1. YAZARLAR

  2. Dr. Sivilay Genç (Abla)

  3. Eskiden Türk-Kürt yoktu, şimdi nereden çıktı!
Dr. Sivilay Genç (Abla)

Dr. Sivilay Genç (Abla)

Yazarın Tüm Yazıları >

Eskiden Türk-Kürt yoktu, şimdi nereden çıktı!

01 Temmuz 2010 Perşembe 14:02A+A-

Kürt sorunuyla ilgili klişelere cevap vermeye bu hafta da devam ediyorum.

***


İddia:
Eskiden Türk-Kürt bilmezdik. Bu ayrım sonradan çıktı. Biz aynı mahallede top oynadığımız, aynı sırayı paylaştığımız, birlikte rakı içtiğimiz arkadaşımızın Türk mü Kürt mü olduğunu merak etmezdik. “Açılım” dediler, ülkeyi Türk-Kürt diye ikiye böldüler.


Cevap:
Evet, Türk’ü-Kürt’ü merak etmezdik, çünkü hepsini Türk kabul ederdik. Oysa ki; mahallede de, sınıfta da, rakı sofrasında da Kürtler hep vardı. Biz her şeyden habersiz yaşayıp giderken, aynı sırada oturduğumuz arkadaşımız, apartmanımızın kapıcısı, köşedeki biletçi Türk gibi davranmaya çalışan Kürtlerdi ve bu durumdan hiç de memnun değillerdi.

“Ben Kürt’üm” demeye, Kürtçe konuşmaya cesaretleri yoktu. Sizin bu durumun farkında olmamanız arkadaşınızın kendini Kürt hissetmesine engel değildi, sadece ifade edemiyordu.

“Açılım” sözü edileli sadece bir yıl oldu. Açılımdan önce Kürt-Türk yoktu da bir yıl içinde bu kadar çok insan Kürt olduğunun farkına vardıysa Tayyip Erdoğan bir büyücü olmalı. Bugüne kadar hiçbir söz, hiçbir insan kitlelere bu kadar kısa zaman içinde kimlik bilinci kazandırmayı başaramamıştı. Peygamberler ve kutsal kitaplar dâhil.

Açılım, temiz geçinen bir ev hanımının halılarının altını kaldırıp bakma talebiydi. Halıları kaldırınca bir de baktık ki ev ahalisi tozun toprağın içinde yaşıyormuş. “Ev temizdi, niye halıların altına bakıp rahatımızı bozdunuz” ne demekse, “Açılımdan önce sorun yoktu, nereden çıktı şimdi” o demektir.

***


İddia:
Her şey bir grup ayrılıkçı teröristin 1984’de yaptığı Eruh baskınıyla başladı.


Cevap:
Ağrılarımız hayat kurtaran sinyallerdir. Örneğin dişimiz çürüdüğünde ağrı yapmasaydı, biz midemize iltihap aktığının farkına varmazdık. Ağrı, bir bünyenin hayatını tehdit eden hastalığa dikkatleri çeker. Hastayı tedbir almaya, hastalığı iyileştirmenin yollarını aramaya çağırır. Çağrıya kulak asmayan hasta için tehlike büyür, ağrı da buna paralel olarak artar.

Türkiye de bir bünyedir, organizmadır. Kürtlerin sorunları bu organizmanın ciddi hastalıklarından biridir. Türkiye, bu hastalığından dolayı Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri ağrı nöbetleri yaşamış, ancak hastalığını çoğunlukla umursamamış ya da bu nöbetleri ağrı kesicilerle, bilemedin buz koyarak, maydanoz çiğneyerek geçiştirmeye çalışmış. Bu da hastalığın tedavisinden çok, daha kötüye gitmesine neden olmuş.

PKK terörü, acının iyice dayanılmaz hale gelmesi durumudur. Bünyeyi yere seren, yataklara düşüren, ambulans çağırtan, acile kaldırtan şiddetli sancıdır.

Terörü askerî yöntemlerle bitireceğini sanmak acil serviste şifa aramaktan farksızdır. Acil servis sizi ölmekten kurtarabilir ancak tedavi edemez. Biz hastayız. Yirmi küsur senedir sadece sıkışınca acil servise koşan bir hastayız. Hiçbir hastalık acil serviste iyileştirilemez. Hastalıkların tedavisi uzmanlık gerektirir. Hele de Kürt sorunu gibi çok boyutlu hastalıkların gelişmiş polikliniklere ihtiyacı vardır.

Bir hasta için tılsımlı söz SABIR’dır. Hatta İngilizcede “patient” hem “hasta” hem de “sabır gösteren, dayanan” manasına gelmektedir.

***


İddia:
Siyasiler izin verse, televizyonlara konuşan emekli paşalar Kürt sorununu yirmi günde bitirebilirler.


Cevap:
Elinde çekiç olan, her şeyi çivi görür. Hatta bunu evde deneyin. Elinize bir çekiç alın ve evde dolaşın. Göreceksiniz. Onların yirmi günlük çözümü her şeyi çivi gören çekiçli bir adamın evde bırakacağı izlerden farklı olmayacaktır. Olmamıştır da.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT