1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. General gelecek, teftiş var
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

General gelecek, teftiş var

19 Mart 2011 Cumartesi 18:54A+A-

Askerlik yaparken insanın çok boş vakti olur. “Vatan korumak pek de zor bir iş değilmiş! ” diye şaşırdığımı hatırlıyorum.

Postallarını iyi seçemeyenlerin ayakları yara içinde kalır; er üniforması kirpi dikeninden yapılmış gibidir; “mıntıka temizliği” yaparken yerden toplanan izmaritleri şapkanın içine koymak kişisel temizliğine düşkün olanları rahatsız eder.

Ama böyle ufak tefek şeylere alıştıktan sonra, tek mesele sıkılmak ve gün saymaktan ibarettir.

Bazı bölgelerde böyle değil elbet. Ama ben vatanî görevimi “düşük yoğunluklu savaş” öncesinde yaptığım için öyleydi, şimdi de çoğu yerde öyledir.

Erzincan platosunda bir aşağı bir yukarı yürümeyi öğrenirken, içinde mermi olmayan, Kırım Harbi’nden kalma bir tüfeği omuzda tutmanın inceliklerini kavrarken, başka şeyler düşünmeye çok zaman kalıyor.

Ben en çok şunu düşünmüştüm:

“General gelecek, teftiş var! ” nidalarının kopmasıyla birlikte helalar temizlenir, her tarafta taşlar beyaza boyanır, her şey düzenlenir.

Gelecek olan general yıllarca manifaturacılık yaptıktan sonra geç yaşta general olmaya karar vermiş olamayacağına göre, gençliğinde kendisinin de teftişlere maruz kalmış, taş boyamış, hela temizlemiş olması gerek. Yani bütün bunların teftişin hemen öncesinde yapıldığının, sonra da kimsenin taşlarla, helalarla ilgilenmediğinin farkında olması gerek.

O da biliyor, biz de biliyoruz. Ne o zaman bu oyun? Nasıl beceriyorlar yüz binlerce insana bu oyunu oynatmayı?

Müthiş bir korku mekanizmasını işleterek beceriyorlar.

Tugay komutanı generalden, binbaşı tugay komutanından, yüzbaşı binbaşıdan, çavuş herkesten korkuyor. Ya fırça yersem! Ya binlerce kişinin önünde bana bağırıp çağırır ve bir de küfür ederse! Ya ceza yersem! Ya askerliğim uzarsa!

Generalin teftiş sırasında bir şey yapmasına gerek yok. Zaten herkes korku içinde. Herkes bu korkuyla altındakilere terör estiriyor ve en alttakiler her tarafa yayılıp taş boyamaya başlıyor.

Terhis olup normal hayata döndükten sonra, benzer bir mekanizmanın her alanda geçerli olduğunu fark ettim.

Örneğin, Atatürk Köşesi bulunmayan bir ilkokul var mıdır memlekette? Herhalde yoktur.

Niye?

Bildiğim kadarıyla, “Atatürk Köşesi olmayan okullar, müdür ve öğretmenler içindeyken Belediye buldozerleri tarafından yıkılacak, yıkımdan sağ kurtulan personel okul bahçesindeki bayrak direğinden asılacaktır ” şeklinde bir yasa yok.

Ama her müdür, her başöğretmen şöyle düşünür: “Ulan, şikâyet eden biri olur, durup dururken başım belaya girer, ne gerek var? Şu köşeye komik bir heykel koydurturum, duvara da ‘En hakiki mürşit ilimdir’ yazdırtırım, olur biter. Zaten çocuklardan hiçbiri Mürşit’in kim olduğunu bilmez. Dertsiz başıma niye dert alayım? Yap gitsin.”

Yargıda da aynı mekanizmanın işlediğinden kimsenin kuşkusu yoktur herhalde.

Adamın biri gözaltına alınmış. Tutuklu mu yargılanacak, tutuksuz mu?

Emniyet savcılığa bir fezleke gönderiyor, savcı karar verecek, adamın tutuklanması gerektiğini düşünüyorsa hakime başvuracak.

Askerdeki çavuş ve okuldaki müdür gibi, savcı ve hakim de şöyle düşünür: “Adamı salıverirsem, gider bir halt eder, kaçar filan, sonra benden hesap sorarlar. Ne gerek var? Tutuklu yargılansın. Dosyaya bakmaya bile gerek yok.”

Bugün Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye talebi reddedilmiş.

Şener’le Şık’ın da, başka herhangi bir kişinin de, gözaltına alınmasına da, yargılanmasına da benim itirazım yok.

İtirazım, Şener’le Şık’ın ve Mustafa Balbay’ın ve daha düzinelerce gazetecinin tutuklu yargılanmasına. Nereye kaçacaklar, hangi delilleri karartacaklar? Gidip adam mı öldürecekler? Yargılanırken niye hapis yatmaları gerekiyor? Niye daha hiçbir şey kanıtlanmadan ceza çekmeye başlıyorlar?

Sorun, Ergenekon davasıyla ilgili bir sorun değil. Türkiye’de yargı sisteminin işleyişiyle ilgili bir sorun. Herkes tutuklu yargılanıyor. Beraat eden de, etmeyen de zaten ceza çekmiş oluyor.

Düne kadar, bu durumdan sosyalistler, Kürtler ve sıradan vatandaş nasibini alırdı. Bugün Ergenekoncular ve darbeciler de alıyor. Onun için gürültü kopuyor.

Bu gürültü yargı sisteminin tümüyle sorgulanmasına yol açarsa, ne iyi. Ergenekoncular kendi kuyularını kazmış olacak.

Ama sadece Ergenekon davasının sorgulanmasına yol açarsa, darbecilere gün doğacak.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT