1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Dipsiz Göl’ün Kurutulması Kötü, Ya Şehir Üniversitesinin Kurutulması?
Dipsiz Göl’ün Kurutulması Kötü, Ya Şehir Üniversitesinin Kurutulması?

Dipsiz Göl’ün Kurutulması Kötü, Ya Şehir Üniversitesinin Kurutulması?

“2000’li yıllardan itibaren kuruluş faaliyetleri başlatılan ve on yıllık eğitim ve öğretim hayatında önemli başarılara imza atan bir eğitim kurumu; Dipsiz Göl’ün gördüğü ilgiyi hak etmiyor mu?”

21 Kasım 2019 Perşembe 15:01A+A-

HAKSÖZ-HABER

Yeni Şafak gazetesi yazarı Zekeriya Kurşun, gündemdeki Şehir Üniversitesi tartışmasını köşesine taşıdı.

Dağdaki Hikaye: Dipsiz Göl

Gümüşhane sınırları içindeki Taşköprü yaylasında bulunan 12 bin yıllık bir göl, define bulma umuduyla kurutuldu.

Yazısında bu kamuoyu ve siyasette başlıca gündeme dönüşecek kadar karşılık bulan bu konuyu değerlendiren Zekeriya Kurşun şu değerlendirmelerde bulundu:

Son günlerde kamuoyu birkaç kendini bilmezin girişimi olan bir haberle meşgul oluyor. Gümüşhane sınırları içindeki Taşköprü yaylasında bulunan 12 bin yıllık bir göl, define bulma umuduyla kurutuldu. Üstelik bu cinayet, çevreyi, doğa varlıklarını ve kültürel değerlerimizi korumakla görevli kişilerin gözetiminde işlendi. Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’daki 4 büyük lejyonundan bir olan 15’inci Apollinaris’in hazinesine ulaşma hayalini kuran bir maceraperestin resmi kurumları da ikna ederek işlediği bu cinayetin sonunda ne mi oldu?

Hazine bulunamadı. Uzmanların ifadesine göre; bölgenin florası, yani bitki örtüsünün zenginliğini ve biyolojik varlıkların çeşitliliğini sağlayan 12 bin yıllık göl kurutuldu. Kısaca ekosisteme ihanet edildi.

Daha da acısı, göl yok edilip geri dönülmez bir çevre tahribatı yapılırken, göle ve bölgeye kıymet kazandıran bir rivayet, hayal kurmaya imkan veren en az gerçek hazine kadar kıymetli olan bir hikaye de yok edildi. O hikaye ile büyüyen insanların hafızası silindi.

İş işten geçtikten sonara, yerel yetkililer harekete geçti. Kültür ve Turizm Bakanı ve nihayet Sn. İbrahim Kalın da açıklamalarda bulundu. Alınacak tedbirler ve yapılan açıklamalar Dipsiz Gölü geri getirmeyecektir ama en azından diğer buzul göllerinin aynı felakete maruz kalmasını engelleyecektir. Fakat bu gölün hikayesini daha doğrusu marka değerini asla diriltemeyecektir.

Şehirdeki Hikaye: Şehir Üniversitesi

Yazısında kamuoyu, siyaset ve medyada Dipsiz Göl’ün kurutulması karşısında gelişen duyarlılığı Şehir Üniversitesine yapılan haksızlıkla kıyaslayan Zekeriya Kurşun, “2000’li yıllardan itibaren kuruluş faaliyetleri başlatılan ve on yıllık eğitim ve öğretim hayatında önemli başarılara imza atan bir eğitim kurumu; Dipsiz Göl’ün gördüğü ilgiyi hak etmiyor mu?” sorusunu sordu.

Zekeriya Kurşun’un Yeni Şafak’ta yayımlanan “Dipsiz Göl Şehir Üniversitesi” başlıklı yazısının (21 Kasım 2019) konuyla alakalı kısımları şöyle:

 Günlerdir bir üniversite, Şehir Üniversitesi ile bir kamu bankası arasında yaşanan anlaşmazlık kamuoyunu ve özellikle eğitim camiasını rahatsız ediyor. Doğrusu ne Üniversite yönetiminden yapılan açıklamalar ne de bankanın ileri sürdüğü iddialar ve ne de alınan mahkeme kararı meseleyi hakkıyla açıklıyor.

 2000’li yıllardan itibaren kuruluş faaliyetleri başlatılan ve on yıllık eğitim ve öğretim hayatında önemli başarılara imza atan bir eğitim kurumu; Dipsiz Göl’ün gördüğü ilgiyi hak etmiyor mu? Her yıl denetimden geçen ve YÖK’ün -en azından kamuoyuna yansıyan kadarı ile- hiç olumsuz kanaat belirtmediği; üstelik 2018-2019 öğretim yılında Vakıf Üniversiteleri arasında doluluk oranı bakımından ilk sıralara yerleşen bu eğitim yuvasının boşaltılması kimin işine yarayacaktır? Bu da bir çevre felâketi değil midir? Başka birçok üniversitenin öğrenci sayısı kadar yurt kapasitesi olan bir üniversitenin bir kamu bankası ile olan anlaşmazlığını çözmemek dünya yönetişiminde etkin olmaya çalışan, Yükselen Türkiye’ye yakışmamaktadır.

Diyelim ki, Dipsiz Göl’de olduğu gibi bütün kurumlarımız harekete geçip bu sorunu çözmeye kalksalar; öğretim üyesi, öğrencisi, aileleri ve mensupları ile yaklaşık elli bin kişilik bir camianın endişeye sürüklenmelerinin bedelini kim ödeyecektir? Banka borcunu tahsil ettikten sonra, marka değerine vurulan olumsuz damga, daha doğrusu zarar, tazmin edebilecek midir? Daha da önemlisi, bu anlaşmazlık uluslararası eğitim camiasına nasıl anlatılacaktır? Kontenjanının yüzde yirmiye yakını yabancı öğrenci olan bir üniversitenin maruz kaldığı bu muamele, diğer Vakıf Üniversitelerinin güvenirliliğine de bir zarar vermeyecek midir?

HABERE YORUM KAT