1. HABERLER

  2. HABER

  3. 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

  4. "Dijital Çağda Müslüman Kalmak"
"Dijital Çağda Müslüman Kalmak"

"Dijital Çağda Müslüman Kalmak"

Özgür-Der Üniversite Gençliği “Dijital Çağda Müslüman Kalmak” Kitabını Tahlil Etti

15 Aralık 2019 Pazar 13:42A+A-

Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin düzenlemiş olduğu kitap forumunda Nazife Şişman’ın İnsan Yayınları’ndan çıkan “Dijital Çağda Müslüman Kalmak’’ isimli kitabı tahlil edildi. 

Günümüzde pek çok insanın, özellikle de çocukların sosyal medyaya bağlı-bağımlı durumda yaşadığına değinerek forumun açılışını yapan Ömer Faruk Şeker, medyanın herkes tarafından ulaşılıp değiştirilebilecek bir kaynak olduğunu vurguladı.

“Eşitlik kavramının ve kamuoyunun bunda büyük etkisi var. Örneğin ortaçağda bilgi kilisenin elindeyken günümüzde sekülerleşti ve bazı devletlerin himayesi altına girdi. İslam devletlerinde ise bilgi âlimlerden alınır, bilgiye ulaşmak isteyen kimseler âlimlerle etkileşime geçerdi. Dijital çağda en çok ilgi gören ürünler yine en çok tavsiye edilenler oluyor ve böylece bilgi yalnızca ‘data’ya dönüşüyor.”

ozg2.jpg

Bunları söyledikten sonra Ömer Faruk Şeker, Müslümanlar olarak bizim de kullandığımız teknolojik cihazların sağlıklı kullanımına ilişkin bir perspektifimiz, anlayışımız olması gerektiğine parmak bastı.

“Bugün Müslümanların içinde bulunduğumuz dijital kültürü yeterince iyi okuyamadığını görüyoruz. Dindar-Muhafazakâr ailelerin çocukları bile genelde cep telefonuna, televizyona, internete teslim olmuş durumda. Artık internet bağımlılığı literatüre geçmiş bir hastalık ve rehabilitasyon merkezleriyle tedavi edilmeye çalışılıyor. Karşı karşıya kaldığımız tehlike çeşitli teknolojik cihazlara sürekli odaklı halde yaşama eğiliminin baş göstermesidir. Bağımlı hale gelen bizler uzun süre böyle yaparak başkalarına ilgi gösterme ve günlük sohbete girmeye yönelik normal insani yetilerimizi kaybediyoruz. Velhasıl kullandığımız bu araçların Müslümanların bilgi ve değer yargılarını dönüştürüp değiştirmesi noktasında çok dikkatli olmamız gerekiyor.”

Kitapta geçen bir diğer tartışma olan okumanın azalması meselesi üzerine Nazife Şişman ‘kitap okumuyoruz peki e-kitaplar bunu değiştirecek mi?’ sorusunu soruyor. E-kitapların okuma oranına bir faydası olmadığına dair genel bir görüş olduğunu ve son zamanlarda ortaya çıkan ‘hiper okuma’ ile derin okuma ortadan kalkıyor.

ozg3.jpg

“Dijital okuma kavramı ile hızlı, üstünkörü okuma Twitter kültürünü yaygınlaştırıyor ve artık insanlar uzun yazı okumak istemiyor.”

 Nazife Şişman bu konuda bilgide kalıcılığın azaldığını ve pop modernizmin etkisiyle artık insanlar internete ne yüklerse bilgi odur, diyor.

Haber sayfalarında acı-tatlı-gündemden uzak haberlerin ardı ardına çıkmasıyla da bir anlamda sanal alem-gerçeklik karmaşasına sürüklenişimizi eleştiren Ömer Faruk Şeker, bu tarz haberlerin hızlıca gözümüzün önünden geçip gitmesiyle duyarsızlaştığımızı söyleyerek eleştiride bulundu.

“Panoptikonlar her yeri kameralarla gözlenen hapishanelerdir. Önceden modern devlet de kameraları olması açısından panoptikonlara benzetilirken şimdi bundan da ötesi, çünkü artık herkesin kendi kamerası var ve üstüne yalnızca kameralarla elde edilemeyecek bilgileri de yine kişiler kendileri paylaşıyorlar.”

Bu duruma örnek olarak Jennifer Ringley gösterildi. Jennifer Kaye Ringley1996’da Jenni Cam sitesini kurarak evine yerleştirdiği kameralarla hayatını bir internet yayınına dönüştürmüştü. Bir süre sonra yayını sonlandıran Jennifer fazla geçmeden yeniden yayına dönmüştü ve ‘kameraları olmadan yalnız hissettiğini’ söylemişti. Tek taraflı bir etkileşimde sadece verici konumunda olmasına rağmen kameralarını ve internet ortamını bir aile üyesi veya bir evcil hayvan gibi yakın görmeye başlamıştı.

Mahremiyetin sosyal medyada ihlali Facebook ile başlamıştı. Kurucusu MarkZuckerberg artık mahremiyet diye bir şey olmadığını, insanların ise kendini paylaşmaktan gayet memnun olduğunu söylemişti.

Kitapta da Nazife Şişman mahremin ne demek olduğunu düşünmemiz gerektiğini söylüyor. Çoğu zaman cinsellikle bağdaştırılsa da İslam’da farklı olduğunu, zira dinimizin eve girerken izin almayı, sırların saklanmasını ve insanların kendilerini ifşa etmemelerini buyurduğunu söylüyor.

Postmodernizm ile kitleler sosyal medya ile manipüle edilebilir, yönlendirilebilir hale geliyor. Uydurulan gerçeklik ne ise insanlar ona inanıyor, daha fazlasını araştırmıyor.

Bu noktada sosyal medyanın istenen kişiyi karalamak-etkisiz hale getirmek için de kullanıldığını söyleyerek Mehmet Can Artuk sözü aldı.

ozg4.jpg

“Modern dönemin iki özelliği haz ve hız’a hizmet etmesidir. Hepimiz televizyon-telefon kullanıyoruz ve bilinçli olmalıyız. Sosyal medya hepimize hükmedecek konumda. Mahremiyetin ortadan kalkışıyla önümüze çıkan reklamlar bile toplanan arama verilerimize göre belirleniyor. Trajikomik bir şekilde ‘Zeki Müren de bizi görecek mi?’ sorusunu hatırlatan bir duruma düşüyoruz. Daha önceden ulaşılamayacak bilgileri kendi ellerimizle paylaşıyoruz.”

Sosyal medya konusunda insanın zaafı unutulmaması gereken bir unsurdur. Herkes, özellikle gerçek hayatta yeterince takdir görmeyen insanlar sosyal medyada daha aktiftir ve daha büyük bir özlemle beğeni beklerler. Daha önce bahsedilen gerçekliği sanal ortamdan ayırt edememe durumu burada da görülür. Örneğin kişi gittiği bir mekanı sosyal medyada paylaşmadan gerçekten de oraya gitmiş olduğunu belgelemiş sayılmaz. ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ cümlesinin yerini ‘Paylaşım yapıyorum, like alıyorum; öyleyse varım’ cümlesine bırakır.

“Yakın zamanda toplanan istatistiklere göre ortala bir insan 13 dakikada bir telefonunu kontrol ediyor, günlük olarak yaklaşık 3 saatini sosyal medyada geçiriyor. Zamana yemin eden bir vahiyle muhatap olan bir Müslüman için bu kendisini sorgulaması gereken bir konudur.”

ozg5.jpg

HABERE YORUM KAT

2 Yorum