1. YAZARLAR

  2. Leyla İpekçi

  3. Ceza çekmeyenler suçsuz olduklarına inanırsa
Leyla İpekçi

Leyla İpekçi

Yazarın Tüm Yazıları >

Ceza çekmeyenler suçsuz olduklarına inanırsa

10 Mart 2009 Salı 16:11A+A-

Ergenekon davası devam ederken her tutuklanma dalgasında zanlıların üzerinden, çantasından, bilgisayarından ya da evlerinden çıkan ve suçlanmalarına delil teşkil eden belgeler bizde bir şaşkınlık uyandırıyordu. Çünkü bu kanıtlar –Balbay’ın itirafının aksine- pek saklanmamış oluyor ve kolayca bulunuyordu.

Etrafımdakilerin sık sık aynı soruyu sorduklarına tanık oluyordum: Bir yılı aşkın bir süre geçti, nasıl oluyor da bu zanlılar suç belgelerini halen saklamayı sürdürüyor? Davanın kendilerine dek uzanmayacağından hâlâ nasıl emin oluyorlar?

Belki ilk başta denilebilir ki, yakalanmayacaklarından emindiler. Çünkü ne olursa olsun üst kademedeki bazı yetkililer ve aslında daha da genel anlamda sistemin kendisi onları koruyacaktır zaten. Bugüne dek olduğu gibi.

Suça kanıt teşkil edecek belgeler ve bilgilerin serbestçe dolaşımda kalması, öncelikle “bize bir şey olmaz” şeklinde ifade bulan kimi zaman gizli, kimi zaman apaçık bir kibrin tezahürüydü.

Ama hepsi bu kadar değil sanırım. Bence daha derinde şöyle bir süreç işliyor: Bu zanlılar, kendilerinin suç işlediklerini sahiden düşünmüyorlar artık. Siz devlet adına adam öldürmenin mubah olduğu bir ülkede yaşıyorsanız, medyanız, tv dizileriniz bunu bilinçaltınıza pek güzel kodluyorsa, suç skalasının en üst sıralarında bile kanlı eylemlerinizi mazur gösterecek bir vicdani yaklaşım sergileyebilirsiniz.

Ve giderek, yaptığınız her şeyin gerekliliğine, haklılığına ve meşruluğuna ikna olur, kendi suçunuzu kanıksar, ona alışır, onu sıradan bir eylem olarak içselleştirirsiniz. Daha ileri durumlarda, yolsuzluk, çetecilik veya kanlı bir ‘hedef saptırma’ eylemi ortaya çıktığında da olayı göğsünüzü gere gere dillendirirsiniz:

“Verdimse ben verdim ne olmuş” dersiniz rahatça. Yahut “tanırım iyi çocuktur” dersiniz. “Yaptığımız en şık operasyonlardan biriydi” dersiniz. “Post modern bir darbeydi” dersiniz. Kimsenin hesap sormadığı bir dünyada, giderek hiç suç işlememiş hale gelirsiniz kendi gözünüzde.

(Ve sahiden yakıcı bir masumiyetle karşılaştığınızda, mesela savaşta yaralanmış bir çocuk fotoğrafıyla, rahatsız olur, görmezden gelirsiniz.)

Ceza çekmek bazen nefsî bir arınmaya, bir vicdan muhasebesine yol açabilir. Ama hiç ceza çekmezseniz, giderek masumlaşırsınız kendi gözünüzde. O kadar ki, nasıl olduğunuzu, nasıl göründüğünüzü, karşınızdakilere nasıl yansıdığınızı merak etmek için aynaya bile bakmaya gerek duymazsınız neredeyse.

Kendini bir başkasının gözünde göremeyen biri, giderek tek hâkim, mutlak güç, yegâne iktidar olduğu zannıyla hareket etmeye başlar. Kendisini öteki olarak görmeye ihtiyaç duymayan insan artık sonsuz kudret sahibidir. Emir verir, rüşvet alır, imha eder, yok eder, katleder, apaçık söyler, haykırır.

Bugün suç aletleri ve delilleriyle birlikte yakalananların en azından bir kısmının bu anlamda kibir ve büyüklenme içinde olduklarını, o yüzden de içerideyken epey çile çektiklerini söylemek yanlış olmaz.

Suç işlemiş ve bunun suç olduğunu çoktan unutarak kendi kalıbına alışmış kişiler için ancak cezai yaptırıma uğradıktan sonra gerçek anlamda bir yüzleşmenin başlama ihtimali doğuyor. Dışarıya karşı inkâr süreci devam etsin, vicdanın üzerindeki en kalın örtüleri kaldırmak uzun ve zahmetli bir süreçtir çünkü.

İnsanın iç dünyasında her şey iç içe ve net tanımlarla ‘demistifiye’ edilemeyecek denli gizemli, muğlak ve müphem. Suçluluk duygusu nedamet getirmeye, pişmanlığa ve en önemlisi bir daha yapmamaya giden uzun yolda atılan ilk adımdır belki. (Suçsuz olduğu halde ceza çektirilenlerin ruh durumuna, onlarda da başgösterebilen suçluluk duygusuna burada girmiyorum.)

Öte yandan bizim topraklarda, çoğunlukla suç işlemezden önce suçluluk duygusuyla tanışırsınız. Küçük yaşlardan itibaren aşağılanıyor, hakarete ve zulme maruz kalırsınız. Ve giderek bunları hak edecek bir suç işlediğinize kani olursunuz.

Bu ‘doğuştan’ suçluluk duygusu ideolojik gruplar veya çeteler tarafından biraz manipüle edildi mi, çok daha kolay suç işler hale gelirsiniz. Bu yüzden suç ve ceza ekseninde iki taraflı bir terapi gerekiyor bize.

Hem bu miras alınan suçluluk duygusunu suça yol açmadan ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma geliştirmek. Hem de suç işleyenlerin, vicdan azabını uyandıracak ölçüde bir suçluluk duygusuyla yüzleşmeleri için hakkaniyetli yöntemler bulmak.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT