak, çarşıda pazarda satılanları yiyerek devlet ret edilir mi? Ret etseniz sizi kim ciddiye alır! Ciddiye alınacaksanız, adınız sivil iteatsize çıkıp çağları aşacaksa, devletin olmadığı bir yere gidersiniz. Vatanınızı değiştirmeniz gerekmez. Dağ başına çıkarsınız. Bir keçi alırsınız. Keçinin sütü ile beslenip, mum alevinde ya da gün ışığında, sizi devleti ret etmeye götüren düşüncelerinizi yazarsınız.

Ret ederken önce neden ret ettiğinizi anlatabilecek kadar kelimelere ve kavramlara sonra da, ret ettiğiniz şey ile aranıza koyacağınız mesafeye sahip olmanız beklenir. Bu ikisi olmadan yapılan reddiyeler ya çocukların dünyasına aittir ya da aklı evvellerin.

Bu satırların yazarı mesela, kırmızı ışıkta duran, kitap parasını ödemek için vatandaşın arasında sıra bekleyen Cumhurbaşkanı imajının bütün parlatmalara rağmen paslanışına acı ile şahit olmuştur. Başbakana anayasa kitapçığı fırlatıp da binlerce kişinin işsiz kalmasına sebep olduğunda, başörtülüler ile arasına aşılamaz mesafeler koymaya kalktığında yani ben sizin cumhurbaşkanınız değilim dediğinde “peki öyleyse“ deyip “ret etme” hakkını kullanmak istemiştir.

Dediğini yapacak takatı da vardı üstelik. Keçinin sütü ile dağ başlarında bir mum ışığında yaşayacak kadar korkusuz ve mutmain bir kalbi, düşüncelerini kavramlara yükleyecek bilgisi vardı. Lakin çoluk çocuk. Yani kuru kafamı nereye olsa götürürüm diyebilecek kadar hür değildi. Bu benim cumhurbaşkanım değil demedi. Cumhurbaşkanının ısrarla ben sizin cumhurbaşkanınız değilim mesajını her bayram tekrar tekrar sunmasın rağmen.

Ne kadar hür iseniz o kadar ret etme hakkına sahipsinizdir. Kabul etmek zor ve acı olsa da, tüketim kültürünün her yanımıza çukurlar aça aça oluşturduğu “güvenlik çemberi; hiçbirimizde ciddiye alınacak bir hürriyet kalmamıştır.

Çocuklar, aklı evveller elbette bedel ödemeden her şeyi ret ederler. Çünkü kimse onların “ret” ini ciddiye almaz.

Ahmet Necdet Sezer; ”herkesin cumhurbaşkanı” olarak seçilmiş,en bağımsız cumhurbaşkanı imajı eşliğinde halka sunulmuştu.Herkesin cumhurbaşkanı olarak oturduğu koltuktan “Emin Çölaşan” ın cumhurbaşkanı olarak indi. Kendi tercihidir.

Her şeye rağmen bir vedayı hak etmektedir. Kırgın bir vedayı. Herkesin cumhurbaşkanı olma imkanını çok kolay harcadığı için.

Keşke “BİZ”i sevebilseydiniz…

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum