1. YAZARLAR

  2. İman Kürdî

  3. Göçebeler, hoş gelmediniz
İman Kürdî

İman Kürdî

Yazarın Tüm Yazıları >

Göçebeler, hoş gelmediniz

21 Eylül 2010 Salı 00:56A+A-

Fransa geçtiğimiz temmuzdan bu yana Rumen ve Bulgar Romanları sınırdışı etmek ve yasadışı kampları bozmak üzere, bir hayli medyatik bir mücadeleye girişmiş vaziyette.

Girişim uluslararası planda genişçe kınandı. İnsan hakları örgütlerinden Birleşmiş Milletler'e, Vatikan'dan ABD Dışişleri Bakanlığı'na, Fransa'nın önde gelen kalemlerinden dış basına kadar eleştiri okları Fransa'nın üzerindeydi.

Avrupa Adalet Bakanı'nın, Fransa'nın yaptıklarını İkinci Dünya Savaşı'ndaki Nazi zulümlerine benzetmesine Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin verdiği sert tepkiyle birlikte ciddi bir yarığın eşiğine bile gelindi.

En son AB zirvesi bir çeşit komediye dönüştü. Öğle yemeği esnasında Sarkozy ile Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso arasında çok ateşli anlar yaşandığı söyleniyor. İş patlamaya varmamakla birlikte tartışma bir hayli "erkekçe"ymiş. Kadınca bir tartışmanın nasıl olduğunu bilmek isterdim!

Saldırının en iyi savunma taktiği olduğuna inanan Sarkozy hücuma geçti. Basın toplantısında Fransa'nın hakarete uğradığını söyledi. Kelimenin tam anlamıyla öfkeden titriyordu. Ertesi günü, Almanya'nın da sınırdışı etme programının hazırlığında olduğunu bizzat kendisinin söylediği iddiasını yalanlarken, Alman Şansölye Angela Merkel, Sarkozy'yi yalancılıkla suçlamış oldu. Neydi tüm bu yaygara?Açıkçası ilk başta pek anlamadım. Yasadışı kampları boşaltarak Romanları kendi ülkelerine göndermek takdire şayan olmamakla birlikte anlaşılır görünüyordu. Kamplar yasadışıydı, çok çirkindi, sağlıksızdı ve pislik içindeydi.

Geri göndermelere gelince, yetişkin başı 300 Euro, çocuk başı da 100 Euro ödenen insanlar kendi ülkelerine gönüllü olarak dönüyordu. Bu hakikaten de korkunç ve utanç verici bir davranış mıydı?

Ardından, İçişleri Bakanlığı'ndan polis kuvvetlerine gönderilen ve Roman kamplarını hedef almalarını talep eden o notu gördüm ve orada "Roman" yerine "Müslümanlar", "Kürtler" ya da "Araplar" yazsa ne hissederdim diye düşündüm. Öfkeden deliye dönerdim.

Tam olduğu gibi anlardım bunu: etnik mensubiyeti sebebiyle bir grup insanı ülkeden atmak, başka bir deyişle, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın en korkunç çeşitlerinden biri. Romanları sınırdışı eden ilk ülke Fransa değil. Almanya, İtalya, İsveç, Danimarka ve Belçika da farklı derecelerde de olsa, benzer iade yöntemlerine başvurdu. Ancak Fransa'nın girişimi, boyutuyla bir ilk. Nedir Romanları bu kadar sevilmeyen kılan?

Romanlar Avrupa'nın göçebeleri. Bir zamanlar Çingene derdik onlara. Avrupa Birliği ve civarda 12 milyon kadar oldukları tahmin ediliyor. Büyük çoğunluğu Romanya, Bulgaristan ve eski Yugoslav cumhuriyetlerinde yaşıyor. Ortak özellikleri çok yoksul olmaları. Seyahat onlar için hayat tarzı. Hindistan'dan Avrupa'ya geldikleri tarih olduğu söylenen 11'inci yüzyıldan bu yana seyahat ediyorlar. Kapitalist bir toplumun tam zıddı olduklarını ve hayat tarzlarının endüstrileşmiş ülkelere pek uygun düşmeyeceğini düşünebilirsiniz. Fransa'ya, İtalya'ya ya da Britanya'ya geldiklerinde kıt kanaat geçiniyor ve ellerinden geldiğince karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Bazen meyve, bazen hurda topluyorlar. Bazen de dileniyorlar. Kucaklarında aç çocuklarıyla kaldırımlarda para dilenen rengarenk etekli kadınların görüntüsü Avrupa'da çok sık rastlanır hâle geldi. Bazen de hırsızlık ve suça bulaşıyorlar.

Sarkozy'nin hücum ettiği, işte suçla Romanlar arasındaki bu ortak çağrışım.Fransa da diğer Avrupa ülkeleri gibi, Romanları bir süredir sessiz sedasız kovuyordu. Rumen ve Bulgar Romanlar AB vatandaşı olsa da, Fransa'da sadece 3 ay kalmaya hakları var. Bu sürenin sonunda iş bulmaları ve oturma izni almaları gerekiyor. Fransa'da 400.000'in üzerinde Roman var ve bunların sadece 12.000 kadarı göçmen. Geri kalanıysa kuşaklardır Fransa'da yaşayan Fransız vatandaşları.

Fransız hükümeti yasadışı göçmenleri Romanya ve Bulgaristan'a geri gönderebilir ama geri gelmelerinin önünde hiçbir engel yok. Bu politika, tanımı itibarıyla çözüm vaat etmeyip sadece devam etmesini sağlıyor ve asıl sorun olan, bu Romanların hayat standartlarına eğilmiyor. Pislik içindeki kamplar onların evleri. Tüm bu resimde en yüz kızartıcı olan, Romanların, desteğini yitirmiş bir hükümetin günah keçileri olmaları. Böyle üzerlerine gitmek siyasî açıdan iki sebeple gayet uygun görülüyor: Birincisi, dikkatleri, hükümeti bir hayli sarsan bir skandaldan uzaklaştırması. İkincisiyse, Sarkozy'ye, 2012'deki seçimlerde umutsuzca muhtaç olduğu aşırı sağ oylarını kazandırabilecek olması. Bir Avrupa Zirvesi'nde söz dalaşına girmek de, son kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, yandaşlarının desteğini artırabilecek bir davranış. Yani hepsi seçim yatırımı.

Hükümet o nottan Roman kelimesini çıkartmış vaziyette ve sınırdışı eylemlerinin tek bir etnik gruba yönelik olduğunu inkâr ediyor. Sert politikalar siyaseten kârlı olabilir ama ters de tepebilir. *Fransa'nın Nice kentinde yaşayan Arap bir yazar.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT