1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Cahil” dedikçe, “aydınlanmamış bunlar” dedikçe yenileceksiniz!
“Cahil” dedikçe, “aydınlanmamış bunlar” dedikçe yenileceksiniz!

“Cahil” dedikçe, “aydınlanmamış bunlar” dedikçe yenileceksiniz!

Ali Osman Aydın, muhalefetin kibirli tavırlarının sandığa yansımasını ve Mustafa Kemal'den bu yana gelen sorunlu bakış açısını değerlendiriyor.

30 Mayıs 2023 Salı 12:15A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Sanatçısı, gazetecisi ve siyasetçisiyle muhalefetin düşüşü

Erdoğan seçimleri yeniden kazanarak tarihe geçti ve bir siyasal fenomene dönüştü. Kılıçdaroğlu ise yeniden kaybetti. Gören için bunun böyle olacağı açıktı. Ama Kübra Par, Nagehan Alçı, Şirin Payzın, Kadri Gürsel, Fatih Portakal, Fatih Altaylı ve Oğuzhan Uğur’ların siyasi aklıyla hareket edersen bu gerçeği göremez, tam tersine inanırsın tabi. 

Sonra suçlamaya başlarsın yok oyları çaldılar, yok Suriye’liler kazandırdı falan...  

Bu kafalara göre zaten AK Parti 21 yıldır hep kaybediyor ve CHP ise hep kazanıyor. 

CHP hep kazandığına göre niye iç muhasebe yapsın, niye “nerede hata ettik” desin ki, değil mi canım!  

Muhalefetin çökeceğini burada kaç kez söyledik. Su alan bir geminin batışını izler gibi muhalefetin de batışını an be an izledik.   

Kılıçdaroğlu yanlış adaydı, o yüzden kaybettik, diyorlar!  

Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş olsaymış, kesin kazanırlarmış!  

Bu lafları dillendiren muhalefet, olup bitenden hiçbir şey anlamamış olabilir.  

Bakın, Kılıçdaroğlu nasıl kaybettiyse, İmamoğlu ve Yavaş da kaybedecekti. Seçim gecesi halkı kandırmaktan çekinmeyen o iki profilin de hiçbir şansı yoktu Erdoğan karşısında. Hem ikisi de şehir şehir miting yapmamışlar mıydı? Ayrıca Trabzon’daki oylarda 2018 ile 2023 arasında hiçbir değişim olmaması bunu kanıtladı. Değil İmamoğlu- Yavaş, Masa’nın tamamı yenildi. 

Sorunun siyasetçi olduğunu düşünüyorsunuz, ama değil.  

Sorun siyaset etme biçiminizde. Siyasi felsefenizde.  

 Daha ilk andan beri aranızda kan uyuşmazlığı var. Mustafa Kemal boşuna mı muhalif partileri kapatıp tek partiyle seçime girdi. Halka gitse zinhar oy alamayacağını biliyordu. O yüzden kurucu ayarlara dönelim diyenler yine kaybetmenin peşindeler. 

Halk sizin siyasi varoluşunuzu, kendinizi ve Türkiye’yi konuşlandırdığınız yeri sevmiyor. Çünkü onda kendinden bir şey görmüyor. Hatta karşıtlık görüyor! 

 Siz Türkiye’nin Türkiye’ye sığması gerektiğini düşünen tutucu bir politik gelenekten geliyorsunuz ama halk Türkiye’nin Türkiye’ye sığdıralamayacağını, Türkiye’nin Türkiye’den daha büyük bir gerçeklik olduğunu biliyor. Bunu bütün ruhunda duyuyor. Balkanlarda, Türki devletlerde, Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, onlarca ülkede, onlarca başkentte yapılan seçim kutlamalarına, konvoylara bakmak, o coşkuyu anlamak, bu neyin neşesidir, sebebi nedir, üzerine düşünmek lazım. Azerbaycan’da insanlar neden dünyaları kazanmış gibi zafer sarhoşluğu yaşıyorlar? Türkiye’nin anlamı onların gözünde nedir? Bu soruların meçhul olmayan cevaplarına odaklanmak lazım.  

Erdoğan seçmenin Türkiye coğrafyasının sınırlarını aşan bu ufkunu gördüğü için, ve onların ekonomik büyümeye, hayat şartlarının kalitesini yükseltmeye karşı iştahını bildiği için buraya hitap ediyor; büyük, zengin, güçlü bir Türkiye vaadediyor ve bunu adım adım gerçekleştirdiği için de hep kazanıyor.  

Bu halkın karşısına ilkel bir bakış açısıyla Batı’yı gözünüzde putlaştırarak çıkamazsınız. Halk bunu hakaret kabul ediyor. Çünkü halk kendisinde büyük işler yapmanın kudret ve hüneri olduğunu görüyor. “Batı’nın yaptığını biz de pekala yapabiliriz” diye inanıyor. Erdoğan bu özgüveni tanımıyor, aksine onun bir parçası, ve o yüzden role ihtiyaç duymayan bir siyaset izliyor. Sadece Masa’daki değil Beyaz Saray ve Eliysee Sarayı’ndaki rakipleriyle de savaşabiliyor.   

İki türbe ziyareti yapıp, dua ettiniz, iftar sofrasına oturdunuz, herkesi kucaklayacağız gibi çocukça şeyler söylediniz ve sosyal medyada çok beğeni aldınız diye milletin değiştiğinize inanacağını mı sandınız. Buna Berna Laçin, Tarkan, Özlem Gürses falan inanıp “ya harikasınız” diye çığlıklar atabilir. Ama bütün bu siyasi mizansenlerin sahte olduğunu, aslında sınıfsal bir kibre sahip olduğunuzu, demokrasi konusundaki kötü sicilinizi, dindar insanlara bakışınızda belirgin bir değişme olmadığını, çünkü sizin öyle insanlar olmadığınızı ve kısa vadede olamayacağınızı halk biliyor.  

Artık sizin helalleşmeniz yetmez, kırk kurnadan, kırk tas su dökünüp, tövbe etmeniz gerek! Tövbe edip eskiden ne iseniz o olmaktan vaz geçmeniz gerek...  

O zaman belki millet affedebilir, belki. Geçmişi unutmayı deneyebilir. Yapmıyor musunuz, o halde ancak bir göktaşı Türkiye’ye çarparsa belki iktidar olursunuz. O bile şüpheli. Çünkü halk onuruna düşkündür. Soğan yer ama kendisine hakaret edenleri, yardım yapıp başa kakanları, kızına *rospu diyeni başlarında taşıyanları, kabulleriyle savaşanları iktidara getirmez.  

“Halk alim değil ama ariftir”, çok isabetli bir teşhis.  

 “Cahil” dedikçe, “aydınlanmamış bunlar” dedikçe yenileceksiniz! Halkınıza tercüme kavramlarla baktıkça yenileceksiniz. Saygı göstermeyi, demokrasiyi sindirmedikçe yenileceksiniz. Anlamaya çalışmak yerine aşağıladıkça ve kendinizi aşağıladıklarınızdan yukarda gördükçe yenileceksiniz. Çünkü yukarda falan değilsiniz. Sadece öyle zannediyorsunuz.  

Bu gerçekleri anlayana kadar, yenileceksiniz. Unutmayın, ders siz anlayana kadar devam edecek.  

HABERE YORUM KAT

1 Yorum