1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. "Bir fenomenin hayatında her şey satılıktır, buna çocukları da dâhil..."
"Bir fenomenin hayatında her şey satılıktır, buna çocukları da dâhil..."

"Bir fenomenin hayatında her şey satılıktır, buna çocukları da dâhil..."

Clarissa Sebag-Montefiore, "fenomen anne" tipinin giderek yaygınlaştığına dikkat çekerken bunun ortaya çıkartacağı sorunları işliyor.

08 Nisan 2023 Cumartesi 19:30A+A-

Clarissa Sebag-Montefiore / Fikir Turu

‘Influencer’ anneler ve çocukları

Sayısı ve etkisi giderek artan sosyal paylaşım platformlarında ‘Influencer’ anneler ve çocuklarını da daha sık görmeye başladık. Ancak bu görünüm, sadece günlük hayatın resmedilmesiyle sınırlı değil, ticari amaçlar da barındırıyor.

İngiliz gazeteci Clarissa Sebag-Montefiore, Aeon internet sitesinde yayımlanan yazısında, dijital çağın ve tüketim kültürünün bir nevi simgesi haline gelen influencer anneleri, sektörün ekonomisini ve herkesin gözü önünde olmanın çocukları nasıl etkileyebileceğini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“(…) Instagram, tatil fotoğraflarınıza filtre eklemenin akıllı bir yolu olarak popülerlik kazandı. 2012 yılında şirketin Facebook’a satışının ardından sponsorlu paylaşımlar devreye girdiğinde ise bambaşka bir şeye dönüştü: Dev bir alışveriş merkezi. 2021’de, bir önceki yıla göre yüzde 27’lik bir artışla dünya çapında 3,8 milyon Instagram gönderisi #ad (reklam) etiketiyle işaretlendi. Ruj, çanta ve besin takviyeleri… Ve ardından bebekler…

Bebekleriyle birlikte anneler, anneliğin kutsanmış bir versiyonunu satıyor. ABD’de yaşayan mükemmel annenin düz karnı, parlak saçları, havalı bir işi, yakışıklı bir kocası, dengeli organik yemekler pişirebilmesi ve zengin olması gerekir. Tüm bunlar da ‘sürdürülebilir’ cilt bakımı markalarının, fitness uygulamalarının, kilo verme programlarının ve son modanın yardımıyla mümkün olur. Görüntü ne kadar samimi olursa, mesaj o kadar özgün görünür. (…)

Influencer anne ekonomisi

Instagram, YouTube ve TikTok, başarının takipçiler ve ‘beğeniler’ ile ölçüldüğü, teşhirin mahremiyeti gölgede bırakarak şöhretin paraya dönüştüğü, gösterişsiz bir kişisel markalaşma çağını müjdeledi. Bir influencer’ın hayatında her şey satılıktır, buna çocuklar da dâhil.

Influencer anneler dünyasını pandemi sırasında izlemeye başladım. New York’ta hamileliğimin son günlerindeyken, yeni doğum yapmış bir influencer ile karşılaştım. Diğer anneler platformlarını zorlu konulara (doğurganlık sorunları; yürümeye başlayan çocukların öfke nöbetleri) değinmek ve ipuçları vermek için kullanırken, bu anne daha toksik bir türü temsil ediyordu: İstek uyandıran, muhteşem ve gerçek dışı. Hayatındaki hiçbir şey kutsal görünmüyordu. Özel yapım seramiklerini, duvar kâğıtlarını ve tasarımcı elinden çıkmış sandalyelerini etiketleyerek evini turluyor; giyim kampanyaları için bebeği ile fotoğraf çekimleri yapıyor; seçkin tatil yerlerine gidiyordu. Reklam yapmak isteyen markaların ürünleriyle dolu paketler evine gönderiliyordu. Çocuğu sevimli, kocası destekleyiciydi. Hayatı zahmetsiz görünüyordu! Çok ‘çalışılmış’ gibiydi.

2016’da, ABD influencer pazarlama endüstrisi 1,7 milyar dolar değerindeydi. 2021’de, 13,8 milyar dolara yükseldi. Bu dünyada, influencer annelere gıpta ile bakılıyor. Güvenli, aile dostu içerik sağlıyorlar, başkalarına öncelik veriyor gibi görünüyorlar ve diğer annelerin dikkatini çekiyorlar. 2019’da ABD’deki tüm tüketici satın alımlarının yüzde 83’ünü kadınların yaptığı düşünülürse, kârlı bir pazar. (…)

Influencer anne ekonomisi bildiğimiz ekonomiye çok benzer: Son derece eşitsizdir. En tepedeki yüzde 1, tek bir gönderi için 125 bin dolardan fazla ücret alabilir mesela. Geri kalanlar birkaç yüz dolara çocuk bezi için seyyar satıcılık yapar. Ancak başarılı olanlar için potansiyel (ve büyüyen) bir altın madeni var: 2019’da Forbes, ‘yeni anne ekonomisinin’ (Milenyum ebeveynlerini hedefleyen uygulamalar, ürünler ve hizmetler) 46 milyar dolar değerinde olduğunu öngörüyordu.

Kesin olan bir şey var: Çocuk olmadan influencer anne olunamaz. Ya da bu çocukları herkese göstermeden, onları dijital bir tepside erişim için yanıp tutuşan her daim açgözlü izleyicilere sunmadan bu olmaz. Çocuklar da işin içine katılmak zorundadır.

Yabancılarla paylaşılan çocuklar

Çocuklar geçimlerini yüzyıllar boyunca aile çiftliğinde, fabrikalarda, madende veya ev işçisi olarak çalışarak kazandılar. Oyunun ve eğitimin teşvik edildiği, çocuk işçiliğinin sıkı bir şekilde düzenlendiği kutsal bir durum olarak ‘çocukluk’ fikri nispeten yeni. (…)

Bugünün çocukları, tarihteki en korunaklı nesil olmanın yanında çocukluğun sınırları da genişlemeye devam ediyor: 2017 ABD Nüfus Sayımı’na göre, genç yetişkinlerin üçte birinden fazlası (18-34 yaş) ebeveynleri ile yaşıyor. Hayatımızın bu dönemini o kadar rahat ve gerçek sorumluluktan yoksun hale getirdik ki, olabildiğince uzun süre koza içinde kalmak istiyoruz. Maddi hediyelere boğulan ve fiziksel tehlikelerden korunan şanslılara mümkün olan her eğitim fırsatı veriliyor. Ancak teknoloji, açıkları da beraberinde getiriyor: Zihinsel, duygusal, yasal olarak. (…) Çocukluklar artık yalnızca aile ve arkadaşlar için değil, yabancıların kitlesel eğlencesi için kaydedilip tüketiliyor.

Nostaljik anlatılarıyla duygusallaştırılan çocukluklar, eskiden de ticari amaçlar için kullanılmıştı. 1900’lerde, tombul bebek çizimleri ve ardından fotoğrafları sabun reklamlarında kullanılmış, 1930’larda çocuk yıldız Shirley Temple, buğday gevreği reklamlarında yer almıştı. (…) Ancak artık sosyal medyanın karanlık mekaniğinde çocuklar sadece çerçevesi belli reklamlarda mal satmıyor; aksine anne-babalarının kazanca dönüştürdüğü, imrenilecek bir yaşam tarzının simgesi haline geldiler.

Her şey planlı programlı

Influencer annelerin siteleri doğaçlama gibi görünebilir, samimi anlarla doludur. Ancak influencer pazarlama ajansı kurucusu Danielle Wiley’e göre, makro influencer’lar (100 binden fazla takipçisi olanlar) içeriklerini aylar öncesinden planlamak durumundadır ve bir ajans tarafından temsil edilirler. Influencer’lar da giderek daha fazla profesyonel film ekipleri ve fotoğrafçılar kullanıyor; bunların bedeli de ya marka tarafından ya da cepten ödeniyor.

Kullanılacak her görüntü için yüzlerce çekim yapılıyor, ardından bunlar düzenleniyor. Bu arada, ödeme yapan markalar, yayınlanmadan önce son gönderiyi onaylamayı talep ediyor ve çocukların görünüp görünmeyeceği konusunda önceden pazarlık yapıyorlar. İçerik de genellikle yazılı: Çocuklardan sloganları sanki doğaçlamaymış gibi tekrarlamaları isteniyor. Anneler, gönderilerinde çocuklarını ne kadar sevdiklerinden bahsetseler de, bu tür ifadelerin zamanlaması genellikle Anneler Günü veya Sevgililer Günü gibi özel günlerle ilişkilendirilecek şekilde koreografiye tabi tutuluyor.

Bir influencer’ın kitle oluşturmada ne kadar etkili olduğunu görmek için ‘etkileşim’ (bir gönderinin aldığı ‘beğenilerin’ ve yorumların sayısı) izleniyor. (…) Sektörden bir yetkilinin söylediği gibi: ‘Bunlar çok nadiren gerçek.’ (…)

Zihinsel yıpranma

Tek kör nokta, giderek daha fazla sayıda çocuğun markaların ön saflarında yer alması da değil. Bir elbiseyi Bangladeş’te sekiz yaşındaki bir atölye işçisi dikmişse (haklı olarak) öfkeleniriz; ama aynı elbise bize ABD’de karşılığında ücret almayan, korunmasız sekiz yaşındaki bir çocuk tarafından pazarlanırsa iki kere düşünmeyiz. Influencer çocuklar okula devam ediyor. Ezici bir yoksulluk içinde yaşamıyorlar ve bir makine arızalanırsa uzuvlarını kaybetmeyecekler. Ancak bu, yaptıklarının kendilerine zihinsel bir zarar vermediği anlamına gelmiyor. Çocukluğunuzu dışarıda, görmediğiniz, yetişkin bir küresel izleyici kitlesi için canlandırmak sizi alt üst edebilir. Evde Tek Başına filminin çocuk starı Macaulay Culkin’e bir sorun isterseniz…” (…)

Yazar, yasal olarak ebeveynlerin, açık bir istismar olmadığı sürece, çocukları hakkında toplum içinde ne paylaşacakları konusunda tam takdir hakkına sahip olduğunu söylüyor: “Çocuklarının hiçbir kontrolü yoktur ve bırakın uzun vadeli sonuçları anlamak şöyle dursun, görüntülerinin kamusal alanda kullanılmasına anlamlı bir şekilde rıza gösteremezler. Para el değiştirdiğinde, bir çıkar çatışması olur: En çok ebeveynler yararlanır, ancak sınırları koyma işi de onlara emanettir. Bazı hükümetler soruna akıllıca yaklaşıyor, ancak bunlar istisna. (…) Bununla birlikte sosyal medyada ya da ticari kampanyalarda görünen çocukların böyle bir koruması yok. (…)

Etkiler bilinmiyor

Ergenlerin, özellikle de sosyal medyayı yoğun şekilde kullanan kız çocuklarının düşük öz-saygı, depresyon ve anksiyeteden muzdarip olduklarını bilmemize rağmen, bu medyaya maruz kalmanın kamuya açık sitelerde büyüyen çocukları nasıl etkileyeceğini henüz bilmiyoruz.

Başkalarının onayını bu kadar çıplak bir şekilde kovalayan narsist bir sistemde büyümenin onları nasıl etkileyebileceği hakkında fikrimiz yok. Influencer’lığın yeni olduğu göz önüne alındığında, küçük çocuklar üzerindeki etkilerine dair neredeyse hiçbir akademik çalışma da bulunmuyor. (…)

Kim kazanıyor?

Influencer’lar, evet. Çocuklar, belki. Büyük teknoloji şirketleri, kesinlikle. Hem Facebook hem de Instagram’ın sahibi olan Meta gibi şirketler, psikolojik hileler kullanıp kullanıcıları olabildiğince uzun süre telefonlarında tutarak etkileşimi en üst düzeye çıkarmaya çalışıyor. Bu sayede daha sonra verileri izleyebiliyor ve izleyicilere yönelik reklam verebiliyorlar.” (…)

Anneleri suçlamak doğru mu?

Yazar, söz konusu anneleri kınamadan önce, modern anneliğin ne kadar imkânsız bir görev haline geldiğini de düşünmek gerektiğini vurguluyor:

“Bugün ABD’de bir çocuğu yetiştirmek yılda yaklaşık 16-17.000 dolara mal oluyor. Yazar Jessica Grose, ‘Çocuk bakım sistemi yok, okul günü iş gününe uymuyor, yaşlı bakım yardımımız da yok’ diyor. Artı, ev işlerinin yükü hâlâ çalışan annelerin üzerinde. Instagram kariyerleri, gerçek olamayacak kadar iyi bir şey vaat ediyor gibi görünüyor: Bir çıkış yolu, evde çocuklarla otururken ekonomik darboğazı aşmanın bir yolu. (…)

Daha fazla çocuk sahibi olmayı cezalandırmak yerine ödüllendiren, çocuğun yaşam standartlarını iyileştiren bir kariyere sahip olmak o kadar kötü mü? Muhtemelen, çevrimiçi ortamda yetiştirilen çocuklar, kendilerini nasıl markalaştıracaklarına dair dersler bir yana, dijital becerilere de daha iyi erişebiliyor. (…)

Influencer anneler elbette çocuklarını herkes kadar seviyor. Ancak bu, yaptıklarının manipülatif olmadığı anlamına gelmiyor. Çoğu influencer anne, toplu konutlarda yaşayan ve yemek fişleriyle hayatta kalan mücadeleci işçi sınıfı anneleri değil, zaten maddi rahatlık içinde var olan ve bizlere tüket, tüket, tüket mesajı veren orta sınıf kadınlar bunlar (…) ve çocuklarını sahne malzemesi olarak kullanıyorlar. (…)

Mükemmel aile imajı

Dijital medya uzmanı Karen North, influencer annelerin geçmiş dönemlerin aile sitcom’larının yerine geçtiğini düşünüyor. Kötü hiçbir şeyin olmadığı, rahat, rengârenk bir dünyada, ebeveynlerin ebeveynlik yaptığını, çocukların büyüdüğünü, şenlik ortamını görüyoruz ve bunlar bize kendi eylemlerimizi ve değerimizi yargılamamız için bir ölçüt sunuyor.

Yine de influencer ile takipçi arasındaki ilişkide saklı bir utanç da var: Takipçinin hayatının kusurlu olduğu bilgisi. Onların aileleri daha az fotojenik, yemekleri daha az sağlıklı, tatilleri daha az büyülü. Influencer’lar, sahip olduklarının, sadece ürün bağlantısına tıklayıp onların örneğini takip ettiğiniz takdirde sizin için de elde edilebilir olduğunu vaat ediyor. Bütün bunların kurmaca olduğunu aklınıza getirmek içinse kendinizi çok fazla çimdiklemeniz gerekli. İyi bir anneliği, mükemmel aileyi satın alamazsınız. Influencer’ların da evlerinde çığlık atan çocuklar var. (…)

Eşim ve benim, iki yaşındaki kızımızın resimlerini arkadaşlarımız ve ailemizle paylaştığımız, ortak bir fotoğraf albümümüz var, ancak onun herhangi bir fotoğrafını herkese açık bir mecrada yayınlamadık. Meraklı gözlerden uzak durmasını; mahremiyetinin değerinin paha biçilmez olduğunu, hayatın kendisi dağınık olduğu için hatalarını normal görmesi gerektiğini bilmesini istiyoruz. Günlük gerçekliği, sosyal medyada tasvir edilen çocukların tatlı görüntülerinden çok uzak. Her sabah bir öpücük ve kucaklama için bana doğru koşuyor. Yemeklerini yere atıyor, banyodaki su şişelerini boşaltıyor ve ayakkabılarını giyemeyince hüsrana uğruyor.

Bana gelince, Instagram’da gezinirken bir gökdelene baktığımı hayal ediyorum. Yüzlerce insan dikkatimi çekmek için yarışıyor. Onların ürünlerine veya ilhamlarına ihtiyacım olmadığına karar verdim. Hayatımı nasıl yaşamam gerektiğini bilmek için onların hayatlarını nasıl yaşadıklarını görmeme gerek yok. Daha fazla satın alayım diye iplerimi ellerinde tutan büyük teknoloji şirketlerine ve büyük markalara ihtiyacım yok. Bırakın başkaları için hoplayıp zıplasınlar. Ben perdeleri kapatıyorum.”

HABERE YORUM KAT