1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Gölgede Kalsalar da Sadece Bölgede Kalmayacaklar
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Gölgede Kalsalar da Sadece Bölgede Kalmayacaklar

01 Kasım 2019 Cuma 07:17A+A-

Gürcistan Başbakanı Giorgi Gakharia önceki gün Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la düzenledikleri ortak basın toplantısında güvenlik, ticaret, ulaştırma, turizm, enerji ve savunma sanayindeki işbirliğini daha ilerilere taşıma hususunda vardıkları mutabakatı ifade ettiler. Gakharia konuşmasının bir yerinde Türkiye’nin Gürcistan için Avrupa’ya açılan kapı olduğunu vurguladıktan sonra “Gürcistan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliğine gösterdiğiniz tavır için teşekkür etmek isterim” dedi. Çünkü Gürcistan tıpkı Ukrayna gibi Rusya tarafından ülke bütünlüğü parçalanmış bir ülke; Rusya’nın askeri müdahalesi sonucu Gürcistan’dan koparılan Abhazya ve Osetya bölgeleri güya bağımsız devlet statüsü kazandı.

Hantal Ama Kurnaz Bir Ayı

Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’a yönelik heveslerini hiç gizlemediği bilakis bunları en nobran yöntemlerle izhar ettiği biliniyor. Türkiye ise Rusya’yla nükleer enerji, hava savunma sistemleri, ticaret ve turizm gibi sahalarda yoğun bir işbirliği sürdürmekle beraber Suriye sahasında olduğu gibi Ukrayna ve Gürcistan’da da sıkı bir mücadele sürdürüyor. Barış Pınarı Harekâtı’na paralel bir biçimde Amerikan ordusunun güneye çekilmesi PKK-PYD’yi daha açık ve güçlü bir biçimde Rusya cephesine eklemlenmeye yöneltti. Rusya’nın Türkiye’yle “stratejik dostluğu” iki biçimde tezahür etti: 1- PKK-PYD’yi Esed rejiminin ordu ve polis teşkilatına katacak bir yol haritası hazırlamak ve 2- Türkiye’yi Esed rejimiyle müzakere masasına oturtmak. 

Çok net olarak görüldüğü üzere; Türkiye’nin Amerika’yla yaşadığı gerilimin günden güne çatışma ve kopmaya doğru evrildiği bir vasatta Rusya bütün fırsatları değerlendiriyor. Ancak Amerika Temsilciler Meclisi’nde gündeme gelen Ermeni Soykırımı Tasarısı’nın onaylanması ve bazı yaptırım teklifleriyle Türkiye’nin krizi derinleştirdiği bir vasatta dikkat çekici bir çıkış oldu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Rusya’dan SU-35 savaş uçaklarının alınacağına ilişkin haberleri kesinlikle yalanlarken F-35 projesindeki ortaklığı vurguluyordu. Esed rejimi eşgüdümlü çalışır pozisyona soksa bile Rusya açısından PKK-PYD’nin yüksek randımanlı bir biçimde Türkiye’ye karşı kullanılma imkânı zaman ilerledikçe zayıflayacaktır. Her ne kadar PKK-PYD tarafından Rusya, Fransa, Almanya, İsrail, İran ve Esed rejimine yönelik türlü sinyaller gönderiyor olsa bile hala en büyük ümit kaynağı ve en büyük korku merkezi olarak Amerika’yı bellemiş durumda.

Ermeni Soykırımı Tasarısı ve bazı yaptırımlar dolayısıyla Türkiye kamuoyu gözlerini Amerika’ya çevirmiş olsa da Irak ve Lübnan’da yaşanan gelişmeler bölgenin büyük kırılmalara gebe olduğunu işaretliyor. Bağdat, Kerbela ve Basra başta olmak üzere hemen bütün büyük şehirlerde Hükümete, Haşdi Şaabi başta olmak üzere Şii paramiliter örgütlere, İran’ı temsil eden tüm diplomatik ve siyasi temsilciliklere, Amerika büyükelçiliğine yönelik bir yanardağ misali öfke patlaması yaşanıyor. Yüzlerce insanın asker, polis ve Şii militanlar tarafından öldürülmesi, binlercesinin yaralanması ve çok daha fazlasının gözaltına alınması, tutuklanması bile Bağdat, Basra ve Kerbela gibi şehirlerde kitlelerin ateşini düşürmeye yetmedi. Hükümet, meclis, ordu, emniyet, yargı başta olmak üzere bir bütün olarak Irak devleti Şii’siyle Sünni’siyle bütün bir toplum nezdinde yolsuzluğun, hırsızlığın, işkence ve cinayetlerin adresi olarak tanımlanıyor. Sonu gelmeyen elektrik ve su kesintileri, çöplüğe dönüşüp leş gibi görüntü ve kokuların saçıldığı şehirler, günden güne büyüyen işsizler ordusu, en temel sağlık ihtiyaçlarının karşılanamaması halkı kınından sıyrılmış keskin bir bıçağa çevirmiş durumda.

Bağdat ve Kerbela’da “Katil İran” Sloganları

Irak halkı, İran’ın ülkedeki askeri, siyasi, iktisadi hatta mezhebi ipoteğine karşı büyük bir nefret kusuyor. El Kaide ve İŞİD’le mücadele maskesiyle Sünni halka yönelen İran terörü bir zamandır Arap Şii halka yönelmiş durumda. Başta Mukteda Sadr olmak üzere İran’la iş tutan, İran hesabına çalışan Şii liderler, halkın bir türlü zapt edilemeyen öfkesi karşısında oynak ve bir o kadar güvensiz roller üstleniyorlar.

İran Rehberi Ali Hamaney’in Irak ve Lübnan halkına güya sükûnet çağrısı yaparken kullandığı terminoloji tipik bir kara-propaganda ve Farisi-Şii söylemi olarak öne çıkmaktadır. Yüzlerce insan devlet eliyle öldürülmüş, dünyanın en zengin petrol kaynaklarına sahip ülkesi yokluk ve yolsuzluktan kırılıyor Hamaney “Amerika ve Batılı ülkelerin istihbarat servisleri Irak ve Lübnan’da kaos çıkarmaya çalışıyorlar, sakın kışkırtmalara kapılmayın” çağrısı yapıyor. Suriye ve Yemen’i, Irak ve Lübnan’ı ipotek altında tutan, bölgeyi kan deryasına çevirmek hususunda kimi yerde Amerika’yla kimi yerde Rusya’yla ama her zaman despotik iktidarların cephesinde yer tutan İran’ın ayağının altındaki zemin hızla kaynaşıyor. Hükümetler istifa edebilir, seçimler erkene alınıp yenilenebilir ancak İran’ın vesayeti altında tuttuğu ülkelerde halkın ne huzur ve güvenliği ne de refah ve özgürlüğü teminat altına alınabilir. Türkiye aydınlık bir gelecek istiyorsa siyasetiyle toplumuyla bölgede Amerika, Rusya ve İsrail kadar İran’ın faaliyetlerine de odaklanmak mecburiyetindedir. 

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT