1. YAZARLAR

  2. Duran Kömürcü

  3. Ehl-i kıble tekfir edilemez
Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

Ehl-i kıble tekfir edilemez

06 Temmuz 2009 Pazartesi 02:25A+A-

Müslümanın inancına sığmayan cesur hareketler var. Allah ve Resulünün emirlerini hafife alarak ‘Sonra tevbe ederim’ diyenler var.

Dünyaya dalıp ahiret hesabını yapmayanlar, dini bir emir değil de, manevi ihtiyacını dolduran hareketler gibi görenler var. ‘İnandım’ dediği halde ‘nasıl olsa yaparım’ ihmalinde olanlar var. Hal böyle olunca, Kur’an’ın emirlerine, Peygamberin buyruklarına kulak verilmez. Yaşayışları ashabın hayatına uymaz ‘İnandım’ diyenler var. Dilinde Müslüman, amelinde dinin dışındaki her şeye kucak açan, şuursuz, gayesiz, hedefsiz Müslümanlar.

Müslüman nedir? Allah ve Resulüne teslim olan, ‘Yap’ dediğini yapan, ‘Yapma’ dediğinden kaçan inanç sahiplerine denir. Ya şimdi! Dili ne söylediğini bilmez, ameli ‘İnandım’ dediği ile ilgisiz, kalbi kalıbını taşımıyor. Bunlar ‘İnandım’ dese de mü’min mi?

Kelime-i Tevhid’i söyleyen tekfir edilmez. ‘Sen Müslüman değilsin’ de denmez. Amel imandan üstün değildir. Bunu biliyoruz. Ameli İslam değilse, tevbe için çaba sarf etmiyorsa, dost-düşman bilmiyorsa, kendisine hatırlatınca da, şartlar, şurtlar ileri sürüyorsa buna ne denir?

Bize örnek olan ashab, çocuklarına La İlahe İllallah’ı öğretirken, küfrü de öğretiyordu. Küfürden kalbini ve kalıbını kurtarmadan inanca girilemeyeceğini, onları inkâr ederek, Kelime-i Tevhid’e yapışmanın İslam’ın bir emri olduğunu da öğretiyordu.

Bugün böyle mi? Yaşanılan hayat İslam’a uygun mu? Düşüncelerimiz Kur’an’ın imbiğinden geçiyor mu? Allah’a karşı vazifelerimizi yapıyor muyuz? Toplum içindeki tavırlarımızı kontrol ediyor muyuz? İnancımızın bize yüklediği vazifeleri düşünüyor muyuz? Yaşanılan hayatta inanan-inanmayan arasındaki fark ne? Küfür ehli de Allah’a inanıyordu. Allah’a yardımcılar uydurdukları için küfür ehli oldu. Bugünün Müslümanı da aynı yolun yolcusu değil mi? Allah’a inanır ama yardımcı olarak da sistemleri çağırır, ondan medet umar, ‘O olmazsa olmaz’ der. Faiz bunlardan biridir. Neredeyse Allah’ın haram kıldığını helâl sayacaklar. Tesettürü kabul edip inandığını söyleyenlerin evlerinde tesettür yoktur. ‘Sistem böyle kurulmuş, ne yapalım’ derler.

Allah’ın Resulü’nün (sav):

“İnsanlar ‘Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed (sav) O’nun elçisidir’ deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Ne zaman bunu söylerlerse mal ve can güvenliğine sahip olmuştur.” (Ebu Davud, Cihad–104)

Buyurduğu, mal ve can güvenliğini kazanmış olabiliriz. Dinî hürriyete sahip miyiz? Bunu düşünmeyiz. Haramda elimiz, şehvette dilimiz, mal ve mülk gayesinden Allah’ın emirlerini unuturuz. Ölürüz musallaya, Müslüman mezarlığına taşınırız. Ahiretteki halimizi düşünmeyiz.

Şunu bilelim ki, hangi tip ve türde Müslüman olduğumuzu söylersek söyleyelim, Allah ve Resulü’nün getirdikleri hayat nizamı seçilmezse mü’min olma imkânımız yoktur. Allah ve Resulü’nün getirdiklerini içselleştirmeden, hayatın akışında Kur’an’ı rehber edinmeden sürülen bir hayat, Müslüman görünse de mü’min olamaz.

Evet, ehl-i kıble tekfir edilemez. Ama, ‘İnandım’ diyenin söz ve davranışları onu küfre götürür.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT