1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Eyvah beni vurdular!
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Eyvah beni vurdular!

10 Temmuz 2009 Cuma 00:59A+A-

Eyvah beni vurdular! Hrant'ın son sözleri bunlar. Hrant vurulurken orada olan, vurulduğunu gören tanık, bu sözleri aktarıyor. Katilin son sözleri ise 'geber Ermeni' imiş.

Hrant ölürken eyvah diyor.

Bu sözleri duyduğumda Hrant'ın küllenmeyen acısının canımı yaktığını fark ettim. Hani bildiğiniz ama unuttuğunuzu sandığınız hisler vardır. Öyle belki. Hrant için 'bir son söz tahmin et' deseler herhalde çoğumuzun aklına 'eyvah' gelirdi.

Tanık Mesme Havva'nın bize aktardığı son söz eyvah! Hrant gerçekten böyle mi söyledi? Yoksa tanığın aklında böyle mi kaldı bilemeyiz. Ama aktarılan sözlerin anlattığı hepimizin hikâyesi. Bu toprağa düşmenin, düşürülmenin ortak cümlesi.

Hrant işte. Ölürken de sahici ve buralı hepten. O kadar buralı ki, 'eyvah' çıkıyor ağzından. 'Eyvah beni vurdular' diyor bu toprağın düşürdüğü, geçmişteki bütün ruhlarla akraba bir ruh olarak. Çünkü bu toprakta adam olan kimi düşürsen aynı sözleri söyleyecektir. Eyvah diyecektir!

Önceki günkü duruşmada tanık Mesme Havva'nın, gördüklerini anlatırken salonda kikirdeşen katillere 'gülmeyin lan' diye seslendiğini okumuşsunuzdur siz de. Ölüme gülmek ile öldürdüğüne gülmek arasındaki farkı düşünmek sahiden hazin. Size hangisi değerdi bilmem ama öldürdüğüne gülmekteki düşüklük bende büyük bir umutsuzluk yarattı. Neye tutunacağız? Hangi kadir kıymet ölçütüne, hangi değere?

Hrant'ı kaybeden bir toplumun adalet aradığı mahkeme salonunda yaşananlar bizi anlatıyorsa kimiz biz? Adalet hayatımızın nesidir? Neresindedir?

Hrant Dink davası sadece ölen ile öldüren arasındaki bir hukuksal mesele değil. Toplumun tümünü ilgilendiren, toplumun tümü için sembol değeri olan bir dava. Yargılama, cezanın ne olacağı, olayın görünmeyen kısmında ne yaşandığı elbette aydınlatılmalı. Ama daha önemli olan şey şu; ölürken son nefesinde 'eyvah' diyecek kadar buralı olan biri ile öldürdüğünün son sözlerine gülen bir katilin zihniyeti arasındaki mesafe ve mücadele.

Mahkeme salonunda Rakel'in ve hâkimlerin huzurunda söylenen her şeyi bir eğlenceye dönüştüren zihniyete nasıl katlanabildiğimiz sorun. Bu zihniyeti sorgulamadan, oradaki bayağılıkla mücadele etmeden Hrant davasından bir adalet çıkarmamız mümkün mü?

Olaya tanıklık eden Mesme Havva'nın tahammül edemediği o gülmelere Türkiye nasıl tahammül ediyor, bunu düşünmeliyiz belki de. İlk duruşmadan itibaren sarf ettikleri ifadeler ve kendi aralarındaki ilişkide gösterdikleri bayağılık insanda sadece çaresizlik yaratıyor. Hrant'ın ölürken söylediği 'eyvah'ı bizler yaşarken söylemeliyiz. Birilerinin derin hesaplarına alet edilmiş bu küçük katillerin bir bilgisayar ekranında yok ettiği herhangi bir figürden Hrant'ın farkının olmaması ne acı. Zaten yok ettiğinin kim olduğu hakkında bir fikri olsa, yok etmek ve sonrasında gülmek bu kadar kolay olmazdı. Değerle ilgili bu. Yok ettiğinin değerini ölçecek kıstaslara sahip olup olmamakla.

Türkiye tarihi yaşadığı en utanç verici davayı görüyor. Bundan önceki hiçbir siyasi cinayette rastlanmayan bir bayağılık ve gayri ciddilikle adaleti sağlayacağını sanıyor. Nasıl olacak, hangi araçlarla? Hangi değer kıstasıyla?

Ölümleri kıyaslamak elbette doğru değil ama Türkiye tarihinin en karanlık cinayetlerinde dahi bunlar yaşanmadı. Hrant'ı yok etmek üzere koşullanan, ihtimam edilen, beslenen ve bugün korunan çocukların bayağılığı bu ülkede yaşayan herkesi çileden çıkarmadığı sürece bu davadan bir adalet beklemek mümkün değil.

Toplumun tümünün katillere, katilleri yaratan zihniyete, katlettiklerine gülenlere yeter artık demesi gerekiyor. Hatta mahkeme salonunda samimiyeti ve saflığı ile hepimizi etkileyen Mesme Havva gibi 'gülmeyin lan' diyebilmesi gerekiyor. Bu denilmediği sürece Hrant davası mahkemede kapansa dahi toplumun vicdanında kapanmaz.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT