1. YAZARLAR

  2. Ergun Babahan

  3. Elektrik dağıtım ihalesi medya ve avantanın sonu
Ergun Babahan

Ergun Babahan

Yazarın Tüm Yazıları >

Elektrik dağıtım ihalesi medya ve avantanın sonu

07 Kasım 2009 Cumartesi 11:19A+A-

Karşımda CNBC kanalı açık ve Yeşilırmak bölgesi dağıtım ihalesini naklen izliyorum.

Bu ihale aynı zamanda Türkiye’deki değişimin filmi gibi.

Sinemaya çekilse bu kadar olur ama anlayana.

Şimdi bu kez bakıyoruz ihaleye katılanların hepsi işinin ehli.

Ciner ve Çalık gibi sonradan medyaya girmiş gruplar da var ama orijinleri ağırlık enerjiye yatırım yapan şirketler.

Zaten bakınca kimseye mafya ya da siyasi baskı olmadığı, ihalenin tamamen ekonomik gerekçelere dayalı bir mantık içinde yapıldığını görüyoruz.

Fiyat yükseldikçe Park Enerji, Limak gibi grupların gelinen rakamı yüksek bulup ihaleden çekildiğini

görüyoruz.

Ne var bunda, normal değil mi diyebilirsiniz?

Normal.

Ama Türkiye için anormal bir durum bu.

Hatırlayın son koalisyon dönemini.

Her elektrik dağıtım bölgesinin büyüklüğüne göre medya gruplarına verildiğini aklınıza getirin.

Aslan payı olan İstanbul bölgesi kaçınılmaz olarak Doğan Grubu’na verilmişti.

Sabah, Show-Cine 5, Türkiye...

Aklınıza kim gelirse bir bölge

kapmıştı.

Bir yarış değil, bir yağma düzeni sözkonusu idi.

Mesela sürekli Doğan Grubu’na baskıdan sözeden yazarların bu yağma dönemiyle ilgili tek satır özeleştiri yapmamasını

anlamıyorum.

Düzenle işbirliği içinde memleketi soymak üzere yapılmış büyük bir anlaşma gündemdeydi.

Halk desteği yüzde 13-20 arasında değişen partiler sırtlarını medya grubuna dayamış, birlikte işgörüyorlardı.

İktidarda kalmaları o kadar medyaya bağlıydı ki, en büyük medya grubunun hayati önem verdiği RTÜK yasasının Meclis’ten geçmesi için Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli sabaha kadar Meclis’te oturmuştu.

İtiraf etmek gerekirse beni en çok Bahçeli’nin teslimiyetçi tutumu şaşırtmıştı.

O günden düne geldik ve bir bölge

nin dağıtım ihalesi yapıldı.

Astığı astık, kestiği kestik gruplar ortada yoktu.

Medya patronlarının babasının elektrik dağıtımına ilgisi birden sona ermişti.

Rakamlar önemli hale gelmişti.

Herkes kılı kırk yarıp yükseltme yapıyor veya aklına ermezse ihaleden çekiliyordu.

Normal işleyen piyasa budur.

Medyanın kamuoyunu etkileme gücünü kendini zenginleştirme veya rakipleri sindirme amacıyla kullanamadığı bir sistemin hakim

olması.

Türkiye bugün medyanın gerçek işlevine dönmesi, medyanın gücünün ihalelerde bir güç olmaktan çıkması gerçeğine alışması dönemine geçiyor.

Bu olması gereken durumdur.

Eskisi yozlaşma demekti.

Medyanın bir zenginleşme aracı olmaktan çıkmasının Türkiye’de demokratikleştiği bir döneme gelmesi tesadüf değildi.

Çünkü medyanın zenginleşme aracı olarak kullanıldığı ülkeler, otoriter ve totaliter ülkelerdir.

Sistemin yozlaşmasının doruğa çıktığı ülkelerdir.

28 Şubat’ın tam bu döneme gelmesi bir tesadüf değildir.

O nedenle, medyanın gerçek işlevine dönmesi ise demokratikleşmeyi ifade eder.

Bunun için tartışmalara bir de bu açıdan bakın ve medyanın

Türkiye’yi yönetme, ganimet paylaşma döneminin sona ermesi olarak görün.

Sonuç itibariyle 300 milyon dolar seviyesinde bitmesi beklenen bir ihale 400 milyon doları aştı.

Böylece hem kamu kazandı, hem de medyanın avanta alma döneminin kapandığı resmen ilan edilmiş oldu.

Geleceğe umutla bakmak için bir neden daha size.

Gül’ün Tunceli ziyareti

Bir Cumhurbaşkanı’nın bir kenti ziyaret etmesi gazetelere birinci sayfadan haber oluyorsa, o ülkede bir sıkıntı var demektir.

Gül’ün Tunceli ziyareti haklı olarak böyle yeraldı gazetelerde.

Çünkü, Tunceli Türkiye resmi ideolojisinin dışladığı, yok saydığı bir kent.

12 Eylül döneminde nüfus kağıdında Tunceli yazması bile başlı başına bir şüphe nedeniydi.

Aradan yıllar geçti, Tunceli gerçeği değişmedi.

Kendi halkından, o halkın inancından, dilinden korkan bir yönetim anlayışının ülkeyi getirdiği nokta bu.

Normalleşeceksek, Tayyip Bey’in Bağdat’ta yaptığı bakanlar kurulunu bir kez de Tunceli’de yapmasında yarar var.

Ki, o halk gerçekten bu ülke halkı olduğunu hissetsin.

STAR

YAZIYA YORUM KAT