1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Öztürk

  3. “Demirel tekin adam değil” derdi dedem
Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

“Demirel tekin adam değil” derdi dedem

01 Mayıs 2009 Cuma 16:49A+A-

Demirel’in adını sıkça duyduğumda yıl 1969’du ve ben dokuz yaşındaydım. Rahmetli dedem; “Demirel Menderes’in mirasına kondu, pek tekin adam değil, yüzünde hiç iyi şeyler görmüyorum” derdi.

Dedem de kendi çapında iyi bir karakter tahlil uzmanıydı.
Hangi taşı kaldırsanız, altından Demirel çıkıyor. Memleket hakikaten bu adama iyi katlanmış ve dayanmış. Siyasi tarihimiz boyunca milleti böylesine oyalayan bir başka politikacının olabileceğini sanmıyorum.
Demirel yine gündeme gelince, gerçi hiç gündemden hiç düşmüyor ya, elimin altında bulunan ve Mümtaz’er Türköne’nin Nesil Yayınları’ndan çıkan “Darbe Peşinde Koşan 68 Kuşağı” adlı kitabından Demirel’le ilgili bölümü sizlerle paylaşmak isterim:
“27 Mayıs sonrasında CHP lideri İsmet İnönü, sandıktan aradığını bulamıyor. Bir koalisyon hükümetinin başbakanlığı ile yetiniyor. 1965 seçimlerinde Adalet Partisi iktidara geliyor. Ekim 1969’da yine seçimler var ve kurt politikacı İnönü, AP’yi zayıf düşürecek bir proje üzerinde çalışıyor. AP’nin zayıf noktası ise eski Demokrat Partililer.
DP’liler, 61 Anayasası’na göre siyasi haklarından mahrumlar. Bu yüzden AP’nin çatısı altında bulunamıyorlar. Bu durum, Demirel’e eski kurt politikacılar karşısında da bir koruma sağlıyor. Kurtlar kafesin içinde ve kurtların bütün sermayesi, Demirel’in ellerinde. Kısacası DP’lilerin siyasi yasaklı olmalarından en çok memnun olan, onların mirasını yemekle meşgul Süleyman Demirel.
İnönü giriştiği manevra ile Demirel’in başına çorap örmeyi ve seçimlerde AP’yi ortadan ikiye bölmeyi planlıyor. Celal Bayar ile görüşerek; “demokrasi adına” başta Celal Bayar olmak üzere, DP’lilerin siyasi haklarının iadesi için bir anayasa değişikliğinin önünü açıyor. Böylelikle CHP’nin inisiyatifi ile DP’lilerin haklarının iadesi için, Meclis anayasayı değiştirmeye girişiyor. Ve oy birliğiyle değişiklik kabul edilerek söz Senato’ya geçiyor.
Senato’yu kilitleyen ve anayasa değişikliğinin geçmesini engelleyen kişi ise yine tahmin edileceği gibi Demirel’dir. Burada soru şu; “Demirel darbeyi mi engelliyor, yoksa DP’lilerin karşısına rakip olarak çıkmalarını mı?” Soru bu şekilde sorulunca, sağlam bir muhakemenin önü açılıyor. Mayıs 1969 darbesini planlayan adam aslında Süleyman Demirel’den başkası değildir. İnönü ile Demirel arasındaki politik savaşı, askerleri devreye sokan Demirel kazanıyor.
Durumun askeri cephesi, 1969 yılına ait gazetelerde ve tabii ABD istihbarat raporlarında yer aldığı gibi kamuoyu önünde gerçekleşiyor. 19 Mayıs törenleri öncesinde tanklar sokağa çıkıyor ve gövde gösterisinde bulunuyor. TİP başta olmak üzere sol örgütler, siyasi hakların iadesine şiddetle karşı çıkıp, mitingler düzenliyor.
Demirel, sonrasında silahlı eylemlere girişecek olan sol örgütlerin de desteğini alarak, tankların himayesinde DP’lilerin siyasi haklarına kavuşmalarını engellemiş oluyor. Sonra da “darbeyi önledim” diyerek timsah gözyaşları döküyor.
Özetleyelim: İnönü’nün manevrası olarak DP’lilerin haklarının iadesi için anayasa değişikliğine girişiliyor. Demirel’in zaten sallantıda olan koltuğunu devirecek bu gelişmeyi istemediği halde önlemiş görünmesi için, darbe tehdidi ve sol örgütlerin nümayişleri devreye giriyor. Bu manzara karşısında; “Tam anlamıyla kabile geleneklerinin egemen olduğu ilkel bir toplumda siyaset, ancak böyle yapılabilir” hükmü eksik kalacaktır. 1969 yılından alınan bu kesit, başka şeyler hakkında da önemli ipuçları veriyor.
1969 yılı, yakın tarihimizin en kritik yılı. Toplumun ve siyasetin dengeleri bu yıl içinde yerle bir oluyor ve Türkiye kendisini 1980’lere kadar toparlayamıyor. Yaygın şiddet olaylarının başlaması, Türkiye’nin yönetilmeyen bir ülke haline gelmesi ve ordu içinde cunta savaşlarının alevlenmesi bu yıl içinde vuku buluyor.
Türkiye, önündeki 20 yılı, 1969 içinde harcayıp tüketiyor. Harcanmış nesillerin ve heba edilen 20 yılın arkasında ise işte bu basit politik hesaplar ve manevralar duruyor.”
Peki, şimdi soralım: “Demirel ve yoldaşları hiç değişmiş mi?”

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT