1. HABERLER

  2. HABER

  3. Çözüm Süreci Bölgemiz İçin En Önemli Başarı Hikayesidir
Çözüm Süreci Bölgemiz İçin En Önemli Başarı Hikayesidir

Çözüm Süreci Bölgemiz İçin En Önemli Başarı Hikayesidir

Başbakan Davutoğlu, "Çözüm süreci sadece Türkiye için değil bölgemiz için en önemli bir başarı hikayesidir" dedi.

03 Kasım 2014 Pazartesi 10:01A+A-

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Her biri yaklaşık  6,5-7 saat süren ve tamamıyla hiperaktif, sunumlara dayalı değil, bütün katılımcı arkadaşlarımızın görüşlerini açık yüreklilikle ifade ettiği istişareler yaşandı. Bunu çok önemsiyorum" dedi.

Davutoğlu, Güral Otelde düzenlenen AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanışında yaptığı konuşmada, AK Parti’nin birçok güzel geleneğe beşiklik ettiğini, en güzel geleneklerden biri olan ve yılda en az iki kere yapılan istişare ve değerlendirme toplantılarında, bir araya geldiklerini belirterek bu toplantılarda, "Neredeyiz, nereye doğru gidiyoruz" diye istişarelerde bulunduklarını anlattı.

Bugün 23’üncüsü gerçekleştirilen söz konusu toplantılara katılan herkese teşekkür eden Davutoğlu, şunları  söyledi: 

"Aile fertlerine yaptıkları fedakarlıklar dolayısıyla teşekkür ediyorum. Afyonlu hemşehrilerime teşekkür ediyorum.  AK Parti’nin ilk yürüyüşü, Afyon’da istiklal ordusunun hareket ettiği noktada başlamıştı. 2001’den bu yana yapılan bütün istişarelerde hep Afyon’a atıf yapıldı. Afyon’a teşekkür, minnet borçluyuz. Hem İstiklal Harbimizin başlangıç noktası olması itibarıyla hem de istikbal davamız olan AK Parti davasına beşiklik etmesi itibarıyla. Ayrıca şahsen bir benim teşekkür borcum var, hemşehrilerime derken tesadüfen demiş değilim, Afyon damadı olarak Afyon’u temsil etmekten gurur duyuyorum. Afyon kabinemizde çok iyi temsil ediliyor. Bir bakanımız var, iki de damat var. Başbakan Yardımcımız Ali Bey de Afyon damadı. Ayrıca Sağlık Bakanımızın da Afyon’da lise okumuş olduğunu öğrendik.  Bütün Afyonlu hemşehrilerimize teşekkürü bir borç biliyorum."

"İstişare, insanı kibirden uzak tutar"

Geleneklere göre istişarenin anlamını bilenlerin, her konuda istişare etmenin kültürel zaruret olduğunu da bildiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"İstişareyle birlikte bir başka husus da gündeme gelir. O da istişare, insanı kibirden uzak tutar. İstişare eden kişi, ben her şeyi biliyorum diye de istişareye başlamaz. Muhatabı olan kimse, ondan bir şey öğrenmek isteyerek başlar istişareye. Bu geleneksel kültürümüzün son derece önemli ilkesi ve şahsiyetimizi de şekillendiren en temel süreçlerden birisi. AK Parti gelenek ile çağdaşlığı bünyesinde barındırır ve bunu her zaman en temel niteliklerinden biri olarak siyasete yansıtmıştır. Bu toplantı da geleneğimizin, istişarenin esasıydı. Çağdaş, kurumsal, kültürel, özeleştiri esasını birleştiren bir süreç yaşıyoruz. Hem istişare ediyoruz hem de gerektiğinde her an kendimizi hesaba çekerek ve çağdaş anlamda da kurumsal özeleştiri yaparak acaba eksik bıraktığımız bir şey var mı? Acaba milletin tevdi ettiği emaneti yerine getirirken bir an dahi ihmal ettiğimiz husus var mı, diye yüz yüze, gönül gönüle bakarak konuşuyoruz. Dün ve bugün bunun en güzel örneklerinden birini verdik.”

Dün ve bugün yaptıkları istişare ve değerlendirme toplantılarının zamana da hitap ettiğini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Üç açıdan önemli. Birincisi Türk siyasi tarihinde ilk defa iktidardaki bir parti liderini cumhurbaşkanını yaptıktan sonra ve genel başkanlık ve başbakanlıkta boşluğu oluşturmadan tek bir vücut halinde hiçbir ihtilaf  olmaksızın zuhur ettiği ve herkesin saygı duyduğu bayrak değiş tokuşu yaşadık. Bu dönemde son iki ay içinde bütün AK Parti kurumsal yapısında yenilenme söz konusu oldu. Kabinemizde MYK’da, parti yönetim kademelerinde, gençlik kollarında, kadın kollarımızda bir yenilenme söz konusu oldu. Bu yenilenme sonrasındaki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki ilk istişaremiz oldu zamanlama bakımından önemli. Bir kez daha burada son istişaremizde, bu salonda istişare etmiş olan ve daha sonra halkımızın tertemiz oylarıyla Cumhurbaşkanlığı makamına seçilerek gelen ilk devlet başkanı olma hüviyetini taşıyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a selam ve minnetlerimizi ifade ediyoruz."

"İstişareye ihtiyaç vardı"

"Bir istişareye ihtiyaç vardı, yenilenme olmuştu" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yenilenmenin dayandığı ilkeleri, bu yenilenme sonrasında atılacak adımları bir kez daha oturup birlikte planlamamız gerekiyordu. Zamanlamanın ikinci önemli noktası, yeni yasama yılına başladık. Bu yasama yılı, seçimler öncesindeki son yasama yılı. Dolayısıyla milletimizin beklediği yasaların yasama sürecinde çıkarılması ve seçimlere kadar olacak olan yasama takvimi dahil olmak üzere atılacak adımların da istişaresi gerekiyordu. Üçüncüsü, partimiz açısından ve Türkiye açısından önemli olan üçüncü husus da önümüzdeki haftadan itibaren ilçe kongrelerine başlıyoruz. Partimiz, merkezde, belediyelerde, genel merkezde, hükümette, parlamento gurubunda, bu yıl içinde yaşamış olduğu değişimi mahalli seçimlerden bu yana şimdi ilçe kongrelerinde, teşkilatımızın her kademesinde yansıtılacak. Her bir ilçemizde, her bir ilimizde yönetim kadememizde aynı başbakanlık ve genel başkanlıkta, cumhurbaşkanlığında olduğu gibi görev değişimi yapılacak. Yine ahlaki prensiplerle yine aynı kararlıkla aynı azimle nasıl Ankara’da en yüksek makamlarda hiçbir sorun olmadan yaşanmışsa inşallah önümüzdeki üç aylık, dört aylık süreçte de bu görev değişimleri bir bayrak teslimi olarak, bir sancak teslimi olarak onurla yapılacaktır. Herkes bu sürece katkıda bulunacaktır. Bu açıdan da zamanlama bakımından önemli."

"Arkadaşlarımızın görüşlerini açık yüreklilikle ifade ettiği istişareler yaşandı"

 Davutoğlu, istişare toplantılarında dün ve bugün  son derece önemli konuları ele aldıklarına dikkati çekerek şunları bildirdi: 

"İstişaremizde küçük bir format değişikliği yaptık. Üç konuda, eş zamanlı olarak derinlemesine tartışma yapma kararı aldık. Bunlardan birisi: Çözüm Süreci ve iç güvenlik reformu. İkincisi: Dış politikada ve bölgemizde yaşanan değişim. Üçüncüsü ise küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeler. Bu üç ana tartışma konusunda dün açılış konuşmasından sonra, saatlerce süren istişareler yapıldı. Her biri yaklaşık  6,5-7 saat süren ve tamamıyla hiperaktif, sunumlara dayalı değil, bütün katılımcı arkadaşlarımızın görüşlerini açık yüreklilikle ifade ettiği istişareler yaşandı. Bunu çok önemsiyorum. Çünkü AK Parti’nin bu istişare ve değerlendirme toplantılarındaki katılımcı niteliği ve niceliği, Türkiye’nin en geniş siyasi platformudur. Çünkü Türkiye’nin her köşesinden, her bölgesinden milletvekillerimiz, teşkilat temsilcilerimiz burada. Başka hiçbir siyasi  harekette böyle bir temsil gücü yok. Hangi konuyu ele alırsanız alın, Türkiye’nin bu hissiyatını platforma taşıyan arkadaşlarımız bu toplantılara katıldı. Onun için çok büyük memnuniyetle bütün bu oturumları son derece dinamik, son derece özeleştiriye açık ama aynı zamanda son derece yapıcı diyaloğun seyrettiği toplantılar haline geldi."

 Toplantıları yöneten  moderatörler ve bakanların hiçbir kısıtlama olmadan, önü açık tartışmalar, istişareler gerçekleştirdiklerini kaydeden Davutoğlu, "Şunu da vurgulamak istiyorum ki bu istişarelerde ortaya konan ahlaki prensipler istişarelerin muhtevası kadar önemlidir. Bugün kapanış oturumunda,  6,5 saat süren kapanış oturumunda bu üç ana tema etrafından yapılan toplantıların özet sunuşları yapıldı ve daha sonra bugün yapılan genel toplantıda 43 arkadaşımız söz aldı, yorumlar yaptı öneriler getirdi, gerekli eleştireler yaptı ve yine bakanlarımız bu önerilere, bu yorumlara, eleştirilere cevaplar verdi. Son derece yapıcı diyaloğun gelişmesine katkı yaptılar" diye konuştu. 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çözüm Süreci sadece Türkiye için değil bölgemiz için de tek başarı hikayesidir. En önemli başarı hikayesidir ve her ne surette olursa olsun, kim sabote etmek isterse etsin, etmeye çalışırsa çalışsın mutlaka kararlılıkla sürdürülecektir. Çünkü bizim için bu mesele milletimizin bütünleşmesi, milletimizin her kesiminin temsil bakımından siyasi hayat içinde, kültürel hayat içinde, ekonomik hayat içinde yer alması bakımından önemlidir ve ülkemizin bekası açısından kaçınılmazdır" dedi.

Davutoğlu, Güral Termal Otelde düzenlenen, AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış konuşmasında katılımcılara hitap etti. 

Toplantının ilk gününde eşzamanlı toplantılar devam ederken AK Parti Kurucular Kurulu üyeleriyle bir araya geldiğini belirten Davutoğlu, "13 sene önce AK Parti'nin Kurucular Kurulu mensubu, üyesi olma onurunu taşımış olan bu öncü arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum, hepsine minnet duygularımı ifade ediyorum. Son derece his dolu bir buluşmaydı. Onlardan da daha ilk günlerin heyecanını dinlemek bize de enerji verdi, onlarda ilk günlerin heyecanını görmüş olmak da AK Parti davasının bir yorgunluk davası olmadığın ve olmayacağını hepimize gösterdi" diye konuştu.

Davutoğlu, AK Parti Kadın Kolları ve Gençlik Kolları'nın Merkez Karar ve Yönetim Kurullarıyla da bir araya gelerek değerlendirme yaptıklarını da söyledi.

"Ulaştığımız sonuçlar göz önüne alındığında birincisi Çözüm Süreci ve iç güvenlik reformu bağlamında dün yapılan toplantıda arkadaşlarımızın ortak aklı şu noktalarda özellikle tebellür etti" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Birincisi: Çözüm Süreci yüzyıllık bir dünya savaşından sonra açılan yaraları, sadece ülkemizde değil, bütün bölgede açılan yaralar itibarıyla söylüyorum: bu uzun muhasebe döneminden sonra yürütülmekte olan Çözüm Süreci sadece Türkiye için değil bölgemiz için de tek başarı hikayesidir. En önemli başarı hikayesidir ve her ne surette olursa olsun, kim sabote etmek isterse etsin, etmeye çalışırsa çalışsın mutlaka kararlılıkla sürdürülecektir. Çünkü bizim için bu mesele milletimizin bütünleşmesi, milletimizin her kesiminin temsil bakımından siyasi hayat içinde, kültürel hayat içinde, ekonomik hayat içinde yer alması bakımından önemlidir ve ülkemizin bekası açısından kaçınılmazdır. Bu Çözüm Süreci demokratikleşme ve özgürlük alanlarının genişletilmesine, desteklenmeye devam edilecektir. Kararlılıkla sürdürdüğümüz bu politikaların özellikle  Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen arkadaşlarımızın da gözlemleriyle halkımızda nasıl bir güven uyandırdığını, nasıl bir iyimser, olumlu perspektifle ülkenin geleceğine baktıklarını görmek de bizim bu kararlılığımızı teyit etmek bakımından önemli olmuştur."

"AK Parti aidiyet ve meşruiyetin adresidir"

Çözüm Süreci'nde kamu düzenine de büyük önem verdiklerine işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çözüm Süreci kararlılıkla sürdürülürken kamu düzeni konusunda herhangi bir ihmale, tereddüde fırsat verilmeyecektir. Bunu buradan Afyon'dan, istiklalimizin ve cumhuriyetimizin beşiği olan bu güzel şehirden bir kez daha bütün milletimize söylüyorum ki bu ülkenin her bir santimetrekaresinde sadece ve sadece milletten meşruiyetini almış olan siyasi iktidarın teminatı altında olan kamu düzeni egemen olacaktır her bir bölgede. Kamu düzeni ile Çözüm Süreci arasında bir tür ikilem oluşturmaya çalışanlara fırsat verilmeyecektir. Ne Çözüm Süreci bahane edilerek kamu düzeninden taviz verilebilir ne de kamu düzeni provoke edilmek suretiyle Çözüm Süreci akamete uğratılabilir. Ortak aklımız bize şunu söylüyor, diyor ki: 'Bu milletin her bir ferdini, bu ülkeye, Türkiye Cumhuriyeti devletine aidiyet bağıyla bağlamak bu ülkenin ikbali ve istikbali için temel bir zarurettir. Bu aidiyet bağının zayıfladığı toplumlarda, Suriye'de, Irak'ta, neler olduğunu hepimiz gözlüyoruz. Aslında AK Parti böyle bir aidiyet ve meşruiyetin adresidir."

"İki kongre ve iki değerlendirme süreci neredeyse eş zamanlı yapıldı" diye konuşan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bir AK Parti olağanüstü kongresine bakınız, çok önemli görev değişikliğinin yapıldığı kongreye, oradaki vakara, oradaki kararlılığa, oradaki sürekliliğe yeni Türkiye kavramıyla yeniliği ifade ederken aynı zamanda 12 yıllık bir yol arkadaşlığı bağlamında bir de sürekliliği ifade eden kavram ki bunun üzerinde biraz daha durmaya ihtiyaç var. Bir ona bakınız, bir de yaptıkları yanlış tercihlerle cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra türbülansa giren siyasi partilere bakınız özellikle de Cumhuriyet Halk Partisinin olağanüstü kongresine. Her türlü ithamın, hakaretin, karşılıklı olarak yürütülen kampanyaların egemen olduğu bir anlayış."

AK Parti ve CHP'nin yine eşzamanlı olarak istişare ve değerlendirme toplantısı yaptığını hatırlatan Davutoğlu, iki toplantının konularına, öncesinde yaşananlara ve sürecine bakıldığında aradaki farkın görüleceğini belirtti.

Davutoğlu, "Eğer diğer partiler de bu dönemlerde böyle istişareler yapmış olsaydı şu farkı herkes görecekti: AK Parti'nin istişaresine Türkiye'nin her yerinden katılım var. Her kesim temsil ediliyor, Hakkari'de de var, Şırnak'ta da var, Diyarbakır da var, Edirne'de de, İzmir'de de, Rize'de de, Konya'da da Kayseri'de, herkes her yerden var. Eğer bir ortak akıl üretecekse siyaset, siyaset ortak bir vicdanın eseri olacaksa işte platform burada ama diğer partiler bir araya geldiklerinde sadece ülkemizin bir kesimine ya da bir bölgesine hitap ediyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

"HDP'nin en iyi açıklamalarına baktığınızda dahi..."

"Konuştukları dil, kullandıkları siyasi terminoloji ve sürdürdükleri politikalar hep bir kesimi dışlayan politikalar" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"HDP'nin en iyi açıklamalarına baktığınızda dahi en barışçıl görünümlü açıklamalarına, bırakın Türkiye'nin bütününü kuşatmayı Türkiye'nin batısında, ortasında yaşayan ve barış içinde diğer vatandaşlarla kardeşleriyle birlikte yaşayan Kürt vatandaşlarımıza dahi hitap etmez. Sadece belli bir bölgedeki vatandaşlarımıza hitap etmeye çalışır ve onunla siyasetin bittiğini düşünür. Siyasetin hedefi de bir kesime ait, kullandığı dil de bir kesime ait. Ya da Milliyetçi Hareket Partisi aynı şekilde bir araya geldiklerinde belli bölgelerin oralardaki o istişarelerde temsil edilmediğini görürsünüz, belli toplumsal kesimlerin. Cumhuriyet Halk Partisi için de bu geçerli. Aslında bu karşılaştırmalar AK Parti'nin kaderiyle Türkiye'nin kaderinin nasıl örtüştüğünü açık bir şekilde ortaya koyuyor. AK Parti kadroları bir araya geldiği zaman dışarıda kimse kalmaz, kimse kendisini dışlanmış hissetmez, kimse kendini ötekileşmiş hissetmez."

Toplantının dünkü bölümünde Çözüm Süreci'yle ilgili görüşmeler yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Son derece dinamik bir şekilde süren oturumda Diyarbakırlı kardeşimle bir İzmirli ya da Edirneli kardeşimin nasıl farklı perspektiflerle bazen ama aynı hedefe odaklandığını görmek bizi ümitlendirdi, bir kez daha ümitlendirdi. Aziz milletimizin ümitlenmesi için söylüyorum: her kim ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullanırsa kullansın, kim hangi kesimi dışarıda bırakırsa bıraksın madem ki AK Parti vardır, bu milletin ortak vicdanı vardır, bu milletin ortak aklı vardır ve olacaktır ve AK Parti var oldukça da bu emaneti taşıdıkça da hangi formatta, hangi şekilde olursa olsun hiçbir vesayetçi, hiçbir paralel yapılanmaya da izin verilmeyecektir. Dün ve bugün süregiden istişarelerimizin ortak aklı bu gerçeğe işaret etmektedir. Çözüm Süreci siyasi meşruiyetin nihai kaynağının sadece ve sadece millet iradesi olduğunu ve bu millet iradesini savunmak gerektiğinde AK Parti kadrolarının gerekli çabayı göstereceğini bir kez daha ortaya koymuştur."

"Çevre ülkelerin istikrarı için Türkiye elinden geleni yapacak"

Davutoğlu, çevre ülkeler ve bölgelerin istikrara kavuşması için Türkiye'nin elinden gelen bütün çabayı göstereceğini belirterek toplantının dış politika oturumunda da arkadaşlarının bunda mutabık kaldığını söyledi. 

Davutoğlu, Türkiye'nin siyası istikrarı ve ekonomik kalkınmasını sürdürebilmek için, çevredeki bu ateş çemberinden Türkiye'yi azade kılmak, beri tutmak için ne gerekiyorsa her türlü tedbiri alacaklarını kaydetti. Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: 

"Bu yangının ülkemize sirayet etmemesi için gelecek nesillere zihnen parçalanmış ya da kültürel olarak ötekileştirilmiş bir ülke bırakmamak için çevremizdeki bu yangının Türkiye'ye sirayet etmemesi anlamında her türlü tedbiri alacağız. Çevre bölgelerde sadece Suriye ve Irak'ta değil, bütün Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da kardeş halklarımız, bizimle tarihi paylaşmış kardeş halklarımız, bize dönük herhangi bir taleple geldiklerinde, bir an bile tereddüt etmeden onların taleplerine her türlü imkanımızla karşılık vermeye çalışacağız. Nasıl ülke içinde ayrım gözetmiyorsak nasıl bizim felsefemizde vatandaşlık ilkesi söz konusu olduğunda, etnik, mezhebi, dini ayrım söz konusu değilse çevre, dost ve komşu halklar için de aynı prensip geçerlidir. Suriye'den gelen bir kardeşimize, nasıl Türkiye'de bu salonda bulunan değişik bölgelerden gelen vatandaşlarımıza bir soru sormadığımız gibi, bizden yardım isteyen kardeşlerimize de sen Arap mısın, Kürt müsün, Türkmen misin, Şii misin, Sünni misin diye sormayız. Bu bizim temel inanç ve ilkelerimize de siyaset felsefemize de aykırıdır."

"Bütün halklar için bir sığınak, bir liman, bir dost"

Kim ne derse desin, kim Türkiye'yi ne şekilde, yurt içinde ve yurt dışında itham etmeye, karalamaya kalkışırsa kalkışsın, Türkiye'nin çevredeki bütün halklar için bir sığınak, bir liman, bir dost olmaya devam edeceğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Kobani'den gelen Kürt kardeşimiz, Tal Abyad'dan gelen Akçakale'ye geçen Arap kardeşimiz, Bayır Bucak'tan gelip Yayladağı'ndan Hatay'a giren Türkmen kardeşimiz arasında bir fark görmedik, görmeyeceğiz. Zaten temel, ilkesel anlayış farkı da buradan çıkıyor. Başka partiler, 'Şu etnik gruba sahip çıkalım, diğerlerine ne olursa olsun hiç önemli değil' diyorlar. İşte HDP'nin yaptığı gibi. Suriye'deki etnik ayrışmayı Türkiye'ye yansıtmaya çalışıyorlar. Ya da diğer partiler de 'Şu kökenden olursa yardım edelim, şu kökenden olmazsa yardım etmeyelim veya en azından uzak duralım' gibi bir anlayışla ayrımcılık yapıyorlar. Bizim için bu ayrımcılıkların hepsi gayriinsanidir, gayrimillidir. İnsani ve milli politikamız bunların hepsine sahip çıkmayı gerekli kılar. Bundan sonra da bu politikamızı devam ettireceğiz. 

Türkiye ile ilgili uluslararası medyada sürdürülen belli terörist gruplarla alakalandırma çabalarına, içeriden yardım edenler de uluslararası medyada bunun öncülüğünü yapanlar da aslında Türkiye'ye karşı kurulan tuzağın piyonlarıdır. Türkiye hiçbir dönemde, hele hele AK Parti dönemlerinde herhangi bir radikal grubu, terör grubunu, şiddet grubunu desteklememiştir, desteklemeyecektir. Onlara nasıl karşı çıkmışsa halkının üzerine varil bombaları yağdıran, kimyasal silah kullanan, Scud füzeleri göndererek, 300 bin masumu katleden Suriye rejimine ve benzer rejimlere de karşı çıkmıştır. Karşı çıkmaya devam edecektir. Bu açık ve şeffaf politikamız sürdürülecek."

"(Avrupa hepimizin ortak kıtasıdır) demeye devam edeceğiz"

Türkiye'nin başta Avrupa Birliği perspektifi olmak üzere, dünyayla bütünleşme çabalarını sürdüreceğini, bu konuda da toplantıda mutabık kalındığını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Avrupa Birliği ve Avrupa içindeki özellikle ekonomik kriz sonrasında tırmanan yabancı düşmanlığını ve Avrupa kıtasını, ortak kıtamızı tek bir etnik ya da dini yapıyla izah etme çabalarına karşı biz Brüksel'de de dünyanın her yerinde de bir Avrupalı olarak, 'Avrupa hepimizin ortak kıtasıdır, bütün dinlerin, bütün milletlerin ortak kıtasıdır' demeye devam edeceğiz ve özgürlük ve demokrasi prensipleri etrafında Avrupa Birliği standartlarının üzerine çıkarak, Ankara kriterlerini uygulamaya kararlılıkla devam edeceğiz." 

Başbakan Davutoğlu, Avusturalya'da 10 gün sonra yapılacak G-20 zirvesine katılacağını ve Türkiye'nin 2015 yılında G-20 dönem başkanlığını üstleneceğini, 2016 yılında BM İnsani Zirvesi'ne Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını hatırlattı. Davutoğlu, zirvelerde Türkiye'nin küresel bir aktör, vicdan ülkesi olma özelliğinin gereğini yapmaya kararlılıkla devam edeceklerini anlattı. 

Başbakan Davutoğlu, "Bizden kimse seçim gerekçesiyle şu veya bu şekilde ekonomik disiplinden vazgeçeceğimizi beklemesin. Hem iç hem dış piyasalara buradan seslenmek istiyorum: Biz önümüzdeki 10 yılı planlayarak adım atıyoruz ve bu anlamda da kimsenin Türk ekonomisindeki istikrardan şüphe ve tereddüt etmemesi gerekir" dedi.

Davutoğlu, Güral Otelde düzenlenen AK Parti 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanışında yaptığı konuşmada, ekonomi alanında son derece kapsamlı, 6 saat süren bir değerlendirme yaptıklarını söyledi. 

1990'lı yıllarda, dünya ekonomisinin genişlediği dönemde, bütün ülkelerin ekonomik kalkınmada büyük mesafe katettiğini belirten Davutoğlu, ancak Türkiye'nin yerinde saydığını, hatta yaşadığı ekonomik krizlerle daha da geriye düştüğünü kaydetti.

"Çünkü o dönemlerde ne yaptığını bilmeyen iktidarlar vardı. Milletle bütünleşmediği için milletin kaynaklarını verimli şekilde kullanamayan iktidarlar vardı" diyen Davutoğlu, AK Parti döneminde ise tam tersine dünya ekonomisi küçülürken, Türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğini vurguladı. 

Ortalama yüzde 5 civarında büyümenin her sene görüldüğünü, gayrisafi milli hasılanın 3,5-4 kat arttığını anlatan Davutoğlu, "Şimdi dünya piyasaları daralıyor, ciddi sıkıntılar var ama kararlı ekonomi politikalarımızla ekonomimizden güzel haberler gelmeye devam ediyor" diye konuştu. 

Davutoğlu, dün ihracat rakamlarının açıklandığını hatırlatarak, Ekim ayında cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatının gerçekleştiğini söyledi. Başbakan Davutoğlu şunları belirtti:

"Hani birileri Türkiye'yi karamsar tabloların içine hapsetmek istiyor ya, hani birileri 'ah ayakları bir tökezlese ah bir sendeleseler de beddualar ya da başka kötü niyetler doğru çıksa' diyor ya, onun inadına millet iradesinin bereketlendirdiği Türk ekonomisi istikrarlı şekilde yoluna devam ediyor. Büyük bir ülke olmanın getirdiği bir çok travmaları, sıkıntıları kendi içimizde yaşadığımız yeni meydan okumaları görüyoruz ama ekonomimiz inadına büyüyor ve milletimizin iktidarımıza olan güveni de inadına artıyor."

"Türkiye başarı hikayesi oluşturmuştur"

Bu başarıya imza atan bütün ihracatçıları tebrik eden Davutoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre, Ocak-Eylül ayında, 2013 yılında 112 milyar 373 milyon dolar olan ihracatın, bu yıl aynı dönemde 118 milyar 542 milyon dolar olduğunu, bunun yüzde 5,5'lik artışa işaret ettiğini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Bu ne için önemli? Eğer ekonomide, içeride belli tedbirlerle ekonomik, mali istikrarı korurken, iç talep ki gereksiz bir balon gibi büyüdüğünde nasıl sonuçlar doğurduğunu Avrupa ekonomilerinden gördük. Böyle bir dikkatli politika yürütülürken, ekonominin büyümesinin temel motor gücü, dış talep olmaya başlıyor. Biz bu konuda 2008'den, küresel ekonomik krizden bu yana öylesine dikkatli bir politika takip ettik ki Avrupa ekonomilerinde dıştan kaynaklanan dış talep daraldığı zaman, biz hükümetler konferanslarla ve diğer faaliyetlerle çevre bölgelere yöneldik, Ortadoğu'ya özellikle. Ortadoğu'da bu kaos dönemine girilip, dış talep alanı daralmaya başladığında Afrika'ya, Latin Amerika'ya yöneldik. İşte ekonomik zihniyetin siyasetle birleştiği yer bu. Bu ekonomi politik zihniyettir. Yani ekonomi ile politikayı iç içe değerlendirebilen, ekonomik büyümenin mekanizmasını, dinamiklerini siyasi politikalarla teşvik eden, tahkim edebilen bir anlayıştır. Dünya ekonomi politiği krizdeyken, Türkiye, ekonomi politik alanda attığı adımlarla gerçek bir başarı hikayesi oluşturmuştur."

İç talepte aldıkları tedbirlerle ithalatta bu yıl yüzde 4,2 düşüş yaşandığını ifade eden Davutoğlu, toplama bakıldığında Ocak-Ağustos döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre cari işlemler açığının azaldığını, geçen yıl 7,9 olan cari işlemler açığının, bu sene yüzde 5,7'ye indiğini söyledi.

"Seçim ekonomisi uygulamadık"

Türk ekonomisinin temel kaynağının, iyi eğitilmiş, dinamik insan kaynağı ile coğrafya olduğunu belirten Davutoğlu, temel zaaf noktasının ise özellikle enerji bağımlılığı dolayısıyla ithalatın ara mallar itibarıyla düşürülme imkanının olmaması olduğunu dile getirdi. 

Cari işlemler açığındaki farkın, temel ekonomik problemlerden biri haline geldiğini bildiren Davutoğlu, bu açığın düşmesinin, Türk ekonomisinde yapısal anlamda çok sağlıklı bir aşamaya girildiğini gösterdiğini vurguladı.

"Bu çalışmaları sürdüreceğiz. Dünya ekonomisinde krize girildi diye Türkiye'de karamsar tablo üretmeye çalışanlar başarılı olamayacaklar" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"62. Hükümet programını yazarken de vurguladığımız gibi, daha önceki dönemlerde sağlanan ekonomik ivme, şimdi yapısal reformlarla kalıcı ve sürdürülebilir bir hale gelecek. Onun için önümüzdeki günlerde 25 sektörel değişim, dönüşüm programı açıklanacak. Bin 200 eylem planı devreye sokulacak. Bu şu açıdan önemli: 62. Hükümeti kurarken, bir seçim hükümeti kurmadık. Aslında geçmişte de hiçbir zaman seçim ekonomisi uygulamadık. Çünkü biz şundan emindik: Önümüzdeki kısa ve orta gelecekte bizim iktidarımızın alternatifi yoktur. Uzun gelecekte de yoktur ama mütevazi olmaya çalışıyorum. Biz seçim kaygısıyla 'Şu seçimi atlatalım sonra bakarız' diyemeyiz. Çünkü o seçimi atlattıktan sonra da biz iktidar olacağız."

"Halk, 1991-1992'deki hataların bedelini ödüyor"-

Popülist politikalarla 1990'lı yıllarda ekonominin kaybedildiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bir sonraki seçimde kazanıp kazanamayacağını bilmeyen iktidarlar öylesine popülist politikalar uyguladılar ki. Sadece birini söyleyeyim: 1991-1992 yıllarında sosyal güvenlik alanında atılan adımların hala bedelini bu halk ödüyor. Hangi ekonomik reform programıyla ilgili adım atarsak atalım, o günlerde sosyal güvenlik alanında yapılan hataların bedelini karşımızda görüyoruz. Bir kara delik gibi, aradan kaç yıl geçmesine rağmen. Ya da diğer popülist politikaların... Bizim için böyle bir alternatif söz konusu değil. Onun için 62. Hükümet programını hazırlarken, bütün ekonomi alanındaki kurmaylarımızla yetkililerimizle hep bu planlamayı yaptık ve inşallah 2015 seçimlerinden sonra da o seçimsiz geçecek 4 yıl için daha büyük yapısal hamleleri gerçekleştirebilmek için şimdiden ekonominin alt yapısını tahkim etmeye karar verdik.

Bizden kimse seçim gerekçesiyle şu veya bu şekilde ekonomik disiplinden vazgeçeceğimizi beklemesin. Hem iç hem dış piyasalara buradan seslenmek istiyorum: Biz önümüzdeki 10 yılı planlayarak adım atıyoruz ve bu anlamda da kimsenin Türk ekonomisindeki istikrardan şüphe ve tereddüt etmemesi gerekir." 

"Hiç kimse Türkiye'deki ekonomik istikrardan şüphe etmesin"

Davutoğlu, hiç kimsenin Türkiye'deki ekonomik istikrardan şüphe etmemesi gerektiğini vurguladı.

Bazı ekonomik istatistikleri paylaşan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Merkezi yönetim bütçe açığı 2014 için yüzde 1,9 olarak hedeflenmişti. Şu anki tahminimiz, son pozitif gelişmelerle yüzde 1,4'e geriledi. 2017 hedefimiz ise yüzde 0,3 yani binde 3. Bütçe açığını bir anlamda tamamıyla sıfırlama yönünde kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Bu anlamda dış borç, AB tanımlı borç stoğu oranımız da dünyada en iyi ülkelerden biriyiz. Bu borç stoku oranı mesela Avro Bölgesi'nde yüzde 96,4, Japonya'da yüzde 245, Amerika'da yüzde 105 iken Türkiye'de sadece yüzde 33,1. İstikrarlı bir ekonominin bütün göstergelerine sahibiz."

Ekonomik kalkınmanın insan için, insanın refahı ve istihdamı için olduğunu ifade eden Ahmet Davutoğlu, 2008 krizinden bu yana bütün dünyada istihdam rakamları olumsuz seyrederken, Avrupa ülkelerinde işsizlik yüzde 20'lere varmış, insanlar sokağa dökülmüşken ve hala istikrarlı bir istihdam gözlenmez, büyüme rakamları yüzde 1'ler civarında seyrederken Türkiye'nin Nisan 2009'dan bu yana 5 milyon 688 bin istihdam oluşturduğunu, sadece geçen sene 1 milyon 187 bin vatandaşın işe kavuşturulduğunu bildirdi. Davutoğlu, "Bunlar, istikrarlı bir ülkenin ayak sesleridir. Sadece istikrarın değil, tarihte yeni, güçlü bir özne olarak yürümek isteyen bir milletin ayak sesleridir. Bu ayak seslerini dost ve düşman duysun ve bilsin" dedi.

"Milletin ümidi tükenmişti"

Bu istikrarlı kalkınmanın siyasi temellerini, yani demokrasiyi de güçlendirme yönünde kararlı yürüyüşe devam edeceklerini anlatan Davutoğlu, "Son olarak şu perspektifi de paylaşmak istiyorum: 2001'de Afyon'dan yola çıkılmıştı, Rabbimizin takdiri, milletimizin teveccühüyle 2002'nin 3 Kasım'ında iktidar olduk" diye konuştu.

Yeni kurulan bir partinin bu kadar kısa sürede iktidar olmasının demokratik ülkelerde nadir görülen bir durum olduğunu aktaran Başbakan Davutoğlu, "Neden biliyor musunuz? Milletin ümidi tükenmişti. Milletin geleceğe bakışı karamsarlaşmıştı. Milletin ülkenin ekonomisine, ülkenin siyasetine, ülkenin yargısına, ülkenin düzenine güveni kalmamıştı" ifadesini kullandı. 

Bu dönemde Başbakanlık önünde yazarkasalı eylemler yapıldığını, sokakların perişan halde olduğunu ve her açıdan bir çöküş dönemi yaşandığını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Şimdi bize yeni Türkiye'den ne kastediyorsunuz diyenlere işte cevabımız burada. 2002 3 Kasım'dan önceki eski Türkiye'nin alternatifini teklif ediyoruz. Ona karşı demokrasisi güçlü, ekonomisi kalkınmış yeni bir Türkiye vadettik. Özgürlüklerin teminat altına alındığı bir Türkiye.

12 yılda çok büyük hamleler gerçekleştirildi. Ne engeller çıkarıldı, dün üzerinde durduk, bugün kendi aramızda tartıştık. Önümüze ne tehditler, ne şantajlar, ne engeller, ne provokasyonlar çıkarıldı hepimiz biliyoruz. Kararlılıkla yola devam edildi. Şimdi 2002'den 2014'e kadar bu engellemeler karşısında özgürlükler, insan haklarına dayalı siyasal yapı, insan odaklı ekonomik kalkınma ve itibarlı dış politikayı kurumsallaştırma yönünde büyük hamleler yapmış olan AK Parti'nin önümüzdeki 8 yıl içinde, yeni Türkiye'nin devamı mahiyetindeki temel vizyonu, bu yapının bütün ilkelerinin uygulandığı devlet yapısının, siyasi hayatın, başta yeni anayasa olmak üzere yeniden tanzim edilmesidir.

Meşruiyetin güçlendirildiği, ekonominin yapısal anlamda sağlam zemine oturtulduğu, uluslararası alandaki itibarımızın, onurumuzun bütün dünyaca takdir edildiği bu yürüyüşe kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Yeni tabiri bu anlamda tarihi çerçeve içinde, büyük milletler için çok uzun tarihi evrelerin bir dönemini ifade eder. Bazı milletler için yeni dediğinizde 3 yıllık, 5 yıllık süreçtir. Bazıları için 10 yıllıktır. Milletlerin tarihi derinliğine doğru ne kadar giderse ki bizim milletimizin böyle bir tarihi derinliği var, gelecek perspektifi de o derece uzun ömürlü olur. Biz bu yeni Türkiye yürüyüşünün ilk 12 yılını tamamladık, şimdi önümüzde cumhuriyetin 100. yılına giderken ikinci aşamasında bütün milletimize hiçbir zaman demokrasinin bir daha tehdit edilemeyeceği, hiçbir vesayetçi yapının bu ülkede bir tehdit odağı haline gelemeyeceği tahkim edilmiş, güçlendirilmiş bir demokrasi vadediyoruz. İnsanlık onurunun baş tacı edildiği, insanlık onuruna aykırı her türlü uygulamanın kesinlikle hayat alanı bulamadığı yeni bir siyasal düzen teklif ediyoruz. Ekonomimizin dönemsel iniş çıkışlarla değil, kalıcı ve istikrarlı, sürdürülebilir kalkınmayla büyüdüğü ve insanımızın başı dik, onurlu bir şekilde yaşadığı müreffeh bir Türkiye vadediyoruz. Bütün bunlar üzerinde insan hakları, insanlık onuru adına kadim değerlerle çağdaş değerleri buluşturan, milli değerlerle evrensel değerleri bütünleştiren yepyeni bir kültürün uyanışın merkezi olan, bir medeniyet merkezi olan Türkiye vadediyoruz."

"Tuzaklara karşı vizyonlar üreteceğiz"

Bu süreçte önlerine engeller çıkaranlar bulunacağını belirten Davutoğlu, şunları belirtti:

"Yine tehditlerine, provokasyonlarına devam edecekler, biliyoruz. Yine tuzaklar kuracaklar, biliyoruz. Ama onlar da bilsin ki biz bu tuzaklar karşısında vizyonlar üreteceğiz. Bu provokasyonlar karşısında vakur bir şekilde siyasi yürüyüşümüze devam edeceğiz. Bu hile ve desiseler karşısında hiçbir zaman dürüstlüğümüzü, samimiyetimizi ve millete olan inancımızı kaybetmeyeceğiz."

Başbakan Davutoğlu, sözlerini, "Tuzak onlara, vizyon bize yakışır. Hile ve desise onlara, dürüstlük ve samimiyet bize yakışır. Hakaret ve tahkir onlara edep bize yakışır. Kriz çıkarmak onlara, deva bulmak bize yakışır. Çatışma çıkarmak onlara, çözüm bulmak bize yakışır. Allah bizi bu yoldan ayırmasın" diyerek tamamladı. 

(AA)

HABERE YORUM KAT