1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor
Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsüne özgürlük platformlarının başörtüsüne özgürlük talebiyle düzenledikleri basın açıklaması eylemleri devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar...

15 Ağustos 2010 Pazar 02:14A+A-

Ankara'da 237. Başörtüsü Eylemi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 237. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Serkan Codal okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak 237. haftasını geride bıraktığımız basın açıklamamıza hoş geldiniz. Bizler her hafta bu platform aracılığı ile insana uygulanan baskı ve dayatmaların kalkması için sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Zulme sessiz kalmanın dilsiz şeytanlık olduğu bilinci ile zulüm devam ettiği sürece bizlerde burada olmaya devam edeceğiz.

Öncelikle; eşitlik, kardeşlik, paylaşma ve sabır ayı olan Ramazanın tüm insanlık ailesine barış, huzur ve esenlik getirmesini temenni ediyoruz.

Çeşitli alanlarda, kamusal alan olduğu gerekçesi ile gerek hizmet alması, gerekse hizmet vermesi engellenen başörtülü hanımların maruz kaldıkları baskı alanlarına bir yenisi daha eklendi. Maalesef kamusal alan diye tabir edilen devlet kademelerinde ve üniversitelerde uygulanan yasak bu kadarla sınırlı kalmıyor her geçen gün kapsamı genişleyerek daha da büyüyor.

Başörtüsü karşıtı bir insan kendi inisiyatifi ile bulunduğu mekanı bir başörtülüye dar edebiliyor. Gönüllü başörtüsü yasağı memurları türedi ülkemizde. Oturduğu mahallede, hastanede, kafede, tatil yaptığı otelde veya yaşanan son örnekte görüldüğü üzere denizde karşınıza bir gönüllü memur çıkıveriyor ve size yol gösteriyor ""İran'a Arabistan'a, sizin gibi olan insanların ülkesine gidin." diye. Bu ülkede tarih boyunca bizim gibi insanların ter ve kan akıttıklarını bilmezden ve görmezden gelerek.

Konusu ve şekli itibari ile Mizah dergilerine kapak olabilecek nitelik ve ilkellikteki saldırının son örneği İzmir Çeşme'de yaşandı geçtiğimiz günlerde. Öğretmen Hatice Şenocak, 11 yaşındaki oğlu ile beraber haşema diye tabir edilen kıyafeti ile denize girmek isteyince bahsettiğimiz gönüllü başörtüsü yasağı memurlarının biri tarafından hakarete uğradı ve şiddete maruz kalıp darp edildi. Asker eşi sıfatına haiz olması sebebiyle imtiyazlı olan zani hanım ( ! ) maalesef bu olay sonrasında jandarmaya ifade bile vermedi. Yaptığı yanına şimdilik kâr kaldı, en azından bu dünyada.

Başka bir asker kişi bulunduğu şehrin ilçelerinin dindarlığını tesbit için camilerde fişleme yaptırmış emrindeki istihbarat ekiplerine. İnsanları fişlemede ve terfide gayet başarılı olan bu asker kişilerin istihbarat birimleri, şehirlerin ortasında patlatılan bombaların ve bombacıların tespiti ve karakol baskınlarında aynı başarıyı sağlayamıyorlar her ne hikmetse? Görevlerini topluma baskı ve tuzak  kurmaktan ibaret gören bu insanların YAŞ toplantılarında terfi ettirilmeleri, başarılı dahi olsa inançları gereği yaşadıkları için ordudan ihraç edilen personeller göz önüne alındığında daha da bir anlamlı hale geliyor.

Bu iki olay şunu gösteriyor ki, bu ülkede inançlı kişilerseniz her yerde ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutulursunuz. Haksızlığa uğrasanız ve darp edilseniz dahi hakkınızı ne kolluk kuvvetleri, ne de hukuki merciler aracılığı ile arayabilirsiniz. Hele birde size bu hakareti yapan ve şiddeti uygulayan kişilerin isimlerinin önünde asker sıfatı varsa işiniz çok daha zor demektir. Çünkü askerler bu ülkede beyaz insanların ( ! ) yani birinci sınıf vatandaşların temsilcisidirler. Her türlü hukuksuzluklarına rağmen onlara dokunulamaz. Yaptıkları her haksızlık, hukuksuzluk bertaraf edilir, örtbas edilir ve gerekirse yaptıkları bu davranıştan ötürü terfii bile ettirilirler.

Suçluyu ve suçluyu koruyan zihniyeti biliyoruz. Suçlunun kimliğine bakılmaksızın adil bir şekilde yargılanmaya tabi tutulacağı, insanların düşünceleri ve inançlarından dolayı aşağılanmadığı, eşitliğin ve barışın hakim olduğu bir dünya kurulana kadar burada olmaya devam edeceğiz. Haftaya burada aynı saatte buluşmak üzere.

 

Akyazı'da 184. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 184. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Burhan Çimşit okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

17 ağustos 1999 yılında meydana gelen deprem de binlerce kardeşimiz hayatını kaybetti. Allah c.c.'den tüm insanlığı felaketlerden korumasını niyaz ediyoruz. 11 yıl önce depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyoruz.

Mübarek Ramazan ayında bulunduğumuz şu günlerde ülkemizin gündemi 12 Eylül'de yapılacak olan anayasa referandumuna kilitlenmiş durumdadır. Türkiye'nin siyasi elitler, halkı adeta bir sürü gibi gören, özgürlüklere karşı duran statükocu çevrelerin en büyük korkusu referandumdan evet sonucunun çıkmasıdır. Çünkü baskı ve zorbalıkla yıllardır ezdikleri ve aşağıladıkları toplum artık bu politikalara prim vermemekte ve geçmişte yaşanan tüm karanlık oyunları planlayanlardan hesap sormaktadır.

Referandumda oylanacak yeni anayasa taslağı ne gibi değişiklikler içermektedir? Kısaca bu konuya değinmekte yarar görüyoruz. Yeni anayasa taslağında eşitlik ve ayrımcılık yasağı yeniden düzenleniyor. Kadınlara, engellilere, çocuklara, şehit ailelerine daha fazla imkan sunuluyor ve özgürlüklerden daha çok yararlanmaları öngörülüyor. Devlet kurumlarında yıllardır devam eden ve özel hayatımızın gizliliği ilkesini açıkça ihlal eden fişleme dönemi sona eriyor, özel hayatımızın gizliliği garanti altına alınıyor. Seyahat özgürlüğü yeniden düzenleniyor ve vatandaşların yurtdışına çıkma hürriyeti, ancak hakim kararıyla sınırlanabiliyor, keyfi engellemeler ortadan kalkıyor. İşleri kötüye giden ve vergi borcunu ödeyemeyen esnaf suçlu muamelesi görmeyecek. Sendikal haklar genişliyor ve kamuda tüm sorunlarımızı aktaracağımız ve haklarımızı arayacağımız kamu denetçiliği geliyor. Temsil hakkına güvence tanınıyor ve milletvekilleri partileri kapansa bile milletvekili sıfatını kaybetmiyor.

Yaş kararları yargı denetimine anlıyor ve kamu görevlilerine, öğrencilere keyfi ceza dönemi sona eriyor, disiplin soruşturmaları yeniden ele alınıyor. Anayasa mahkemesinin yapısı değişiyor ve çoğulcu bir mahkeme geliyor, ömür boyu mahkeme üyeliği kalkıyor. Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkı geldiği gibi, bundan sonra TBMM başkanı, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları da yüce divanda yargılanabilecek.

Askeri yargıda emir komuta zinciri kırılıyor, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı değiştirilerek hakim teminatını zedeleyen uygulamalara son veriliyor.

Tüm bu düzenlemeler, yeni anayasanın ülkemiz insanlarının temel hak ve özgürlüklerini iyileştirmeyi amaçlıyor. Ayrıca devletin belli güç odaklarının egemenliği altından kurtulmasını ve millet egemenliğinin garanti altına alınmasını hedefliyor. Elbette bu değişiklik tam ve eksiksiz bir sivil anayasa paketi değildir. Ancak mevcut durumda tüm ihtiyaçları karşılamasa da önemli ilerlemeleri sağlaması bakımından desteklenmeli ve kabul edilmelidir.

Milletimizin sağduyusuna güveniyor ve referandumda 12 eylül ürünü askeri anayasadan sivil bir anayasaya geçeceğimize ve ezici bir çoğunlukla evet oyu çıkacağına inanıyoruz.  Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olun.

Hayırlı Ramazanlar temennimizle…

 

Konya'da 153. Başörtüsü Eylemi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 237. Haftasına girdi.

Basın açıklamasının tam metni:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Sen hikmetle, güzel öğütle Rabb'inin yoluna çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabb'in, yolundan sapanları en iyi bilen O'dur ve O, yola gelenleri de en iyi bilendir. Sabret, sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlara da üzüle, kurdukları tuzaklardan da sıkıntıya düşme. Çünkü Allah, (azâbından) korunanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. ( Nahl suresi 125, 127, 128. Ayetler)

153 hafta önce, yine bir ramazan ayının ilk cumartesi gününde, Ramazan'ın rahmet, bereket ve özgürlük pınarından istifade etmek ve rahmet deryasının sularıyla, baskı ve zulmün kirini gidermek için yola çıkmıştık. Yine bir ramazan ayındayız. 3 yılımızı doldurduk. 4. bir yıla, umutla ve direnişle giriyoruz.

Ülkemizde, asıl sorunların neler olduğunun unutulmaya başlandığı zamanlarda sorunları hatırlatan, toplumsal bir hafıza olma vazifemizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Geçici gündemlerin, siyasal hayhuyların içerisinde kaybolup giden; mazlumların dahi kendilerine yapılan zulümleri gündeme getirmekten bıktıkları bir ortamda, hak ve adalet söylemini canlı tutmaya çalışıyoruz.

Dünyanın konjonktürel gidişatı, emperyalist güçlerin zihinlerde meydana getirdiği çöküntüyle birlikte yaşanan işgal, hak sözün söylenebilirliğini ortadan kaldırmak üzereyken, zalim hükümdara karşı hak sözü söylemenin erdemini, sorumluluğunu, bir kulluk bilinciyle canlı tutmaya çalışıyoruz.

Sözü siyasallaştırmadan, siyasetin kendi girift ve labirentli yollarında kaybolmuş gündemin peşinde olmadan, hak ve adalet adına söylenmesi gerekenleri siyasi kaygılarla rafa kaldırmadan, siyaset yapılanmalarının, hiçbirinin payandası olmadan, özgürlük taleplerini dillendirmeye çalışıyoruz.

Dünyevileşme ve seküler hayatın getirdiği açmazları, ruhun ve ulvi olan değerlerin yıpratılma çabalarına, peşin, kolay fakat erdemli olmayan, ahret gününü – ki o mutlak adaletin tesis edildiği gündür – dünyevi görüşleri, ideolojileri, fikirleri ve onların saptırıcı yollarını deşifre etmeye ve yüksek sesle ilan etmeye çalışıyoruz.

Zulüm karşısında yılgınlığı, baskı ve zorbalık karşısında ezikliği, bunun sonucu olarak da, müstekbirlere yakınlaşma hastalığına tutulmuşlara bir deva projesi olarak çarenin direnişte olduğunu, direnenlerin mutlaka zafere ulaşacaklarını, ilkeli ve kendi iç dünyasıyla barışık bir hayatın, dirilişle meydana gelip, direnişle boy atacağını, göstermeye ve bu erdemin açık sözcüsü olmaya çalışıyoruz.

3 yıldır bu meydandayız. Sözün hak olanını, hak şekilde söylemeye çalışıyoruz. Zulme ve zalime karşı direniş çağrısında bulunuyoruz. Sözümüzün yankısının adl-i ilahî'de, özgür ruhlarda ve pörsümemiş vicdanlarda, karşılıksız kalmayacağını bilmek, ayaklarımızın sebatının arttırıcı gücüdür.

Direniş çağrımızı yineliyor, zulmün her türlüsüne, zalimin her çeşidine karşı, tevhid ve adalet eksenli mücadelemizin devam edeceğini, zulmün ve fitnenin son bulacağı güne kadar, meşru ve uygulanabilir her mücadele yöntemiyle mücadelenin içinde bulunacağımızı yineleyerek ilan ediyoruz.

Biz Hakka teslim oldukça özgürlesenleriz, ne zulmederiz, ne zulme boyun egeriz!

Hakkın hak, hakikatin sesinin gür, inançların özgür olduğu, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 4. Yılımızda, 154. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere

Allah'a emanet ederiz.

 

 

Kocaeli'de 278. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 278.hafta basın açıklamasını, İzmit İnsan Hakları Parkı, özgürlük meydanında yaptı. Basın açıklamasını platform adına Sinan Çamurcu okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Türkiye'de eşi benzeri olmayan ve 278 haftaya ulaşan basın açıklamalarımız kendi çapında bir rekorun sahibi olmuş bulunuyor. MAZLUMDER Kocaeli Şubesi olarak İnsan Hak ve Özgürlüklerini koruma ve geliştirme adına - uğradığımız haksız kınamalara kulak asmadan – şehrimizde saygın bir yer edindiğimize inanıyoruz. Bugün MAZLUMDER ismi düşünceleri farklı olsa da birçok kesim tarafından saygıyla anılıyor.

Son birkaç haftadır Anayasa değişikliği referandumu konusunu ele almış ve tüm eksikliklerine rağmen ki, eksiklikler konusundaki rezervlerimizi muhafaza ediyoruz, bürokratik ve askeri vesayetin millet egemenliğinden ellerini çekmesi uğruna neden ''Yetmez ama evet''dediğimizi izah etmeye çalışıyoruz.

Her türlü siyasi organizasyon karşısındaki bağımsız duruşuyla, tabir yerindeyse '' İktidarın Sivil Toplumu''  içinde yer almayan bir dernek olarak muhafazakâr ve dindar bir görüntü veriyor diye iktidarın tüm yaptıklarını onaylamak zorunda değiliz. Özellikle mevcut anayasa değişikliğinin Türk Siyasi tarihinde bir dönüm noktası gibi sunulması eksikliklerin dile getirilmemesi bizim açımızdan yanlış olacaktır.

Darbe anayasalarının temel ruhunu yansıtan, 1960 darbesinin bir ürünü olarak Anayasaya giren ve 1980 darbesinden sonra korunan Milletin egemenliğini devlet kurumlarıyla paylaşmak zorunda bırakan 6. Maddeye dokunulamadı bile. YÖK'ün yapısında en ufak bir değişiklik yok ve çokça kutsanan millet egemenliğinin mecliste yeterince temsil edilmesini sağlayacak seçim barajının düşürülmemesi bu kısmi değişiklikte sayılabilecek eksikliklerin başında yer alıyor.

Bu eleştirileri tarihe bir not düşmek için yapıyoruz ve MAZLUMDER olarak 13 Eylül sabahı sivil, özgürlükçü ve adaleti önceleyen yeni bir anayasa talebini seslendireceğimizi buradan ilan ediyoruz.

MAZLUMDER olarak bu anayasa değişikliği paketini destekliyoruz. Vesayetçi kurumların yapısının değişmesi adına EVET diyoruz.

HABERE YORUM KAT