1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Faşist tiyatrocular ülkesi
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Faşist tiyatrocular ülkesi

20 Aralık 2008 Cumartesi 09:31A+A-

Türk sanat dünyasının, kendini yıllardır solcu, ilerici, demokrat olarak sunmuş birçok kilit figürü bariz biçimde faşist... Bu faşizmi görmemek için kör ya da aymaz olmak lazım. Öyle alt-metne inerek, Lacancı-Zizekci analizler yaparak ilk bakışta görülemeyen bir faşizmin ifşa edilmesi gibi bir şey yok ortada... Her şey açık ve net, en kaba saba haliyle önümüzde duruyor... Kör parmağım gözüne bir faşizm bu... Tiyatro çevresi bu açıdan diğer sanat çevrelerini bariz “sol”layan bir özelliğe sahip... Örnek mi istiyorsunuz?

Bakın yıllardır ismine itibar edilen, sanatı kadar “entelektüel ve politik duruşu”yla da genç tiyatrocuların çoğunluğunca örnek alınan bir şahsiyetin, Ferhan Şensoy’un 1930’lar tek parti dönemine ilişkin incileri...

“1930’ları seviyorum. O zaman tesettür yok, türban yok. O zaman neymişiz, şimdi nereye gelmişiz. Yasak olan her şey bugün mevcut. Kılık kıyafet yasasını tekrar hatırlatayım diyorum. Bugünün gazetelerinden çok sıkıldım, o zamanlar daha güzel şeyler yazıyorlarmış. O günün gazetelerini okuyacağım”


30’ların “özgür basın ortamı”na özlem duyan “ilerici, çağdaş, solcu” tiyatrocumuzla ne kadar gurur duysak az!.. 30’ların birazdan sayacağım güzel manşetlerini “bilinçli” seyircilerine kendi sahnesinde sürekli aktarıp, seyircilerini daha da ilerici bir bilinçle donatıyor kendisi herhalde... “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” “İstanbul Üniversitesi tek partiyi en ufak şekilde eleştirmiş tüm hocaların işine son verdi, ilim yuvalarımız temizleniyor.” “Trakya Yahudileri zorunlu göçe tâbi tutuldu. Yahudilerin malları yok pahasına satılıyor, kapışın ey gerçek vatandaşlar!” “Münafık Kızılbaşlar yurdu Dersim bombalandı. Tayyarelerimiz bir canlı fare kalmayıncaya kadar Dersim bölgesini yerle bir ediyor. Büyük muvaffakiyet!”

Ah o güzel 30’lar, yazarken ben bile duygulandım... Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde ise “entelektüel derinliği” ve “ilerici, çağdaş politik duruş”uyla şöyle inciler döktürüyor bu tiyatro adamımız...

“Çankaya’da başı bağlı, karısını, bacısını, kızını görmek istemiyorum. Ellerindeki aritmetik böyle olmasını gerektiriyor, ne yapalım susalım mı! Türkiye’de her şey darbeyle çözülmemiş mi, ne duruyorlar, laikliğin koruyucularını şimdi görmek istiyorum. Ecevit’i, Demirel’i adaya götürmüşlerdi. Erdoğan’ı Çankaya’ya mı çıkartacaklar. Bol miktarda boş adamız var. Bir yere atıverilsin. Askerî hükümet rica ediyorum.”


Küba’yı inceleyip Castro’nun askerî rejimine bayılan ilerici sanatçımız, Fidelist bir ilhamla geç kalınmaması için generallerimize de ayrıca devrimci tavsiyelerde bulunuyor...

“Yarın askerî darbe olsa çok mutlu olurum. Bunlar camilerine gitsinler, beni de askere alacaklarsa alsınlar anasını satayım. Arabistan’mıyız lan biz. Atatürk ilkeleri nerede! Bulunduğumuz duruma bakınca askerî düzene razıyım. Bunların hepsi hapse! Yarın sabah bile çok geç...”


Sanatçımız yıllardır sergilediği tek kişilik oyununda sahneden böyle seslenince “aydın” seyircilerinden “O da yetmez, Menderes gibi asalım Tayyip’i!!” nidaları duyunca çok mutlu oluyordur herhalde... Postallarına hayran olduğu generallerine bir sanatçı olarak da şöyle sesleniyor Şensoy...

“Ordudan başka kimse bu işi temizleyemez. Eğer bu iktidar Çankaya’ya çarşaflarıyla, türbanlarıyla çıkacaklarsa, ben bu Türkiye için boşu boşuna mı sanat yapmışım.”


28 Şubat zamanı da bir orkestra şefimiz laikliğin gevşeyen vidalarını sıkmak için daha çok konserler vereceklerini belirtmişti. Ferhan Şensoy da bu ülkenin “aydınlanması” için yıllarca tiyatro yaptı. Tiyatro camiası da onu baştâcı etti ama maalesef işte halkımızı hâlâ bilinçlendiremedik!!

Ordudan “ilerici” bir darbe yapmasını isteyen, askerî hükümetten Erdoğan’ın adaya sürülmesini, AKP’lilerin hapsedilmesini talep eden Ferhan Şensoy başka bir açıdan da kendini şöyle tanımlıyor

“Doğamda var bir başkaldırı. Ruhen anarşistim.”


Askerî darbe, sürgün ve mahpus yandaşı, 30’ların tek fare kalmayıncaya kadar bir şehri dümdüz etmekle övünen yönetiminin ve basınının hayranı Ferhan Şensoy “Devlete yakın duran sanatçılar var” diyor (aa kim onlar yahu??) ve ekliyor;

“Dalkavuk diyeceğim onlara. Onlar sanatçı mıdır bu da tartışılır. Çünkü sanatçı zaten genel anlamda başkaldıran, bir şeyleri eleştirendir.”


E, ne de olsa ruhen anarşist, başkaldıran bir sanat adamı Şensoy! Generallerin önünde hazırolda durarak, onların postallarını yalayarak anarşist olmak gibi “Brechtyen” bir tavır içinde kendisi...

Ferhan Şensoy Türk tiyatro dünyasında tek değil. Tam aksine Şensoy’a tıpkı Vecdi Gönül gibi dürüst davrandığı için teşekkür etmemiz lazım. Türk tiyatro camiasının büyük çoğunluğunun ruhsal durumunu berrak şekilde yansıtıyor sanatçımız...

Rezalet, kepazelik, utanmazlık, sahtekârlık, riyakârlık, alçaklık, ahlaksızlık, zavallılık, ruh hastalığı... Hiçbirini demeyelim, tamam. Peki, sizce ne diyelim bu duruma?

TARAF

YAZIYA YORUM KAT