1. YAZARLAR

  2. M. Naci Bostancı

  3. Fatmagül'ün suçu
M. Naci Bostancı

M. Naci Bostancı

Yazarın Tüm Yazıları >

Fatmagül'ün suçu

22 Eylül 2010 Çarşamba 00:41A+A-

Günlerdir Fatmagül'un suçu üzerine bir kampanya sürdürülüyor. Fatmagül gerçek bir kişi değil. Televizyon dizisinde başrol oyuncusunun canlandırdığı karakter.

Hikâye tecavüze uğrayan bir genç kızın içli masumiyeti üzerine kurulmuş. Dört mütecavizden üçü zengin çocuğu. Böyle durumlarda tecavüzcüsüyle nikâh kıyma uygulaması sebebiyle, Fatmagül fakir olan dördüncüsüyle evlenip bir barakada yaşamaya başlar. Adam hamile olan Fatmagül'ü sürekli aşağılar, döver, ona kötü kadın muamelesi yapar. Nihayet karnındaki çocuğu tekme ile öldürür. Olaya kolluk güçleri el koyar. Fatmagül tüm bu olup bitenlere rağmen, evlendiği kişinin hallerine masum bir insanilikle baktığı için olacak, onu ele vermemeye çalışır.

Olay iç acıtıcı. Hikâyenin her aşaması, izleyiciye "sen olsan ne yapardın?" sorusunu sorduğu için dizi kışkırtıcı. Empati filan denilir ya, buna müsait. 1986 yılında aynı konu sinema filmi olarak çekilmişti. O dönem de kimi tartışmalar yapılmıştı ancak bu ölçüde değildi.

Buraya kadar ilginç bir konu, başarılı bir yapım, dizi olmaya uygun bir olay örgüsü denilebilir. Ancak özellikle son zamanlarda fazlasıyla saldırgan ve mütecaviz tanıtım faaliyetlerine şahit oluyoruz. Dizide rol alanlar, yapımcıları, ilgilileri gündemde olmak, tartışılmak, diziyi kitlelerin zihnine kazımak için insanı irkilten yöntemlere başvuruyorlar. Ya ortaya bir skandal sürülüyor, ya da dizinin arka planına ilişkin "dikkat çekici" haberler yapılıyor. Elbette yöntemi irkiltici, tuhaf hale getiren ise insanın karanlık yanına, beyinciğine, temel güdülerine seslenen tarafı. Denilir ki beynin korteks tabakası uygarlığa aittir, öğrenilmiş değerlerin alanıdır. Sosyal normlar, toplumsal değerler bu alandadır. Temel içgüdüler ise korteksin ötesindeki alandadır. Tepkiler, korkular, arzular, yaşama, var olma insiyakları vs. İşte şimdi dizi tanıtım faaliyetleri bu korteks tabakasını geçiyor, doğrudan doğruya temel dürtüler alanına yöneliyor. İnsanı insan yapan medeniyet süreçlerini paranteze alıp otantik var oluşa seslenmeye çalışıyor. Gücünü, etkileyiciliğini buradan devşirmeye uğraşıyor.

Fatmagül'ün Suçu Ne dizisinde öne çıkan karakterin masumiyeti, uğradığı haksızlık, düzene ilişkin eleştiri değil. Doğrudan doğruya tecavüz. İnternet siteleri Fatmagül'e tecavüz sahneleriyle dolu. Görüntüler en kışkırtıcı şekilde, tüm pornografik canlılığıyla sunuluyor. Ortalıkta dönüp dolaşana baktığınızda kasıt, izleyiciyi tecavüzü yargılayan, bu utanmazca eylemi reddeden bir yere mi oturtmak yoksa... yoksa tecavüzün gözetleyicileri yapmak, orada her tür sosyal normu ıskalayan mütecavizin içgüdüleriyle özdeşleştirerek onları da pornografinin dürtüsel alanına mı çekmek, böylelikle insanın en karanlık yanına dokunarak seyredilirliğini mi artırmak?

Kim bu işin savunmasını nasıl yaparsa yapsın, bağlam ikincisi gibi teşekkül ediyor. Bunda, medya süreçlerinin en başat değer olarak "seyredilirliği, ilgiyi" başa almasının büyük payı var. Malum Makyavelist ilke burada da çalışıyor. Amaca varmak için her yol mubah. Amaç yüksek seyredilirlik. Yöntem, bu uğurda her şey. Mümkün olsa ve korteks tabakası bütünüyle ıskalanabilse, belki bu da yapılacak. Sınırları medeni normlar tayin etmiyor. Medya yayınları genele seslenirken her bir bireyle aynı zamanda mahrem bir ilişki kurabiliyor ve "dürtülere yaptığı vurguyu" tam da bu zeminde gerçekleştiriyor. Yine de bu yalınkat bir iş değil. İnsan tek başına bile olsa toplumun hayali zihninde duruyor. Sosyal normlar çalışıyor. Kendisini en mahrem şartlarda dahi toplumun gözüyle görmeye ilişkin bir bakışı muhafaza ediyor. Eğer Fatmagül'ün suçu hikâyesi anlatılırken bunun çekirdeğine tecavüz sahnesi daha utanmazca bir arzu kışkırtıcılığı olarak yerleştirilmiyorsa, Bukovski, J. Genet'vari bir yerden anlatılmıyorsa, bu, izleyicilerin korteks tabakasını bir elleriyle olsun tutmalarından kaynaklanıyor.

Elbette sadece yapımcıları, diziyi kitlelerle buluşturma işine kafayı yorup malum yöntemleri yola koyanları suçlamak doğru olmaz. Şu veya bu nedenle tecavüz sahnesine gösterilen ortak "kamusal" ilgi de bunda pay sahibi. Belli ki sıra dışı cinsel hikâyelere ilişkin bir merak var. Olağanın dışında olan dikkat çeker, şeklindeki genel kural hatırlanabilir.

Burada durup biraz mahrem dünyanın teşekkül biçimini anlamaya çalışalım. Zor bir iş, gün ışığındaki ipuçlarından arka planın illiyet bağlarına ulaşma, karanlığı el yordamıyla yoklama yaklaşımı. Yine de çok gerekli bir çaba. Toplumların mahremiyetine doğru inildiğinde dedikodunun iki temel konusunu hatırlamak faydalı olabilir. Birincisi, dürüst bilinen insanların hırsızlığı, yolsuzluğu hikâyeleri. İkincisi ise toplumun meşru kabul ettiği kadın-erkek ilişkilerinin ötesine geçen anlatılar. Bu iki konunun dışında kalan hiçbir tema bunlar kadar dinleyici çekemez. Bu tür anlatımları dinlenir kılan, anlatıcıyı şevklendiren zıtlıklar mıdır? Onu öyle biliyorsunuz ama gerçek tam tersi, demenin motivasyon kaynağı nedir? Ayıplama, kınama yoluyla toplumsal hayatın rayında gitmesini istemek, şeklindeki izah, motivasyonu açıklamaya yeterli olmaz. Para ve cinsellik alanındaki norm dışı davranışların kısmi "özgürlüğü" ve "iktidarı" karşısında bir öç alma duygusu, benzeri bir arzunun telafisi olarak yapılanı ifşa, ilgili çevreleri toplumun gözünden düşürerek bir bakıma kendisine de bunların "bedeline" ilişkin bir hatırlatma üzerinden teselli arayışı, söz konusu olabilir mi? Bu varsayımı kısmen de olsa haklılaştıracak bir "dokunma", "sıra dışı" olan karşısında izleyicinin, dinleyicinin, şahidin kendini çatışma içinde ve arafta hissetmesine atıf yapar. O zaman tam da bu gerilim, çatışma ve araf hali motivasyonun kaynağı olabilir. İnsan ki bir elinde sosyal değerler diğer elinde dürtüler vardır. "Seslenmeler" her iki alanda da kendisine karşılık bulabilir. İnsanın karmaşık gerçekliği derine indikçe illiyet bağlarını tuhaf hale getirebilir, bunu bir kenara not etmekte fayda vardır.

Buradan hareketle Fatmagül'ün Suçu Ne dizisindeki kör gözüne değnek misali öne çıkartılan tecavüz sahnesine gelirsek, görüntülerde seyirci bir yanıyla masumiyeti, ahlaksızlığı, buna yol açan dramatik şartları takip etmekte, oradaki gerilimi yaşamakta, kendine kötülüğün aksi istikametinde bir hayalî rol çıkartmaktadır. İkincisi ise, cinselliğin o dürtüsel alanındaki sınır tanımaz karanlığa toslamaktadır. Kendisini bir yanıyla da mütecavizin hallerini anlama mevkiinde görmektedir. Oyuncunun, bu dramatik çatışmayı ortaya çıkartacak şekilde masum ve güzel, naif ve cinsel yönden çekici özellikleri, hususi bir kasıtla anlatıda öne çıkartılıyorsa, gizli bir dille izleyiciye verilen mesaj o karanlıktan pay alıyor demektir.

Gelelim somut sayılara. Fikir versin diye internetteki üç sonuca dikkat çekeceğim. Fatmagül'ün Suçu Ne sonucu 880 bin. Siz bu yazıyı okurken herhalde sayı artıyordur. Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk, ki kitap yazmanın ötesinde ülkenin güncel meselelerine ilişkin de konuşuyor ve tartışıyor, 952 bin sonuç. Türkiye'nin en önemli sosyal bilimcilerinden birisi olan, arada güncel meselelere ilişkin ilginç görüşler sunan Şerif Mardin 30 bin sonuç. Buyurun! Niye böyleyiz demek, ayrı bir iş, niçin böyle olduğumuzu anlamak için işin mahiyetine nüfuz etmeye çalışmak ayrı bir iş. Bazı internet haber siteleri tecavüz olaylarını aktarırken öyle bir resim kullanıyorlar ki, izleyiciden ayıplamasını mı istiyorlar, yoksa ona cinsel bir teşvik mi sunuyorlar belli değil. Medyanın insanın karanlık yanına seslenebilme gücü, ondaki üretimi kışkırtıcı ve baştan çıkartıcı bir mecraya sürüklüyor. İnsanoğlunun medeni gelişmesi, inisiyaklardan sosyal normlara doğruyken, acaba medyanın karanlık "imkânları"yla, kısmen de olsa insanoğlu geriye doğru bir yolculuğa mı çağrılıyor, sorusunu sormamak mümkün değil. [email protected]

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT