1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Emperyalizm kahroldu mu, ıssız acun kaldı mı
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Emperyalizm kahroldu mu, ıssız acun kaldı mı

05 Şubat 2013 Salı 00:51A+A-

ABD Elçiliği’ne yapılan intihar saldırısını duyar duymaz, güzergâhımın üzerindeki binanın önünden ne çok geçtiğimi düşündüm.

İrkildim. Hayatın ne kadar tekinsiz olduğunu bir kez daha anladım.

Patlamanın olduğu yerde çalışan arkadaşlarım vardı, sık sık uğradığım evler, lokantalar... Kalabalık bir caddeydi. Elçiliğin önünde günün her saati vize kuyruğunda insanlar olurdu.

Derken ayrıntılar netleşti.

Kendini havaya uçuran 40 yaşındaki adam Korsakoff hastasıydı. Kameraların bulup çıkarttığı ve her hâli perişan zavallı babası adeta bitmişti.

Saldırıda hayatını kaybeden elçilik görevlisinin dört ay sonra emekli olacağını söylüyordu acılı eşi, annesi.

Patlamadan şans eseri ağır yaralı olarak kurtulan muhabir arkadaşımız Didem Tuncay hâlâ hastanede yatıyor.

Bir yoksul kendiyle birlikte bir başka yoksulu öldürmüş, bir genç kızı yaralamış, onlarca insanı üzüntüye boğmuş...

Bu arada elçilik binasının duvarının hasar gördüğünü de eklemeden geçmeyelim.

Ya işte, görüyor musunuz sevgili dostlar, ABD emperyalizmi ne de büyük bir yara almış hafta sonu Ankara’da!

Yumuşama, sertleşme

“Devrimciler” bir eylem koymuş ve ben neler yazıyorum değil mi yoldaşlar? Bireysel kaygılar, üzüntüler, varoluş sıkıntısı... Düpedüz küçük burjuva zaaflarımın yansıması bunlar...

Eskiden öyle miydi ya?

Mesela 12 yıl önce de DHKP-C bir intihar saldırısı düzenlemişti Gümüşsuyu’nda. Eylemciyle birlikte bir polis memuru hayatını kaybetmişti. Çevredeki pek çok sivil de yaralanmıştı.

Tarih dün gibi aklımda 10 Eylül 2001.

Çünkü malumunuz bir gün sonra, 11 Eylül’de ABD’deki ikiz kulelere intihar eylemi düzenlenecekti.

Ve bizler, ki kimi “eski dostlar” şu an içeride , Parti-Cephe’nin bu sansasyonel eyleminin tabiri caizse “güme” gitmesine çok üzülecektik o bir gün sonra.

İşte o kadar devrimciydik ki, insanların kendilerini ve başkalarını öldürmesine değil, bir cinayetin başka cinayetlerin gölgesinde kalmasıydı bizi üzen.

Peki, ne oldu da “devrimci eylemlerde” öldürülen sivillere “ama” demeden üzülecek kadar “yumuşadım?”

Yaş alıyorum ondan mı acaba diyeceğim; sanmıyorum.

Zira henüz yolun yarısına bile gelmedim. Ayrıca yaşı benden epeyce büyük meslektaşlarımın köşelerine bakın, hepsi birer Che maşallah.

Tıpkı kaynım...

Oral Çalışlar, son intihar saldırısının solun şiddetle ilişkisini sorgulaması için bir vesile olabileceğinden umutlu.

Benim ise ümidim neredeyse yok.

Çünkü bu ülkede şiddetle aranıza koyduğunuz mesafede, “ezilen halkın milliyetçiliği”, “sınıf kini” gibi sık duraklar yoksa ya “yılgınsınızdır” ya “dönek”. Yani “dışarıdasınızdır”.

Hatta masum sivillerin bu tarz eylemlerde “taraf olmamalarının kefaretini” canlarıyla ödemesi karşısında “helal hoş olsun” diyemiyorsanız, “halk düşmanı” bile ilan edilebilirsiniz.

İslamofobileri, pozitivizm aşkları ve seslerini çıkartacakları mecra bulmaları nedeniyle olsa gerek garip şekilde “içeride” sayılanlar ise bu hesaplaşmanın önündeki belki de en ciddi engel.

Ankara’daki intihar saldırısını duyunca “buldum duldum” diye köşesinden ortalığa atılıp “Tıpkı Deniz, o da elçiliğin tam da burasına zamanında kurşun sıkmıştı” yazan gecelerin romantiği gibi...

Ya da;

Her zamanki itidalli hâliyle “ölmeyeydiler iyiydi” deyip “Ama ABD emperyalizmi” diye ekleyerek aslında neyin “umurunda” olduğunu gösteren ağabey...

Korsakoff’lu intihar eylemcisinin hastalığını manşete taşıdı diye Radikal’e çakarken gösterdikleri hassasiyeti, o adamı elinden tutup hakikaten cinayet mahalline taşıyanlardan zinhar esirgeyenler...

Bu binyılda, diyalog ve siyaset kanallarının bu denli açık olduğu, hükümetin açık açık PKK ile silah bırakma için müzakere yürüttüğü bir ülkede usul usul, silaha, şiddete en romantik, en çok satan hâlleriyle gerekçe üretenler...

“Ama” demeden, “Deniz’i” hatırlatmadan, “emperyalizme” sövmeden “öldürme!” diyemeyenler...

Evet, en önemli engel sizlersiniz.

Ölenler, öldürense, o azmettirici yazıları yazdığınız steril plazalardan, korunaklı sitelerinizden çok çok uzaktaki Mustafalar, Ecevitler, yoksullar, nüfussuzlar işte...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum