1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Çağdaş cahiliyenin sembolleri: Büstler, heykelcilik, anıt kabir ziyaretleri ve saygı duruşları
Çağdaş cahiliyenin sembolleri: Büstler, heykelcilik, anıt kabir ziyaretleri ve saygı duruşları

Çağdaş cahiliyenin sembolleri: Büstler, heykelcilik, anıt kabir ziyaretleri ve saygı duruşları

Yaşar Değirmenci, resmi ideoloji bağlamında çağdaş cahiliyenin sembollerine dikkati çektiği yazısında, cahiliyeden arınmak için büstler, heykelcilik, anıt kabir ziyaretleri ve saygı duruşu gibi ritüellerden kurtuluşun önemini vurguluyor.

29 Haziran 2022 Çarşamba 15:05A+A-

Yaşar Değirmenci’nin Yeni Akit’te yayımlanan yazısı (29 Haziran 2022) şöyle:

ÇAĞI ÇAĞDAŞ CAHİLİYEDEN KURTARALIM

Şirk, putperestlik, fıtratı bozma, nefsi putlaştırma, Kemalizm’i kurtuluş çaresi olarak görme, Çağdaş cahiliye’yi ‘kurtuluş manifiestosu’ olarak yayma. Bütün bunlar Mekke döneminin cahiliyesinin yaşadığımız devirdeki temsilcilerinin zırvaları. ADD’nin mevcut başkanı ile meşhur bir eski gazeteci ve televizyoncunun röportajını yazı konusu yaparken attığı ve kullandığı başlık da ‘manifesto’ olunca bu kişileri, cehalet döneminin temsilcileri olarak gördüm. Konuştukları, yazdıkları, bulundukları konumda yaptıkları da bunun ispatı. Heykelcilik, ‘huzuruna geldik’ diyerek hep canlı tuttukları putlaştırma da bana ayetin mealindeki şu cümleyi hatırlattı. “…putlara gider, dilek ve şikâyetlerini bunlara bildirirlerdi.” Elmalılı Hamdi Yazır’ın da “Allah’ın ve Peygamberin hükmüne razı olmayan, tanımayanların, hükümlerinden bir şeyi ister beğenmeyerek, ister küçümseyerek kasten reddedenler; Allah’a iman etmemiş, İslâm’dan çıkmışlardır.” Mekke dönemindeki imansızların (kâfirlerin) Allah inancı vardı. Allah’ın varlığına inanıyorlardı. Ama hükümlerini, emir ve yasaklarını hayata sokmuyorlardı. Bugünkü adı Laiklik! Kemalizm! Kurduğu devleti İslâm’dan çıkaran M. Kemal’in ‘Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, aç kalmaya mahkûmdurlar. Önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız’ diyen, inkılaplarla da, kurduğu İstiklâl Mahkemeleri, idamlar, yargısız infazlar, yaptığı en büyük ‘kültürel darbe’ harf inkılabı. (Çeşitli belgelere, gerçekleri yazan tarih kitaplarına bakabilirsiniz.)  

Kendi değerlerini bilmeyenler/bulmayanlar, uşaklıktan kurtulamazlar. Şahısları putlaştırırlar, Kültürümüz ve medeniyetimizle bağdaşmayan her ne varsa bunları yapma ve yaptırma da amaçları. Bir yazıya sığmayacak meseleler bunlar. Laikliğin, Kemalizm’in dokunulamaz, ortak değer/ortak payda olarak yerleştirilmesi; kültürel intihar ve kültürel felaket! Büstler, heykelcilik, Kâbe’leri haline getirdikleri anıt kabir ziyaretleri, saygı duruşlar, vb. çağdaş cahiliyenin sembolleri. Milliyetçi, muhafazakâr geçinenlerin, dindar olarak bilinenlerin de dinsizliğin, din düşmanlığının siyasi temsilcileriyle birliktelikleri de bir başka felaket!

Uygar geçinenlerin cehaletlerini, putperest ve şirk toplumunun bugüne çeşitli maskeler takarak taşıdıklarını görelim. Fıtratın dışında yaşamayı yerleştirme liderliğinden dolayı ‘Ebu Cehil’ ismiyle bilinen Mekke eşrafından Amr bin Hişam’ın izini sürenler çağdaş cahildirler. Cinsiyetlerini değiştirmek, sapkın ve sapıklıklarını Türkiye’de yaymaya çalışanlar gayri ahlâkî ve gayri meşruluklara meşru (kabullenilir) hale getirme hedefleri. Fıtratı bozma, değiştirme! LGBT olarak tanımlanan provokatif gösterileri bırakmayan, eşcinseller, sosyal medyayı da kullanarak rezilliklerini yaymaya, gençlerimizi zehirlemeye devam ediyorlar. Alıştırarak, tepkisiz hale getirerek, toplum hayatımızda yerlerini almaya çalışıyorlar. 

İslâm’sız yaşanabilir bir dünya inşa edilemez. Yaşasak da yaşamasak da “Elhamdülillah Müslümanım” derken eksiğimiz olsa da, ifrat-tefrit salıncağında sallanıp itidalli olamasak da İSLÂM ortak paydamızdır. Bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan ‘Laiklik’ ortak değer yerine konularak bu ülkenin dinî değerlerle irtibatını hoyratça kesip kopardı. Laik bir toplum yapmak ve İslâm’ı, toplumun hayatına sokmamak istendi. Bu milleti; ‘milleti millet yapan değerler’den mahrum bırakmanın, millî ve manevi değerlerden (kutsallarımızdan) koparmanın adı laikliktir! Gerçek bu! Batıda laisizm devletle kilisenin arasını ayırmak için icat edilmişti. Toplum mühendisliğine kalkıp yeni bir tarih, yeni bir kültür, yeni bir inanç sistemi, yeni bir zaman, yeni bir mekân ve yeni bir insan ‘yaratmaya’ kalktılar. Laisizmi aldılar ve getirdiler. Bu topluma tepeden laik bir devlet, laik bir hayat tarzı, laik bir dünya görüşü dayatıldı. Önce İslâm, bütün kurumlardan temizlendi. Ülkenin siyasî, entelektüel, kültürel, iktisadî, sosyal kurumları laikliğe göre tanımlandı. Yapılanlar bütün kurumlardan İslâm’ın izlerini sildi. Toplumun İslâm’la ilişkisini bitirdi. Biz de Peygamber ahlâkının toplumda uygulanmasına mâni olmanın adı da laikliktir. Aslında İslam dininin yerini ‘laiklik dini’ aldı. Adı ‘laiklik’ olan bir ‘din devletinde’ yaşadığımız ortaya çıkıyor. Zaten ‘değiştirilemez’ bırakın onu ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ maddelere sahip olmak ne demek? Peki, bu durumda bu ülkede yaşayan Müslüman ne yapacak? 

Devlet imkânlarının ele geçirilmesinden ihtilal ve ihtilal teşebbüslerine, parti kapatmalarına, demokrasiye ara vermelerine varıncaya kadar bütün yapılanların dayanak noktası laiklik! İslâm’ı hayata dair iddialarından vazgeçmiş müzelik bir inanç haline getirmek. Yani fosilleştirmek. ‘Ilımlı İslâm’ diye bir şey uydurmak. Seküler-laik politikalar sonucu İslam’ı azaltılan ya da tamamen kaldırılan insanlar, kendilerine dinin yerine alternatif olarak sunulan yarı dinleştirilmiş resmi ideolojilere “iman” ettirmişlerdir. Cehalet döneminin putperestliği bu! Kemalizm ve şahısların putlaştırılması ‘ortak değer’ kabulü. Dinimiz, imanımız, mukaddeslerimiz, millî manevi değerlerimiz; Türk milletinin ortak değeridir. Ortak paydasıdır. Ne şahıslardan ne de laiklikten ortak değer olmaz. Kur’an-ı Kerim’e göre İslâm; bütün Peygamberlerin bağlı ve dâhil olduğu değerler sistemi. İnsanlığın değişmez ortak değerlerinin adı. İslâm’a göre asıl ve muteber olan; kişinin kendisini ne olarak tanımladığı değil, İslâm’ın onu ne olarak tanımladığıdır. İslâm’la laisizmin birbiriyle bağdaşmasını imkânsız kılan temel mesele; hayata bakış ve onu algılayış farklılığıdır. İslâm, “Allah’a karşı kayıtsız şartsız teslimiyet” demektir. Mutluluk, güvenlik, özgürlük ve adaletin gerçekleşmesi İslâm’ın hayat tarzımız oluşuna, ortak değer kabulüne bağlıdır.

 

HABERE YORUM KAT

7 Yorum