1. YAZARLAR

  2. Merve Kavakçı

  3. Bir Alemdaroğlu Albay P.B. karşılaştırması
Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Alemdaroğlu Albay P.B. karşılaştırması

05 Haziran 2009 Cuma 02:52A+A-

Kemal Alemdaroğlu, Ergenekon soruşturması çerçevesinde savunmasını vermiş. Alemdaroğlu’nun sözleri sadece kendini rejim muhafızı zanneden zihniyetin kodlarının çözümüne yaramıyor, aynı zamanda bu topraklarda hayatımızı düzenleyen dinamiklerin dünya standartlarından ne kadar da kopuk olduğuna, kavramsallaşma sorunu yaşadığımıza da işaret ediyor.

Ne diyor Alemdaroğlu? “Hayatı boyunca bütün hukuka aykırılıklarla ve insan hakları ihlalleriyle mücadele ettiğini,” başka? “Hayatını demokrasi, barış ve insan haklarına adamış biri olarak terör örgütüne dahil edilmem siyasi bir komplodur. Türkiye'nin irtica ortamına sürüklenmemesi için siyasi düşüncelerimi her platformda ifade ettim. Bu düşüncelerim gizli saklı, kamuoyunun bilmediği şeyler değildir. Bu yapılan özellikle komşumuz İran örneğinde olduğu gibi İslami faşist yönetimlere özgüdür.” diyor Alemdaroğlu. Bahsettiği hukuka aykırılıkla mücadelesi ve suçlu bulunduğu intihal yani başka bir akademisyenin yazdıklarını aşırma eylemini hangi düzlemde uzlaştırabiliyor Alemdaroğlu acaba? Açıklasa da biz de anlasak. Ya barışa kendini adamışlığı? Bir de bunu açıklasa nasıl olmuş bu barışa adamışlık? Üzerine kilit vurularak gece sınıfta tutulan başörtülü tıp öğrencisi veya mesai saatlerinde tıp müzesinde kilit altında bekletilen başörtülü intorn ne derece nasiplenmiş Alemdaroğlu’nun barış sevdalısı yüreğinden acaba? Necip Türk halkı olarak merak eder sorarız. Ha bir de!.. kendini insan haklarına adamışlığı, diyorum, Alemdaroğlu’nun, acaba bu, tek başına iktidar olmuş bir partinin, yıllarca dışişleri bakanlığı yapmış bir üyesinin Cumhurbaşkanı seçilmesine Alemdaroğlu’nun sadece karısının dini gereği başını örtüyor olması sebebiyle karşı çıkıyor olmasıyla nerede örtüşüyor? Bir de bunu anlasak.

Anlaşılan Alemdaroğlu’nun kendini içinde gördüğü o dünyada insan hakları, barışın ve demokrasinin inşası kişilerin kendi yaşam tarzlarını kendilerince seçme hakkına, halkın kendini yönetmesine, ister beğenelim ister beğenmeyelim sandıktan çıkana saygı duymaya ve hele hele kendin gibi görünmeyene, gözükmeyene, oturup kalkmayana tolere etmeye, onlara da yaşam hakkı tanımaya karşılık gelmiyor. Farklı dünyaların insanıyız vesselam.

Alemdaroğlu’nun şahsi duruşuyla ilgili bir problemimiz yok, sanırım bunu söylemeye gerek yok. Herkes dilediği şey ve şeyler için belli bir duruş sergileme hakkına sahiptir benim ve benim gibilerin düşünce dünyasında. Bizce problem Alemdaroğlu ve benzerlerinin ne adına ayakta durdukları iddiasıdır. Eğer şu, üzerinde yürüdüğümüz yaşlı dünyada küresel sayılabilecek yazılı ve sözlü kurallar varsa, bu kuralların hiçbirinde adı geçen şahsın ve güruhunun iddia ettiği değerler adına duruş sergilediği söylenemez. Onun içindir ki karşı tarafı suçladığı İslâmofaşizm de ikna edici değildir. İntihalle mi mücadeledir İslâmofaşizm, yoksa yasadışı bir örgütün demokratik bir seçimle iş başına gelmiş legal bir hükümetin darbeyle düşürülme girişimini sorgulamak mı? Sadece farklı dünyaların değil, farklı sözlüklerin de insanıyız.

Bizim dünyamız Alemdaroğlu’nunkinden çok farklı. Bizim diyarlarda başındaki örtüsüyle müze gişesinde çalışan İtalyan Amellal ve ona destek vermek adına başını örten İtalyan katolik kadınlar ve başlarına takkelerini geçirmiş katolik erkekler var. Bizim insan hakları ihlaline karşı duruş sergilemekten anladığımız bu. Bizim dünyamızdan bir manzarayla tamamlayalım bugünkü sözlerimizi: Küçük kızım Meryem. Geçen hafta. Araştırma görevlisi olarak çalışacağı yeni işine ilk gün beraber gidiyoruz. Amerikan ordusuna ait bir bölge. Önce şaşırıyorum. Meryem’in böyle bir yerde işe başvurduğunu bilmiyordum. Araştırma yaptıkları alanlar ilgisini çekmiş, başvurmuş. Savaş sonrası evlerine dönen askerlerdeki psikolojik bozukluklar üzerine çalışacakmış... Giriş kapısına yavaşça yanaşıyoruz. Arabadan inmeden kimliklerimizi gösterip giriyoruz. Başımızdaki örtümüzle. Meryem, yaşının küçüklüğüne rağmen bin kadar başvuran arasından seçilmiş bu prestijli kurumdaki göreve. İki kişi daha varmış aynı konumda çalışan. Onlar da farklı üniversitelerde doktora yapan öğrencilermiş.. Müdürü konumundaki Albay P.B. Meryem’i gezdiriyor. Meryem’in başında örtüsü. Farklı bölümleri tanıtıyor Meryem’e, başında başörtüsü. Beraber çalışacağı üst düzey askerlerle tanıştırıyormuş bir bir kızımı. Başında örtüsü. Peki, herhangi bir yadırgama? Hayır! Göz ucuyla süzüp küçümseme, yoksa başın kel mi gibisinden iğneleyici sözler? –ki, on yedi yaşındaydım, hiç unutmam, İstanbul’da bir akşam oturmasında, ev sahibi erkek aynen bu soruyu sormuştu bana: “Başınız kel de onun için örttüğünüzü zannettim,” hain bir gülümsemenin eşliğinde.- Hayır! Buna da hayır! Yok böyle bir patavatsızlık, Meryem’in tarihinde! Ya ikna odaları!? Asla ve kat’a! Burası Türkiye mi ki, bunlar olsun! Meryem’in müdürü Kemal Alemdaroğlu mu ki(!) bunlar olsun? Sıradan bir Amerikan Albayı işte(!)... Ne diyelim... Elhamdülillah ayrı dünyaların insanıyız.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT