1. HABERLER

  2. HABER

  3. Başbakan: "Paralel Devlet" Bir Daha Zemin Bulamayacak
Başbakan: "Paralel Devlet" Bir Daha Zemin Bulamayacak

Başbakan: "Paralel Devlet" Bir Daha Zemin Bulamayacak

Başbakan Davutoğlu, "Paralel devlet yapılanması şeklindeki örgütlenmeler bu ülkede bir daha zemin bulamayacaklar, nefes alamayacaklar" dedi.

31 Aralık 2014 Çarşamba 10:35A+A-

Başbakan Ahmet Davutoğlu, televizyonlarda yayınlanan "Yeni Türkiye Yolunda" adlı ulusa sesleniş konuşmasında, 2014 yılı ve Aralık ayındaki çalışmaları konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Aralık ayı sonunun özel bir ay sonu olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Çünkü aynı zamanda yılın da sonu. Her şeyden önce hayırlı akşamlar diliyor, hayırlı yıllar temenni ediyorum" diye konuştu.

Davutoğlu, 2014 yılındaki meşruiyetlik bilinçleri dolayısıyla tüm vatandaşlara teşekkür etmeyi borç bildiğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Çünkü geçen sene bu vakitlerde, tam da 2013 Aralık ayının sonlarına doğru Türk demokrasisinin geleceğiyle ilgili karanlık tablolar çizenler ortaya çıktı. Türkiye’nin kaosa gireceği, demokratik yolla seçilmiş hükümetin sona ereceği, bu sebeple de ekonomik krizler yaşanacağına dair karamsar tablolar çizen karanlık odaklar vardı. 2014 yılı, aziz vatandaşlarım demokrasimizin altın yılı oldu. Daha önce çizilen karanlık senaryolara rağmen halkımız 30 Mart seçimlerinde yüzde 90'a yaklaşan bir katılım oranıyla demokrasiye olan bağlılığını bir kez daha gösterdi. Daha sonra yine aynı bilinç ve kararlılıkla 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaşadık. Bu seçim de tarihi bir seçimdi, çünkü tarihimizde ilk kez devlet başkanımızı doğrudan oylarımızla seçtik. Bu vesileyle Cumhurbaşkanımızı bir kez daha tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyorum. Halkımızı da her iki seçimde gösterdikleri demokrasi bilinci katılım oranı dolayısıyla bir kez daha tebrik ediyorum ve önümüzdeki 2015 Haziran’daki seçimde de aynı kararlılıkla demokrasi bilinciyle sandıklara gideceğimizin işaretlerini gördüğümü bir kez daha ifade etmek istiyorum."

Aralık ayında, 15 vilayeti ziyaret ettiğini bildiren Davutoğlu, yoğun çalışma temposu içinde bir taraftan devlet ve hükümet işlerini takip ettiklerini, diğer taraftan yabancı misafirleri ağırlayıp yurtdışı seyahatlerini gerçekleştirdiklerini belirtti. Başbakan Davutoğlu, bir yandan da hiç ihmal etmeden şehirlerde halkın huzuruna gelmeye büyük bir özen gösterdiklerini vurguladı.

Van, Eskişehir, Nevşehir, Bursa, Adana, Elazığ, Adıyaman, Konya, Rize, Trabzon, Bolu, Edirne, Hatay ve Gaziantep illerini ziyaret ettiğini anlatan Davutoğlu, "Tabii takriben her hafta gittiğimiz İstanbul’u da buna koyduğunuzda 2 günde bir Ankara dışında bir vilayetimizde olduk" dedi.

Bazı illerde vergi rekortmenlerine ödüller verdiklerini, bazı illerde sanayi odalarında en yüksek performans gösteren işadamlarına takdirlerini sunduklarını kaydeden Davutoğlu, "Bazı vilayet ziyaretlerimizde güzel açılışlar yaptık, çok büyük sanayi kuruluşlarının açılışlarını ve son olarak Hatay’da olduğu gibi dünyanın ikinci büyük kültür ve mozaik müzesini hizmete açtık" diye konuştu. 

Davutoğlu, bu ay Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dünyadaki etkisini, gücünü gösterecek ziyaretlere ve temaslara da şahit olduklarına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her şeyden önce daha Aralık ayı başlarken Rusya Devlet Başkanı Putin, Üst Düzey İş Birliği Konseyi Toplantısı için Sayın Cumhurbaşkanımızın davetlisi olarak ülkemizde bulundu. Kendisiyle hem Cumhurbaşkanımız hem ben detaylı görüşmeler yaparak bölgesel sorunları, ikili ilişkileri, enerji işbirliği de dahil olmak üzere kapsamlı ortak projeleri gözden geçirdik. Aynı şekilde hemen o hafta içinde İngiltere Başbakanı David Cameron benim misafirim olarak Ankara'da bulundu. Kendisiyle birçok bölgesel sorun yanında ikili ilişkilerimizi değerlendirme imkanı bulduk. Daha sonra İtalya Başbakanı Renzi, ülkemizdeydi. Avrupa'dan hem İngiltere'den hem İtalya'dan gelen ziyaretler ikili ilişkiler dışında Avrupa Birliği sürecinde bize çok önemli destekler veren iki Avrupa liderini ülkemizde ağırlamak bakımından çok önemliydi. Ayrıca yine bu ay içinde Polonya'ya önemli bir Avrupa Birliği ülkesine ziyarette bulundum. Bu ziyarette çok anlamlıydı. Çünkü diplomatik ilişkilerimizin 600. kuruluş yıl dönümünde birlikte olduk."

"Avrupa Birliği yönündeki kararlılığımız devam edecektir"

"Bütün bunlar gösteriyor ki Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır, Avrupa tarihi bizim tarihimiz ve bizim arşivlerimiz okunmadan yazılamaz, yazılamayacaktır" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Bizi Avrupa dışında tutmak isteyenler ya da şu veya bu gerekçelerle yabancı düşmanlığıyla önyargılarla Türkiye'yi Avrupa kıtasının dışında görmek isteyenlere buradan bir kez daha cevap vermek istiyorum: Türkiye, Avrupa'nın, Avrupa tarihinin, Avrupa sosyal yapısının, Avrupa ekonomisinin Gümrük Birliği düzenlenen bir parçasıdır, Avrupa Birliği yönündeki kararlılığımız devam edecektir. Ama Türkiye milli iradeyle hükmeden bir siyasi yapı içinde kendi tercihlerini yapacak güçtedir. Bu tercihleri yaparken de hiçbir yerden talimat almamıştır, almayacaktır."

Çad Başbakanı Deubet, Katar Emiri Al Tani ve Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'yi de Aralık ayında Türkiye'de ağırladıklarını ifade eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Ki Türkiye-Katar ilişkilerinin ne düzeyde olduğuna bütün dünya yakından detaylı takip ediyor, ülkemizi bir kez daha ziyaret etti. Kendisiyle detaylı görüşmeler gerçekleştirdik. Katar'ın Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerinde son dönemde artan ivmeyi daha da ileri düzeye getirme ve bölgesel ve küresel alanda sorunlarda işbirliği yapma kararlılığını teyit ettik. 

Irak Başbakanı Sayın Abadi, Ankara'ya çok kalabalık bir heyetle, çok sayıda bakanla gelerek yüksek düzeyli işbirliği toplantısını birlikte gerçekleştirdik. Çok verimli geçen bu toplantılar sonrasında enerji işbirliği ve değişik alanlarda Türkiye ile Irak ekonomilerinin birbirini tamamlayan özellikleri üzerinden entegre edilmesi konusunda mutabakata vardık. 

Yine kritik bir ziyaret bağlamında Irak Kürdistan Bölgesel Başbakanı Neçirvan Barzani de ülkemize geldi. Bütün bunlar Türkiye-Irak ilişkilerinin geldiği düzeyi ortaya koyuyor. Bu ayın çok önemli bir ikili teması da Yunanistan'a ziyaretimde gerçekleşti. Yunanistan'a ay başında yaptığım ziyarette değerli mevkidaşım Sayın Samaras'la Türkiye Yunanistan arasındaki 4. Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi Toplantısı'nı gerçekleştirdik. Takriben 9 bakanımızla yaptığımız bu görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan'ın bütün sorunları yüz yüze konuşarak, iyi niyetle çözme iradesi dışında özellikle ekonomik ve sosyal alanda, turizm gibi hem ekonomik hem sosyal içerikli alanda çok büyük atılımları birlikte gerçekleştirme iradesini de paylaştık."

"Türkiye bir barış ve istikrar ülkesidir"

Davutoğlu, "Bütün bunlar şunu gösteriyor: Türkiye bir barış ve istikrar ülkesidir. Etrafımızda ateş çemberi olsa da birçok uluslararası ve bölgesel sorunla baş etmek için gece gündüz uğraşsak da Türkiye'nin bütün bölgelerde Balkanlar'da, Karadeniz'de, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, Ortadoğu'da, Akdeniz’de görmek istediği tek şey barış ve istikrardır" diye konuştu.

"Biz yeni bir Ortadoğu hayal ederken yeni bir Balkanlar, yeni bir Kafkasya hayal ederken bu barış perspektifiyle hayal ediyoruz" görüşünü paylaşan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Tabii bütün bu temaslarımızı yaparken, çok önemli yeni bir unvanla bu temasları yaptık. Hatırlayacaksınız yine bir müjde vermiştim. G-20 zirvesine katılıp Avustralya döndükten sonra 1 Aralık'tan itibaren G-20 dönem başkanlığını alacağımızı ifade etmiştim. 1 Aralık geldi ve gururla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, sadece başında bulunduğum hükümet adına değil ülkemiz adına, devletimiz ve bizi seven bütün halklar adına gururla ifade ediyorum ki artık Türkiye dünyanın en büyük yirmi ekonomisinin başında G-20 dönem başkanlığını üstlenmiş durumdadır.

Dünya büyük bir ekonomik krizden geçerken, böylesine bir büyük sorumluluğu üstlenmemizin işareti şudur: Artık Türkiye 12 yıl önce olduğu gibi kendi kriziyle uğraşan ekonomik bunalımlar içindeki bir ülke değil, başkalarının krizlerine şifa olabilecek nitelikle büyük bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmiş ve gelecek ufku olan, vizyonu olan, kararlılığı olan ama en önemlisi de kendine güveni olan bir ülkedir."

Aralık ayının, en önemli olayının ise bütçenin TBMM tarafından onaylanması olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları belirtti:

"Bu bütçe hayırlı, bereketli olsun. Biz bütçe çalışmalarını yaparken, bereket dualarıyla başladık. Kullanırken, tasarrufla ve milli emanetin tek bir kuruşuna özen gösterip kullanma taahhüdüyle sizlerin huzurunuzdayız. Ama şunu da vurgulamamız gerekir. Bu bütçe birçok açıdan dünyada örnek bir bütçedir. Bütçe açığının milli gelire oranında şu anda AB ülkeleri arasında en iyi durumdaki dördüncü ülkeyiz. Diğer ülkeler daha küçük ölçekli ekonomiler."

"İnovasyon kritik bir kavram halini aldı"

Kendilerini eleştirenlerin bile Türk ekonomisinin büyük bir sıçrama gerçekleştirdiğini bildiğini ifade eden Davutoğlu, milli gelirin 230 milyar dolardan 822 milyar dolara, ihracatın da 36 milyar dolardan 160 milyar dolara ulaştığını kaydetti.

Davutoğlu, 12 yılda doğrudan gelen dış yatırımın 145,5 milyar doları bulduğuna işaret ederek, "Merkez Bankası rezervlerimiz her ay kendi rekorunu egale ediyor. Cari açığı en önemlisi, Türk ekonomisinin en önemli risk alanı olarak görülen cari açığı bu yılın 10 ayında yüzde 37 azalttık. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda bir tek şey ortaya çıkıyor. Türkiye, ekonomide bir başarı hikayesidir ve önümüzdeki yıl 2015, bu başarı hikayesine yeni halkaların eklendiği yıl olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Sadece 2015'i planlamadıklarını, 2023'ü ve daha sonrasını da planladıklarına dikkati çeken Davutoğlu, bu nedenle öncelikli dönüşüm programını özellikle kademeli şekilde kamuoyuyla paylaştıklarını bildirdi.

Davutoğlu, kasım ayındaki programda reel sektörün trasformasyonu ve milli üretimin verimliliğini artıracak, ihracatın ithalatı karşılama oranlarını yükseltecek büyük yapısal dönüşüm programlarını gündeme getirdiklerini aktardı.

Aralıkta ise makro ekonomik alanda alacakları yapısal dönüşüm tedbirlerini paylaştıklarını anımsatan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Önümüzdeki haftalarda da inşallah sosyal alandaki yapısal dönüşüm perspektifini kamuoyumuzla paylaşacağız. Toplamda 25 sektörel alanda öncelikli dönüşüm programını devreye sokuyoruz. Bin 350 eylemi de planlıyoruz. Bir hususu burada yine çok güzel bir vurguyla ve bir müjde şeklinde ifade etmek isterim ki daha sektörel dönüşüm programları öncesinde 62. hükümet programını ilan ettiğimizde Türkiye'nin ekonomideki katma değerini artırabilmek için inovasyona ve Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vereceğimizi ifade etmiş ve bir seferberlik ilan etmiştik. Aralıkta inovasyon haftasında yapılan çalışmalar bu seferberliği taçlandıran sonuçlar doğurdu. Bizzat katıldığım inovasyon haftasına tabi inovasyon kelimesinin yabancı kökenli olması itibarıyla da 'uygulamalı buluş' diye bir tavsiyede de bulundum. Bir şekilde ama önemli olan şu evrensel anlamda şu anda bütün dünyada inovasyon kritik bir kavram halini aldı. Biz Türkiye'nin artık çok kolay teknoloji aktaran, teknolojiye çok çabuk intibak eden bir ülke değil, teknoloji üreten bir ülke olmasını istiyoruz. Gençlerimizi özgür ve özgün düşünceyle yetiştirip, yeni teknolojik atılımların, açılımların önünü açmak ve geleceğe gençlerimizi büyük iddialarla hazırlamak konusunda kararlıyız."

"Bize slogan üreten değil fikir üreten gençler lazım"

İnovasyon Haftası etkinliğine katıldığını ve konuşma yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "Ama beni en çok memnun eden ne oldu biliyor musunuz? Hemen toplantının yapıldığı salonun dışındaki sergi alanlarında çoğu da lise ve üniversite öğrencisi olan o pırıl pırıl gençlerimizin kendi ürettikleri elektrikle çalışan arabalardan birçok başka yeni buluşa kadar heyecanla onları bana takdim etmeleri oldu. Her birini tebrik ediyorum. Bize böyle gençler lazım. Bize slogan üreten değil, fikir üreten gençler lazım. Bize kendisine verilen cep telefonunu iyi kullanan gençler değil, cep teknolojisini ileriye götürecek gençler lazım" şeklindeki görüşlerini paylaştı.

Davutoğlu, sürekli kendisini yenileyen geleceğe göre hazırlayan bir gençliğin Türkiye'nin en büyük teminatı olacağını belirterek, bu gençleri güçlendirmek ve onlara daha iyi bir Türkiye hazırlayabilmek için gece gündüz çalışmaya devam ettiklerini vurguladı.

"Uyuşturucuyla mücadeleyi, terörle mücadeleye denk görüyoruz"

Uyuşturucuyla mücadele konusuna değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Başbakanlık görevini aldıktan sonra en çok önem verdiğim hususlardan biri ve her ay sizlerle konuşmamda, sohbetimde vurguladığım hususlardan biri uyuşturucuyla mücadele oldu. Kasımda uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili çok geniş kapsamlı bir şura toplantısı gerçekleştirmiştik, biliyorsunuz ama biz bir süreci başlattık mı, o süreci başlamasıyla bırakmayız, an ve an takip ederiz. Nitekim uyuşturucuyla mücadele konusunda aldığımız kararlar çerçevesinde bizzat benimde katıldığım törenle ilk narkotimlerimizi alana, sokağa, gençlerimize sahip çıkmak üzere vazifelendirdik. Onlara bir talimat verdik. Bu narkotimlerimize, aralarında emniyet görevlilerimiz de var, psikologlarımız ve diğerleri. Dedim ki 'gençlerimize şefkatle yaklaşacaksınız'. Onların uyuşturucu tacirlerinin eline düşmesini engelleyeceksiniz ama gençlerimize ne kadar şefkatle yaklaşıyorsanız, uyuşturucu tacirlerine de aynı şekilde kudretle muamele edeceksiniz. Uyuşturucuyla mücadeleyi, terörle mücadeleye denk görüyoruz çünkü uyuşturucuyla mücadele de terör gibi gençlerimizin hayatını karartıyor, bir nesli değil, nesilleri mahvedecek karanlık bir sürecin önünü açıyor. Uyuşturucuyla mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz."

Çözüm Süreci

Davutoğlu, Çözüm Süreci'ni milli birlik ve beraberliğin teminatı olarak gördüklerine işaret ederek, süreç konusunda hiçbir zaman taviz vermediklerini ve vermeyeceklerini vurguladı.

Bir takım unsurların hala provokasyon peşinde olduklarını son Cizre olaylarının da gösterdiğine dikkati çeken Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Hala milletimizin huzurunu kaçırma yönünde eylemlere, yasa dışı faaliyetlere devam ediyorlar. En başından itibaren vurguladığımız üç hususu vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum; bir, Çözüm Süreci, kesinlikle kamu düzeninin alternatifi değildir. Cizre'de olduğu gibi nerede olursa olsun kamu düzenine yönelik herhangi bir fiil görüldüğünde bunun gereği yapılacaktır. İç güvenlik ve özgürlüklerin korunması reformu paketimiz Meclis'e sunulmuştur. Bu konuda da bu yasal çalışmayla birlikte gerekli tedbirleri almakta hiçbir tereddüt göstermeyeceğiz. İki, Çözüm Süreci, bütün vatandaşlarımızın doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle bir şekilde İstiklal Harbi'nde Çanakkale Savaş'ında dedeleri omuz omuza savaşmış tarihdaşların torunlarının ortak meselesidir. Bu çerçevede de Çözüm Süreci yönündeki çalışmalarımızı artıracağız. Toplumsal bilinçlenme ve duyarlılık düzeyini yükselteceğiz. Üçüncüsü, kim ne yaparsa yapsın Türkiye'nin çevresindeki ateş çemberine sokulmasına izin vermeyeceğiz. Ülkemizin güvenliği bekası neyi gerektiriyorsa onu yapacağız, vatandaşlarımızın her türlü demokratik haklardan istifade edebilmesi için ne reform gerekiyorsa onu da yapmaya kararlı şekilde devam edeceğiz."

"Etnik ve mezhebi temelli ayırıma izin vermedik"

Davutoğlu, özgür ve demokratik bir ülkenin eşit vatandaşları olarak herkese aynı şartlarda ortak bir gelecek perspektifi sunmayı hedeflediklerini aktardı.

Türkiye'de herhangi bir şekilde etnik ve mezhebi temelli ayırıma izin vermediklerini ifade eden Davutoğlu, "Alevi vatandaşlarımızla sohbet ederken de Sünni vatandaşlarımızla sohbet ederken de Türk, Kürt, doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli vatandaşlarımızla da sohbet ederken de hepsini bir tarağın dişleri gibi eşit ve omuz omuza gördük. Bu çerçevede de kardeşliğimizi pekiştirecek çalışmalara her alanda devam edeceğiz" şeklindeki ifadelere yer verdi.

 

"Büyük gücümüz demokrasimiz ve milli irademizdir"

Davutoğlu, 2014'ün, meşruiyet için bir sınav ve başarı yılı olduğuna dikkati çekerek, 2015'in ise meşruiyetin kökleşmesi ve derinleşmesi anlamında inşallah parlak bir yıl olacağını aktardı.

"Haziran 2015 seçimlerinde hangi partiye oy verirsek verelim hepimiz onurla vakarla demokratik bir ülkenin vatandaşları olarak gideceğiz" değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, şu görüşlerini paylaştı:

"Ne olursa olsun en büyük gücümüz demokrasimiz ve milli irademizdir. Demokrasimize ve milli irademize karşı hangi yönden ne şekilde gelirse gelsin her türlü eyleme, provokasyona ya da organize faaliyete izin vermeyeceğimizi gereken her türlü mücadeleyi sergileyeceğimizi de ifade etmek isterim. Çünkü 23 Nisan 1920'den beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel şiarı egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletten almadığı meşruiyetle egemenlik kurmaya kalkanlar bürokraside örgütlenerek millete hesap vermeden devleti yönetmeye kalkacak, kalkmayı planlayanlar yani paralel devlet yapılanması şeklindeki örgütlenmeler bu ülkede bir daha zemin bulamayacaklar, nefes alamayacaklar.

Kim milletimize ne vaat ediyorsa açık ve yalın bir şekilde halkın önüne çıkmalı kendini halka taktim etmeli halka teslim etmeli sonra da halkın kararına teslim olmalı. Aksi takdirde doğrudan ya da dolaylı darbe ve vesayet üzerinden milli irade korunamayacağı gibi kişisel hak ve özgürlüklerimiz de korunamaz. Nitekim bu tür bürokratik örgütlenmelerin nasıl bir kişisel hak istismarına yol açtığının örnekleri birer birer ortaya çıkıyor. Dolayısıyla 2015 için birinci mesajımız, kesinlikle milli demokrasi ve milli irade mesajıdır."

"Türkiye haksızlık karşısında susmayan bir ülke"

Davutoğlu, G-20 dönem başkanı olarak dünyadaki ekonomik krize rağmen halkın refahını yükseltme ve gerekli her türlü çabayla dünyanın öncü ülkeleri arasına girme yolundaki mücadeleyi sürdürme kararlılıklarının ikinci önemli mesajlarını oluşturduğunu bildirdi. 

G-20 Dönem Başkanlığının, bunun işareti olduğunu belirten Davutoğlu, şu ifadeleri kaydetti:

"G-20 Dönem Başkanlığı süresince bize destek verecek olan ve geçtiğimiz ay bir araya gelerek saatlerce sohbet etme imkanı bulduğum iş dünyasının önemli temsilcilerine, G-20 üyelerine de buradan hem teşekkür ediyor hem de sadece G-20 değil bütün toplumsal temsilcilerimizin bütün sivil toplum kuruluşu öncülerimizi de G-20 Dönem Başkanlığına katkıda bulunmaya davet ediyorum. Türkiye yükselen bir ülke, yükselen bir ekonomi ama aynı zamanda dünyada vicdanın sesi. Herkes sustuğunda, haksızlık karşısında susmayan bir ülke Türkiye. Onun içinde bugün albayrak sadece bizim gönlümüzde değil dünyadaki bütün mazlum milletlerin gönlünde. Şimdi bu albayrak sadece Üsküp'te, Gostivar'da, Kalkandelen'de Ohri'de değil, Balkanlarda değil, bütün dünyada vicdanın sembolü oldu. Nitekim Filistin'e verdiğimiz desteğin bir nişanesi olarak Sayın Halid Meşal'i Konya'da ağırladığımızda, Konya'da ona gösterilen sevgi aynı zamanda dış politikada bizim Filistin davasına verdiğimiz desteğe yönelik güçlü bir irade beyanıydı. İnşallah önümüzdeki günlerde Mahmud Abbas'ı da ağırlayacağız. Her yerde insanlığın vicdanı olma yönündeki irademiz şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sürecektir."

Davutoğlu, konuşmasını "Hiç şüpheniz olmasın. 2014 demokrasimizi için nasıl parlak bir yıl olmuşsa 2015'te ikinci kalkınma hamlemiz açısından da 2023 hedefleri açısından da ayağa kalktığımız yürüdüğümüz koştuğumuz ve geleceğe hazırlandığımız bir yıl olacak" şeklindeki dilekleriyle sonlandırdı.

HABERE YORUM KAT