1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. FİLİSTİN

  4. Gazze’ye Ambargo Kitlesel Ceza
Gazze’ye Ambargo Kitlesel Ceza

Gazze’ye Ambargo Kitlesel Ceza

Mazlum-Der’in yayınladığı insan hakları raporunda, Siyonist İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargonun, 1.5 milyon insanın dünya ile bağlantısının kesilmesi şeklinde kitlesel bir cezaya dönüştüğü söylendi. Raporda, dünya Müslümanlarının sorun yaşadığı ülkel

24 Haziran 2010 Perşembe 06:22A+A-

 İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği'nin (Mazlum-Der) yayınladığı, "2009 Dünya İnsan Hakları Raporu"nda Mısır, Afganistan, Çeçenistan, Filistin, Irak ve Pakistan gibi ülkelerde yaşanan hak ihlâlleri yer alıyor.

Hazırlanan raporda, Mısır'ın işkence, haksız gözaltı, göçmen ve mülteci sorunları ile Gazze'ye uyguladığı ambargo ihlâlleri ön plana çıkıyor. Filistin İslâmî Direniş Hareketi HAMAS'ın Sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri'nin kardeşi Yusuf'un, 13 Ekim 2009 tarihinde Mısır'da tutulduğu hapishanede hayatını kaybettiği hatırlatılan raporda, "Yusuf'un şüpheli ölümü, Mısır hapishanelerini bir kez daha dünya gündemine taşımıştır. Hüsnü Mübarek yönetimi başta İhvan-ı Müslimin Hareketi mensupları olmak üzere tüm muhaliflere karşı şiddetli bir gözdağı ve korkutma siyaseti yürütmektedir. Mısır hapishanelerinde çok sayıda muhalif bulunmaktadır. Öyle ki, İnsan Hakları kuruluşları tarafından, seçimler öncesi gerçekleşen tutuklamalar sonucu hapishanelerde yer kalmadığı rapor edilmiştir" denildi.

İsrail'in 2008 yılı sonunda başlattığı Gazze saldırısına 2009 yılı başlarında da devam edildiğinin ifade edildiği raporda, yaşanan bu insanlık krizine Mısır'ın da doğrudan katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Raporda şu satırlara yer verildi: "İşgal sırasında kısmen açılan Rafah Sınır Kapısı, 5 Şubat tarihinde tekrar kapandı. Sadece dışarıda tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan bazı Gazzelilerin bazı durumlarda çıkmasına izin verilmiştir. Mısırlı sağlık yetkilileri, çatışmaların üçüncü haftasında tıbbi müdahale için 1003 yaralının Mısır'a girişine izin verildiğini açıklamıştır. Ancak 5 Şubat'ta, yeniden açılıp açılmayacağına dair hiçbir bilgi verilmeden sınır kapatılmış, insanî yardım malzemeleri ve personelinin giriş çıkışlarına izin verilmeyerek İsrail'in Gazze katliamına destek olunmuştur."

Raporda, Amerika'daki insan hakları ihlâllerine de yer verildi. Raporda, Guantanamo Üssü, gizli yeraltı hapishaneleri, hayalet mahkûmlar, Ebu Gureyb Cezaevi ve yaşanan işkencelerin Bush döneminin simgeleri olarak anılmakta olduğu kaydediliyor. Guantanamo Üssü'nde hâlâ yaklaşık 215 mahkûm insanın insanî olmayan koşullarda tutulduğu, Başkan Obama'nın göreve başladığı Ocak 2009'da hapishanenin kapatılması için emir verdiği ve seçimlerde verdiği sözü tutacağına dair umutları artırdığı kaydediliyor. Hapishanenin kapatılması için bir yıllık bir süre öngörüldüğü ve 2010 başında kapatılma sürecinin tamamlanacağının belirtildiği hatırlatıldı.

Raporda, Afganistan konusunda, ülkenin son 30 yılda yaşadığı çatışmalarla sürekli geri giden bir ülke durumuna düştüğü belirtiliyor. Amerikan işgaliyle başlayan süreçte ülkede yaşanan olumsuzlukların daha da artırıldığı kaydedilen raporda, "Ülkede ölüm oranlarını artıran en önemli faktörlerden birinin de NATO güçlerinin yaptığı hava bombardımanları olduğu ifade ediliyor. 2008 yılında Herat bölgesinde yapılan bir saldırıda 90 sivil hayatını kaybetmişti. Mart 2009'da NATO güçlerinin Afganistan'da yaptığı saldırılarda fosfor bombası kullandığına dair ciddi kanıtlar bulunmakta. Kapisa kasabasında 8 yaşında bir kız çocuğu fosfor bombasına maruz kalmış ve vücudunun çeşitli yerlerinde yanık yaraları oluşmuştur. Babasının yaraların NATO saldırıları sonucu oluştuğunu söylemesine rağmen, NATO, bu eylemin sorumluluğunu üstlenmemiştir. Bagram Askerî Üssü'ne götürülen kız çocuğunun durumuyla ilgili olarak görüşlerine başvurulan Amerikalı doktorlar, olayda fosfor bombası kullanıldığını beyan etmiştir" denildi. Afganistan konusunun sonuç bölümünde, ülkede yaşanmakta olan en temel sorunun imar vb. değil, işgal sorunu olduğu hatırlatıldı ve şöyle denildi; "Mazlum-Der, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine, Başbakanlığa, Millî Savunma Bakanlığı'na ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlara Türk ordusunun Afganistan'daki NATO ittifakından çekilmesi için çağrıda bulunmaktadır."

Mazlum-Der tarafından hazırlanan raporda, Çeçenistan'da 16 yıldır devam eden savaşta 250 bin insanın öldüğü ve yüzbinlerce Çeçenin mülteci durumuna düştüğü ifade edildi. "500 bin Çeçen açlık sınırında yaşamakta, 20 bini aşkın insan kayıp bulunmaktadır. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda da dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan Çeçen mültecilere yönelik saldırılarda cinayetler işlenmeye devam etmiştir" denilen raporda, Rusya'nın desteklediği Ramazan Kadirov'un yönettiği Çeçenistan'da başta insan hakları çalışanları ve gazeteciler olmak üzere sivil halka yönelik keyfî gözaltı, kötü muamele, yargısız infaz, faili meçhul cinayet, işkence ve baskıların devam edildiği kaydedildi. Raporda Çeçenistan ile ilgili şunlar söylendi: "Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2009 yılında da Çeçenistan'da insan hakları aktivistleri ve gazeteciler kaçırılmış, faili meçhul cinayetlerde katledilmiştir. Cinayetlerde hayatını kaybeden bu insanların ortak noktası, Çeçenistan, İnguşetya ve diğer Kafkas Cumhuriyetlerindeki sivillere yönelik yargısız infaz, işkence ve tecavüzlerden dolayı güvenlik güçlerinden hesap sormuş olmalarıdır."

Doğu Türkistan'da 5 Temmuz'da başlayan olayların, onlarca yıldır Çin Halk Cumhuriyeti'nin asimilasyon politikalarına maruz kalan Uygur azınlığının sorunlarını yeniden uluslararası toplumun gündemine getirdiğinin belirtildiği raporda, 2009 yılında Guangdong eyaletinin Şavguan şehrinde 10 bin işçinin çalıştığı bir fabrikada bir kadına tecavüz edildiği yönündeki asılsız haberle başlayan olaylarda, Uygur Türklerine saldıran Çinlilerin, 50 civarında Müslüman Uygur gencinin ölümü ile 150 civarında gencin yaralanmasına sebep olduğu kaydedildi. Raporda; "Uygur Türklerinin kendilerine uygulanan baskıları, asimilasyon politikalarını ve son olayda Çin hükümetinin tavrını protesto etmek için başlattığı yürüyüşte Çin polisi tarafından hedef gözetilmeksizin rastgele ateş açılmış ve havadan bombalama yapılmıştır. Kalabalıkların üzerine tanklar sürülerek aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 500'den fazla kişinin ölümüne, binlercesinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi de uluslararası kamuoyuna yansımıştır. Olaylar Çin resmî yayın organları tarafından "adi bir olay neticesinde çıkan etnik sokak çatışmaları" olarak servis edilmeye çalışılsa da bağımsız haber kaynaklarından alınan kısıtlı bilgiler, asimilasyon hedefli devlet politikası ile beslenen provokasyonun son noktada kolluk güçlerinin katliamına dönüştüğünü açıkça göstermektedir.

Daha önce de Çin Hükümeti'nin soykırım hâlini alan uygulamalarıyla her yıl yüzlerce Doğu Türkistanlının yaşam hakkını ihlâl ettiği, din ve vicdan hürriyeti ile mülkiyet hakkına tecavüz ettiği, sosyal yaşama yönelik ciddi engellemelerde bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca Uygur Türklerinin adil bir yargılama yapılmaksızın onlarca yıl gayri insanî şartlarda cezaevlerinde yaşamaya zorlandıkları, birçoğunun işkenceyle hayatını kaybettiği bilinmektedir. Bu olayların, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Çin'e yaptığı ziyaretle aynı tarihlere denk gelmesi ve daha önce yine Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin Çin'e yaptığı ziyaret esnasında bu tür olayların vuku bulması, Çin hükümetinin provokasyon amaçlı olarak bu olayları kışkırttığı izlenimi uyandırmaktadır" denildi.

2009 yılının Filistin için savaşla başlayan bir yıl olduğunun kaydedildiği raporda, 27 Aralık 2008'de başlayan ve 18 Ocak 2009'a kadar süren İsrail saldırıları sonucunda 1.500 insanın hayatını kaybettiği, 5 binden fazla insanın da yaralandığı ifade edildi. Birçok sivil inisiyatifin hâlâ, Gazze'de 2009 yılında başlayıp bugün de devam eden insanlık dışı İsrail ablukasını delmek için mücadele ettiğinin vurgulandığı raporda, 27 Aralık 2008'de saat 11.25 sularında, başlayan İsrail saldırısının sivillerin evlerini, camileri, dükkanları, demir imalathanelerini, mahalleleri ve Filistin askerî gruplarına ait karargâhları günlerce bombaladığı belirtildi. "31 Aralık tarihine kadar, İsrail saldırıları sonucunda çocuk, kadın, doktor ve tıp öğrencisi toplam 378 sivil ölmüştür" denilen raporda, "Ayrıca aralarında kadın ve çocukların da olduğu yaklaşık 1801 sivil yaralanmış, yaralılardan 215'inin durumunun ciddi olduğu rapor edilmiştir. Saldırılar sırasında silahlı Filistinli bireylerden de yaralananlar ve ölenler olmuştur" denildi.

2009 yılında Irak'ta insan hakları alanında mültecilerin dönüşü gibi bazı olumlu gelişmelerin yaşandığının kaydedildiği raporda, ancak şiddet olaylarının, yaşanan yoğun sivil ölümlerin, hapishane şartlarının ve mahkûmların gördüğü muamele, işlenmiş olan savaş suçlarıyla ilgili herhangi bir ilerlemenin kaydedilmemiş olmasının, ülkede bulunan yetim ve dul nüfusun artması gibi meselelerin, ülkede insan hakları ihlâllerinin devam ettiğini göstermekte olduğu belirtildi.

Raporda, Pakistan'da, ekonomik sıkıntılar, yolsuzluklar, kötü yönetim, mülteciler, asayiş, savaş ve çatışmaların, ülkenin son yıllardaki sorunlarının başında geldiği ifade edildi. Ayrıca Hindistan ve Pakistan arasında yıllardır sıkıntı oluşturan Keşmir sorununun da devam edildiğinin hatırlatıldığı raporda, 2009 yılında Pakistan'da, ölümün sıradanlaştığı bir ülke olduğu, yaşanan çatışmalarda 3 bin 21 kişinin hayatını kaybettiği, böylelikle 2009'un en kanlı yıl olarak kayıtlara geçtiği kaydedildi. ABD, Pakistan'ın Afganistan'a sınır olan bölgelerinde "insansız uçaklar" ile yaptığı operasyonlara devam etmekte olduğu kaydedilen raporda, "24 Haziran 2009 günü Güney Veziristan'da bir cenaze töreni sırasında ABD'ye ait insansız uçak tarafından gerçekleştirilen füze saldırısında en az 70 kişi hayatını kaybetmiştir. Yerel güvenlik güçlerine göre 2008 Ağustos ayı ile 2009 Mayıs ayı arasında ABD'nin düzenlediği insansız uçak saldırılarında 500 civarında kişi öldürülmüştür. Birleşmiş Milletler, ABD'nin Afganistan-Pakistan sınırında insansız uçak kullanarak çok sayıda ölüme neden olmasını eleştirmiştir. BM İnsan Hakları Konseyi'nin hukuk dışı ve yargısız İnfazlar konusundaki özel raportörü Philip Alston, CIA'in askerî bir program yürütmekte olduğunu ve bu program neticesinde önemli sayıda insanın, uluslararası hukuk kurallarına karşı hiçbir sorumluluk üstlenilmeden öldürüldüğünü ifade etmiştir" denildi. Raporda ayrıca, Pakistan Askerî İstihbarat Birimi ISI tarafından yakalanarak Pakistan hapishanelerinde aylarca tutulanların arasında Türklerin de olduğu belirtildi.

Çin'de son 5-6 sene içerisinde asimilasyon politikalarına bir yenisinin daha eklendiğinin belirtildiği raporda şunlar söylendi: "Çin Hükümeti 15-22 yaş arasındaki Müslüman Uygur genç kızlarını zorla Çin'in uzak bölgelerindeki fabrika, gece kulübü, bar vb. yerlere "iş imkânı" sunma gerekçesiyle göndermektedir. Uzun süre sonra bu kızları Doğu Türkistan'a geri göndererek buradaki toplumsal ve ahlâkî yapıyı bozmayı hedeflemektedir. Son olayların patlak verdiği fabrikada çalışan 800 Uygur gencinin çoğunluğunu 20 yaş civarındaki Uygur genç kızlar oluşturmaktadır. Çin'in asimilasyon politikaları sonucunda binlerce genç ailelerinden uzakta ve gayri insanî şartlar altında yaşamaya zorlanmaktadır. Bu olaydan sonra, Doğu Türkistan'dan çok uzak bölgelerde çalışmaya zorlanan 1 milyon civarındaki Müslüman Uygur genç kızın ve genç erkeğin de can güvenliği kalmamıştır."

Hüseyin Kulaoğlu / Vakit

HABERE YORUM KAT