1. YAZARLAR

  2. Ayşe Böhürler

  3. Duygusallık mı, akılcılık mı?
Ayşe Böhürler

Ayşe Böhürler

Yazarın Tüm Yazıları >

Duygusallık mı, akılcılık mı?

11 Temmuz 2009 Cumartesi 06:24A+A-

"Filistin lideri Abbas bizi arkamızdan bıçakladı" haberi Türk medyasının duygusal tepkilerinden birisini daha ortaya koyuyor. Dış politika gibi rasyonel yaklaşımlara ihtiyaç gösteren bir alanda bu tür duygusal tepkileri yadırgadığım gibi zarar verici de buluyorum.

İnsani olarak tepki gösterdiğimiz bir çok şey var. Bazen bunların aynısı olmasa da benzerleri, farklı durum ve içeriklerle de olsa, kendi ülkemizde de yaşanıyor. Kendi ülkemizde yaşananlara onay verip görmezden gelirken başka ülkelere reaksiyon göstermenin uluslarası politikada aktör olmak isteyen bir ülkeye faydası olacağına da inanmıyorum. Ya böyle bir talebimiz olmayacak ya da böyle tepkileri, medyamız dahil, göstermeyeceğiz. Özel alandaki hislerimiz ile politik tutum takınmanın zorunlu olduğu alanları karıştırmanın sonuçlarını Filistin ve İsrail'de bir hafta geçirmiş birisi olarak yakından gözlemleme imkanım oldu. Bu nedenle, ne iki toplum arasında arabulucu olarak Fas gibi bir siyasi aktörün seçilmesini, ne de Filistin lideri Abbas'ın Kıbrıs'ta sadece Rum kesimini ziyaret etmesini şaşırtıcı bulmadım. Ayrıca Kıbrıs Rum yönetimi Avrupa Birliği'nin bir parçası ve Avrupa Birliği Filistin yönetimine en fazla yardım eden uluslararası güç.

Bu yardımın rakamları net olarak elimde yok, ancak müslüman ülkelerden daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Filistin'de seçimlerin finansmanı, polis ve istihbarat gücünün eğitimi, hastane personelinin maaşları, şu anda da Filistin hükümetinin maaşları Avrupa Birliği tarafından sağlanıyor. Ayrıca bizim içinde yer aldığımız TIPH isimli uluslararası gözlem örgütü de yine AB tarafından finanse ediliyor. (El Halil'de görev yapan TIPH'deki 7 polisimizi ilk ziyaret eden gazeteciler olarak onların hikayelerini de ayrıca yazacağım)

Filistin coğrafyasında yaşanan iç ihanetlerin, hamaset içeren duygusal tepkilerin, yenilgiye sebep olan Arap tarafının aleyhine işlediğini, her geçen gün daha fazla toprağa sahip olan İsrail devletinin varlığı bizzat gösteriyor.

Bu coğrafyada dolaşırken insan kendini irrasyonel bir tabloda hissediyor. İsrail'de aşırı dindar ve milliyetçi görüşlerle karşı tarafın da insan olduğunu unutan kesimin sayısı çok değil. En sorunlu bölgelerden birisi olan El Halil halkına hayatı zehir eden dini yerleşimcilerin sayısı 400. Tüm İsrail genelinde ki yerleşimcilerin sayısı 289.000 Ancak İsrail, sayısı 400 de olsa aşırı dindarlarını 2000 kişilik bir ordu ile koruyor. Dindarlığı müslümanlara zarar vermek olarak gören insanlara ses çıkarmıyor. İsrail devleti, İsrail'e göç eden herkesin canlı veya ölü, kıllarına zarar gelmesini önlemeyi yasa ile teminat altına almış durumda. Bu nedenle esirlerin serbest bırakılması ya da cesetlerinin verilmesi, iki toplum arasında önemli bir mesele olarak duruyor.

Baş hahamlık müessesine sahip ordusu olan, aşırı dindarlarının sayısı az olsa da her türlü taleplerini önceleyen ve dinlerini yaşama özgürlüklerini her şeyin üzerinde tutan, kuruluş amacı da bu olan İsrail devletini anlamak kadar hak vermek de çok zor elbette. Ancak tüm bunlar onların aralarındaki farkları görmemize engel değil. İki toplumda da siyasetin bütün yelpazelerini temsil eden guruplar var. Barışçı aktivistler, Ezra Nawi gibi hapse girmeyi göze alarak Filistinli Arapların yerlerinden edilmesine direnen, Filistinlilere avukatlık yapan yahudiler de var. İsrail'de ayırımcılığın sadece müslümanlara yönelik olmadığını, kendi içlerinde ayırımcılık yapıldığını söyleyenlerde var. Ne İsrail deyince sadece fanatik yahudileri görmek, ne de Filistin deyince dosdoğru müslümanlardan oluşan tek bir bütün yapıdan söz etmek doğru değil. İrrasyonel bir coğrafyada yaşananlara rasyonel tepkiler vermek, bir bilim kurgu filmi gibi kurgulanan bir işgale karşı strateji kurmadan tepki vermek çözümü zorlaştırdığı gibi, Filistin Lideri Abbas'ın tutumunda olduğu gibi bizi hayal kırıklığına da uğratabiliyor.

Filistin tarafı, Netenyahu'nun Gazze ve Batı Şeria'dan Yahuda ve Samira olarak bahsedşinin, İsrail'in barış isteğindeki samimiyetsizliğini gösterdiğini söylüyor. Diğer yandan ise Ehud Barak'ın ufak tefek diye bahsettiği Batı Şeria'da ki Filistin topraklarında bugün 2000 yeni yerleşim yeri inşa edilmiş durumda. Ariel Şaron Gazze'deki yerleşim yerlerini boşaltıp Gazze'yi Gazzelilere terk ettiğinde, bölgedeki yerleşimcilerin sayısı 6000 imiş.Bugün ise bu sayı 289.000'i bulmuş durumda. Tüm bu rakamlar barış görüşmelerinin pek de kolay olmadığını gösteriyor.

Geçen hafta Kudüste'ydim. Hatta yazıyı da yolda yazdım. Bu nedenle yazımda yer verdiğim "Kınadıklarınız başınıza gelmeden öleceğinizi mi zannediyorsunuz?" sözü ayet değil, Tırmizi hadisidir. Diğer taraftan " Fitne katilden beterdir" ifadesi ise ayet. Bu konuda okuyucuların uyarısı için teşekkür ederim.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT