1. YAZARLAR

  2. Özlem Albayrak

  3. Bir realpolitik örneği olarak; Peres'e azar
Özlem Albayrak

Özlem Albayrak

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir realpolitik örneği olarak; Peres'e azar

31 Ocak 2009 Cumartesi 04:30A+A-

Eğer yanılmazsam, Davos gerilimiyle ilgili olarak bugün yine ikiye bölünmüş olacağız. Yine kuvvetle muhtemel ki, “Bizi rezil etti”cilerin sesi daha bir yüksek perdeden çıkıyor olacak. Malumunuz, diklenmenin de, sesini yükseltmenin de, alaycılığın da hem ulusal, hem uluslararası patenti birilerinde ve o birilerinin “uygun gördüklerinde”. Baykal olabilirdi Davos'u terkeden mesela, ama Erdoğan mı? Asla.

Şartlı refleks şahikası süper paradokslara bol bol rastlayacağız dolayısıyla. “ABD ve AB'nin Ilımlı İslam projesi bunlar” diye bağıran, Ergenekon'a destek verip “İran'la anlaşalım” rüyalarına yatanlar, birdenbire AB ve ABD sevdalısı kesilecek mesela. “Artık yüzümüz Batı'ya dönük değil” diye dövüm dövüm dövünecek. “Türkiye geriye mi götürülüyor” şeklindeki gazozu kaçmış soru, mücbir yöntemlerle hepimize yine ikram edilecek. Alan da dövülecek, almayan da. Sadece kendi halkına deli dumrul olanlar, yine dellenecek.

Oysa mesele ciddi. AB sürecinde, hele de hükümet ettiği ilk dönemde, büyük çabalar içine girdiği makul her akıl tarafından teslim edilecek olan Erdoğan'ın, Peres'e karşı “siz insanları öldürüyorsunuz” çıkışının Türkiye'yi AB yolundan alıkoyacağını ima eden tezin de hiçbir tutarlılığı yok.

Çünkü evvela, bu ülke AB'ye dokunacak kadar yaklaşabildiyse, bunun banisi bu hükümettir. Saniyen, o toplantıda reaksiyon gösterilmemesi, 'kuvvetsizlik' intibaına ve uluslararası arenada Türkiye hakkında oluşacak bir “karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” kanaatine yol açacaktı. Çok diplomatik devlet adamlarında bile, asgari ölçüde tutarlılığın aranması; liderliğin kilit unsurlarının yön duygusu ve moral konum tesisi olması, diplomasinin sonradan icat ettiği ilkeler değil.

İdeolojik saplantıları, taraftarlık ve holiganlık reflekslerini bir tarafa bırakmak, elleri vicdanlara koyarak sormak gerek: Erdoğan'ın yerinde Bush, Putin, hatta Gordon Brown oturuyor olsaydı, Peres sesini çocuk azarlar tonuna kaydırabilir, moderatör Ignatius el kol hareketleriyle o lideri susturmaya çalışabilir miydi? Cevabınız sizin toplumsal onur ve uluslararası itibar algınızın turnusolu olacak. Hem, itibar kaybından önce, 80 yıldır neden Batı dünyasında itibar tesis edemediğimizi kendimize sorsak, daha akıllıca sonuçlar çıkmaz mı?

Hatırlatmama izin verin; Nixon döneminde Şili'deki darbeyi organize etmekle, Kamboçya'ya bomba yağdırma emrini vermekle filan suçlanan, ama büyük bir satranç ustası ve realist olduğu yönünde sevenlerinin de sevmeyenlerinin de hemfikir olduğu Henry Kissenger'ın aynı adlı kitabında, diplomasinin “hakareti sessizce sineye çekmek” olmadığından dikkat çekici biçimde bahsedilir.

Kissenger'ın Amerikan dış politika doktrinine yönelik övgülerine sabır göstererek kitabı bitirebilirseniz, kafalı ama kalpsiz bu adamın güç ilişkileri konusundaki yorumlarının hiç de yabana atılır olmadığını görürsünüz; elbette rotanızı “iyilik, barış ve adalet”e çevireceksiniz.

Madem diplomasiden sözedeceğiz yani, Kissenger'ın “güç dengesi” tezinden sözetmek gerekebilir. Nitekim Kissenger; politik dünya dahil, tüm evrenin her biri diğerini dengeleyen prensiplere göre yönetildiği, savaşa karşı barışı savunacak birilerinin de bulunacağı ve oluşturulan bir denge ortamının her iki aktörün de elini güçlendireceği fikrinin Avrupa'nın siyasi tarihinin terkibi olduğunu söyler ve Avrupa'nın 1914 krizinin (1. Dünya Savaşı) sebebini de, “düşmanını küstahlıkla sindirmek, diplomasinin geçerli metodu haline geldi ve kuvvet gösterileri birbirini izledi”( Diplomasi, 2006: 14) diye açıklar. O'na göre bu küstahlığa itiraz edebilecek bir karşı gücün olmaması savaşın birincil nedeniydi.

Kuvvet gösterisi ifadesinin İsrail'in dış politika doktrinine cuk oturduğuna dikkat çekmek isterim. Ve güç dengesinin bir tarafında kuvvet kullananlar varsa, diğer tarafında barış, ahlak ve hukuk adına ses verenlerin olması gerektiğine. Bu sesin devletleri en azından moral düzlem/ itibar olarak “sineye çekme” diplomasisinden daha iyi bir yere taşıyacağına.

Başbakan'ın İsrail'e karşı gösterdiği keskin tavrın, diplomatik başarı ve bir realpolitik örneği olduğuna referans olarak Musevi asıllı, darbeci Kissenger'ı vermem ilginç oldu. Ama dünya da ilginç bir yer, değil mi? Peres 500 çocuk öldürüyor, sonra Avrupa'da alkışlanıyor filan.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT