1. HABERLER

  2. HABER

  3. EKONOMİ

  4. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ekonominin geleceği hakkında konuştu
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ekonominin geleceği hakkında konuştu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ekonominin geleceği hakkında konuştu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz" dedi.

08 Eylül 2023 Cuma 23:53A+A-

Yılmaz, çarşamba günü uzun süredir üzerinde çalıştıkları Orta Vadeli Programı tamamlayıp ilan ettiklerini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:

Programın 4 esas amacı olduğunun altını çizen Yılmaz, "Birincisi, dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük olarak nitelendirebileceğimiz şubatta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Planın birinci önceliği bu. Çok büyük bir yük, çok büyük bir yıkım. Ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor." dedi.

Yılmaz, depremin yaralarını saracaklarını belirterek, "Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili. Bunun 762 milyar lirası bu yıl merkez yönetim bütçesinden. Gelecek için yine 1 trilyonun üzerinde harcamayı sadece merkez yönetim bütçesinden yapacağız. İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet, millet dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda da ülkemizi geleceğe çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız." diye konuştu.

Depremin zararlarını telafi etmek için yapılan harcamaların, aynı zamanda ülkenin geleceğine yapılan yatırımlar olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"Yani bunlar boşa giden harcamalar değil. Çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Depremin yaralarını sarmak ayrıca bu bölgemizin de işte sel, heyelan gibi afet problemleri var. Riskleri azaltıcı, afet risklerini azaltıcı yatırımlar yapmak bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede bu deprem olur, diğerinde sel olur, bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminden, risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetebilelim. İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ve enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz 2026'da tek haneli rakamlara düşürmek. Son dönemlerde, gerek uluslararası konjonktür nedeniyle gerek kurdaki hareketlilik, gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle birçok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene. Ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz, tahmin ediyoruz ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var."

Yılmaz, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"İstihdamı, büyümeyi ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir fark var. Bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tam aksine arz artışı sağlayarak ve ihracatla döviz kazancı sağlayarak, enflasyonla mücadelemize de katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi gerçekleştirmeyi öngörüyoruz."

Her şeyin insan için olduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomi de insan için. Bütün bunları niye yapıyoruz? İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biri. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek, onların refahını, geniş kesimlerin refahını nasıl arttırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğimizi ifade etmek istiyorum." ifadelerini kullandı.

"Hem gelir politikalarımızla hem de harcama politikalarımızla kamuda mali disiplini koruyacağız"

Cevdet Yılmaz, 4 temel amacın, afetin yaralarını sarmak, enflasyonu tek haneye düşürme, büyüme, istihdamı devam ettirme ve sosyal adalet ve refahı geliştirme olduğunu söyledi.

Bu 4 amacı, 3 temel araçla gerçekleştireceklerini anlatan Yılmaz, "Bu amaçlara giden 3 tane aracımız olacak. Birincisi, mali disiplin. Deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık biraz daha yüksek olacak, milli gelire oranla. Yüzde 6,5'lar civarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3'ün altında bir bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek. Bu da Avrupa Birliği'nin Maastricht Kriterleri dediğimiz kriterine uygun bir perspektif." dedi.

Yılmaz, "Mali disiplini nasıl sağlayacağız?" sorusunu dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Kamuda kaynaklarımızı çok daha etkili, verimli ve önceliklere çok daha dikkat ederek kullanacağız. Tasarruf son derece önemli. Geçmişte Kalkınma Bakanlığı yapan bir arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim, tasarruf, kaynakları kullanmamak demek değildir, kaynakları doğru önceliklere, doğru alanlara teksif etmek ve verimli kullanmaktır. Esası budur tasarrufun. Dolayısıyla biz bu anlayış içinde olacağız. Hem gelir politikalarımızla hem de harcama politikalarımızla kamuda mali disiplini koruyacağız. Gelir politikalarımızı uygularken de az önce bahsettiğim gibi, gelir düzeyine göre katkı anlayışını mutlaka ve mutlaka dikkate alacağız."

İkinci temel aracın ise para politikalar olduğuna işaret eden Yılmaz, "Bu dönemin şartlarına uygun bir şekilde dünyanın, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde para politikalarımızda bazı güncellemeler gerçekleştiriyoruz. Ve enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda Merkez Bankamız bu anlamda görevini yapmak durumunda ve kendi değerlendirmeleri neyse verilere bakarak, gelişmelere bakarak tabii ki hükümetimizin makro çerçevede çizdiği hedeflere bağlı kalmak kaydıyla Merkez Bankamız da araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor, yapmaya devam edecek." diye konuştu.

Yılmaz, çok önemli gördüğü üçüncü alanın da para ve maliye politikaları olduğunu ancak yetmeyeceğini, buna üçüncü bir unsur olarak da yapısal reformları ilave ettiklerini söyledi.

Orta Vadeli Programa ek olarak, yaptıkları istişareler sonucunda yapısal reformları 7 başlık altında madde madde sıraladıklarını vurgulayan Yılmaz, bunların da bir kısmının kanun gerektirdiği için Meclisin takdirine arz edeceklerini, bir kısmı idari kararlı olacağı için hükümetin, bakanlıkların bu işleri yapacaklarını aktardı.

Yılmaz, sonuçta bir dönüşüm sağlayacaklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yapısal dönüşümlerin de iki büyük katkısı vardır. Birincisi, yapısal dönüşüm yaparsanız orta vadede bir takım somut sonuçları olur. Örnek vermek gerekirse, enerji alanında dışa bağımlılığını azaltıcı yatırımlar yaparsanız, birkaç yıl belki yatırımlar size yorabilir ama ondan sonra meyvelerini toplamaya başlar. İşte Karadeniz gazı gibi, Gabar gibi, nükleer enerji gibi, yenilenebilir enerji gibi. Ve dışa bağımlılığınız azaldıkça bu sizi güçlendirir. Ama bu bir zaman alır elbette. Yatırım kolay bir iş değil. Bu orta vadede somut sonuç. Yapısal reform yapan ülkeler beklenti kanalıyla kısa vadeli olarak etkiler üretirler. Dış dünya, yatırımcılar, iç ve dış yatırımcılar yapısal reform yaptığımızı gördükleri zaman geleceğe daha güvenle bakmaya başlarlar. Bu da şimdiden beklenti kanalıyla olumlu etkiler üretir. Dolayısıyla her iki etki bakımından, yapısal reformlara da ayrı bir önem ve değer atfettiğimizi ifade etmek isterim."

Orta Vadeli Program'dan sonra, ekim ayı içinde bütçeyi Meclise göndereceklerini ifade eden Yılmaz, "12'nci Kalkınma Planımızı yine göndereceğiz ve hazırlıklarına devam ettiğimiz bazı kanunları Meclisimizle, grubumuzla, Meclis vekillerimiz aracılığıyla paylaşmış olacağız. Daha sonraki dönemlerde de takvimimize uygun bir şekilde çalışmalarımızı olgunlaştırdıkça adım adım orta vadeli planlarımızı hayata geçireceğiz." dedi.

"Depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 bir büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi öngörüyoruz."

Yılmaz, Orta Vadeli Programda yer alan bazı ilkleri paylaşmak istediğini belirterek, "Bu yıla ilişkin yaptığımız tahminlerde, bu yıl 1 trilyon doların üzerinde bir milli gelir görüyoruz. Şu an itibariyle aslında buna ulaşmış durumdayız. Yani geriye dönük 12 aylık bir hesap yaptığımızda 1 trilyonu aşmış. İlk defa diye 1 trilyon dolar seviyesini aşmış durumda. Bu yıl sonunda 1 trilyon 60 küsur bir rakama inşallah gelmiş olacak milyar düzeyine. Bu rakamlarla dünyanın 17'nci büyük ekonomisi konumundayız. Nominal dolar bazında, satın alma gücüne göre ise 11'inci büyük ülke konumundayız." diye konuştu.

Son 20 yılda Türkiye'nin yüzde 5,5 büyüdüğünü ifade eden Yılmaz, "Dünya yüzde 3,6 büyüdü. Yıllık ortalamaları söylüyorum. Dünyanın aşağı yukarı 2 puan üstünde büyüdü Türkiye. Bu büyük bir başarıdır. 20 yıl boyunca ortalama her yıl, her yıl, her yıl 2 puan büyümenin etkisini takdirlerinize sunuyorum. Bu çok önemli bir etkidir. Bunu Türkiye başardı son 20 yılda." değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde ne bekliyoruz?" sorusunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyada da bizde de bir miktar büyümede aşağı yönlü bir eğilim var. Dünya büyümesi yüzde 3'ler civarına geliyor. Ticaret daha da daralıyor maalesef. Dünyada çok olumlu bir atmosferde değiliz. Biz ise depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 bir büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi öngörüyoruz. Ve bunun sonucunda 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelirimiz olacak diye tahmin ediyoruz. Böyle olduğu zaman o yılki nüfusa da böldüğünüzde 14 bin 850 dolarlık bir kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da bizi yüksek gelirli ülkeler ligine dahil ediyor. Alt sıralardan da olsa orta gelirden çıkıp, yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyoruz. Bunu neye göre söylüyorum? Dünya Bankası'nın yaptığı bir hesaplama var. Bütün ülkeleri sınıflandırıyor, işte düşük gelirli ülkeler, alt orta gelire sahip ülkeler, üst orta gelire sahip ülkeler, yüksek gelirli ülkeler şeklinde. Orada eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına gelirini 13 bin 845 doların üzerine çıkardığı zaman Dünya Bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyor. Türkiye bu plan döneminde inşallah bunu başaracak."

Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem boyunca da 2,7 milyon ilave istihdam öngördüklerine işaret eden Yılmaz, "Ama buna rağmen işsizlikte çok büyük bir gerileme olmayacak çünkü iş gücüne katılımda yine yüksek artışlar öngörüyoruz. Eğitim düzeyi yükseldikçe, piyasalar genişledikçe, iş gücüne katılımda da artışlar var. Ve bu dönemin sonunda az önce söylediğim gibi tek haneli enflasyonu inşallah göreceğiz." dedi.

2026'da ihracat ve turizm gelirlerinin artması bekleniyor

Yılmaz, 2026 itibarıyla ihracatın 300 milyar doların üzerine çıkmasını, turizm gelirlerinin de 70 milyar doları aşmasını beklediklerini anlatarak, şunları kaydetti:

"Cari açığımızda bu çerçevede bu yıl yüzde 4 civarında gerçekleşmesini beklediğimiz cari açığın önümüzdeki dönemde kademeli bir şekilde düşerek 2026'da yüzde 2'ler civarına gelmesini bekliyoruz. Ondan sonraki yıllarda inşallah cari fazlayı da Türkiye yakalayacaktır. Daha uzun vadede yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, enerji başta olmak üzere bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye farklı bir yapısal dönüşümü de gerçekleştirecektir diye inanıyoruz."

Dünyanın bu zor döneminde Türkiye'nin en büyük şanslarından birinin, siyasi güvene ve istikrara sahip olması olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

"Geçen mayıs ayında yapılan seçimlerde vatandaşımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik, ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz. Öngörülebilirliğin olmadığı yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizliklerimiz ortadan kalktı. Bu çalışmalarımızla teknik anlamda belirsizlikleri de ortadan kaldırıp, öngörülebilirliği arttırıyoruz. Ve inşallah önümüzdeki dönemde bunun meyvelerini, sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Şimdi dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz, rezervlerimizde şimdiden belli bir birikim sağlandı. Ama önümüzdeki dönemde bu daha da artarak inşallah devam edecek."

HABERE YORUM KAT