1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘Bayramlık’ Değiniler...
‘Bayramlık’ Değiniler...

‘Bayramlık’ Değiniler...

Unutmamak gerekir ki, Hakan Fidan’ı hedef tahtasına oturtan zihniyetin söylemek istediği, hedef tahtasına oturtmak istediği asıl isim, Tayyîb Erdoğan’dır.

21 Ekim 2013 Pazartesi 02:27A+A-

Selahaddin E. ÇAKIRGİL

‘Bayramlık’ Değiniler..

Mübarek Kurban Bayramı’nın 4 günlük resmî tatili, öncesi ve sonrasındaki hafta sonu tatilleriyle birleşip, 9 güne ulaşınca, niceleri dünyadan kopmuş gibi oldular. Bu kadar uzun tatiller hele de, hep çalışmak isteyen ve hele de dar gelirli kişi, aile ve sosyal kesimler için sıkıcı da olabilir. Ama, bazan faydaları da keşfedilebilir böyle tatillerin.. Bu ‘keşif’lerden birisi de meselâ, medya kuklası ya da maymunu olmaktan kurtulmak şeklindeki değerlendirmeler.. Nitekim,‘medyayı izlemeden ve dünyada olup bitenleri bu kadar yoğun şekilde öğrenmeden de yaşanabiliyormuş..’ diyenlere de nicelerimiz rastlamışızdır. Ama, bu tatil günlerinde dikkatlerden kaçan ve hayatımızı istemesek de etkileyen nice gelişmeler var ki, onları şöyle kısaca hatırlamakta yine de fayda olsa gerek, herhalde..

*

‘Bilge Kral’ değil, ‘Bilge Müslüman’..

19 Ekim 2013 tarihi, büyük bir müslüman mütefekkir ve çetin mücadelelerin adamı olan merhûm Ali (Bosna lehçesiyle, Aliya) İzzet Begoviç’in vefatının 10. yıldönümü idi.

Böylesi değerli şahsiyetleri, sadece doğum ve ölüm günlerinde anmak elbette ki kabul edilemez. Çünkü, tefekkür ve mücadeleleriyle örnek oluşturan tipler, sadece kendilerini anmamız için değil, karanlık bir gecede, yolumuzu aydınlatmaları için başvuracağmız meş’aleler mesabesindedir. Ama, modern denilen ve sanılan günümüz dünyasındaki karmaşık insan ilişkileri yumağı içinde, insanlar bu gibi günlerde bile hatırlanmayabiliyor.

Bazı müslüman kalemlerin bile, başkalarının yersiz yakıştırması olan ‘bilge kral’ lafını tekrarlayarak anmaktan kaçınmadıkları; ömrünü inandığı yüce değerlerin tahakkukuna adayan ve gerçekte bilge kral değil, bir bilge müslüman olan ve Bosna müslümanlarının qıyâmını, direnişini kahramanca bir dirayet ve basiretle yöneten ve bugün de, Saraybosna’da Başçarşı’nın yukarısındaki yamaçtan, binlerce mezar arasında son derece sâde ebedî istirahatgâhında, bu gazi şehrin ve Bosna’nın müslüman halkının bir manevî bekçisi ve gözcüsü gibi yatan bu aziz insanı rahmetle, dualarla anmak, herhalde dikkatli müslümanlar için bir vecibe ve sorumluluk olsa gerek.

Allah rahmet eyleye..

*

Böylesine bir şahsiyetli tavır, Suûdî rejimine bile yakıştı..

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın nasıl bir örgüt olduğu, İkinci Dünya Savaşı’nın galiblerinin dayatmasıyla dünya devletlerinin nasıl zorla birleştirildikleri ve o galib devletlerin, 70 seneye yaklaşan bir süredir, dünyanın ensesinde boza pişirdiği bu sütunda, 28 Eylûl tarihli, (Zorla) Birleş(tiril)miş Milletler Teşkilatı, ve...’ başlıklı yazıda anlatılmaya çalışılmıştı..

Tayyîb Erdoğan’ın son bir-iki yıldır, hemen bütün uluslararası mahfillerde, yeri geldikçe, devamlı, BM’in ve özellikle de onun en temel icra organı olan Güvenlik Konseyi’nin teşkilindeki dayatma durumun kabul edilemiyeceğini anlatmaya çalıştığı ve bu tavrın, başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, o dayatma dünya düzeninin fincancı katırlarını ürküttüğü, rahatsızlıklarını diplomatik kalıpları zorlayan tarzda ifade ettikleri biliniyordu.. Nitekim, Haziran boyunca devam eden Taksim Hadiselerinin uluslararası plandaki en büyük alkışçısı ve Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması hayalinin gerçekleşmesini umutla bekleyenler de yine o çevrelerdi. Ama, iştahları kursaklarında kaldı.

Şimdi, 18 Ekim sabahı New York’dan dünyaya ulaşan bir haber, Erdoğan’ın bu itirazlarının beklenmiyen bir semere verdiğini gösteriyordu. Çünkü, BM. Güvenlik Konseyi’ne iki yıllık bir süre için Geçici Üye seçilen 10 ülkeden birisi olan Suûdî rejiminin, bu vazifelendirmeyi reddettiği bildiriliyordu. Gerekçe ise, ‘Güvenlik Konseyi’nin savaşları bitirme ve mes’elelere çözüm bulma kabiliyetinin kalmaması...

Suûdî rejiminin resmî haber ajansı olan SPA'nın bildirdiğine göre, sözkonusu rejimin Dışişleri Bakanlığı'ndan Birleşmiş Milletler'e gönderilen resmî yazıda, ’Güvenlik Konseyi'nin metod ve işleyiş mekanizması ve çifte standartların, dünya barışıyla ilgili sorumlulukları üstlenmeye engel olduğu’ belirtiliyor ve bunun için hiç bir esaslı rolü ve etkisi olmayan böyle bir üyeliğin üstlenilmeyeceği bildiriliyordu.

Yazının Devamı…