1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. Balyoz soruları
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

Balyoz soruları

26 Ocak 2010 Salı 11:58A+A-

“Ya da” yazılarına “Balyoz” molası vermiştim. Mehmet Baransu’nun elde ettiği Balyoz Güvenlik Harekât Planı ve ilişkili belgeler binlerce sayfa tutuyor... Taraf Yazıişleri de son haftayı bu belgeleri dikkatle okuyarak, tasnif ederek, haberleştirerek geçirdi.

Balyoz haberlerini 20 ocaktan itibaren Taraf’ta takip edenler, 2002-2003 yıllarına ait darbe planının içeriğinden bugün büyük ölçüde haberdar. Ancak belge sayısı bu kadar fazla, belgelerin çevresindeki haber ve yorum trafiği bu kadar yoğun olunca, belgelerin ortaya koyduğu suçlar ve bunlarla ilgili yapılması gerekenler geri planda kalabiliyor; yani işin özü gözden kaçabiliyor. Galiba, bazılarının istediği tam da bu...

Taraf
’ın “Balyoz” haberleri hakkında, “planlar uydurdular, kes-yapıştır yaptılar, listelere adımızı eklediler” diye söylenenlerin, bu haberlere konu olan planları, o planların ardındaki somut kişileri ve zihniyeti tartışmaktansa, Türkiye’yi Balyoz’dan haberdar edenleri karalamaya çalıştıkları aşikâr. Bu karalamacılar, “Taraf masa başında darbe planı ve hükümet programı yazdı; bakanlar kurulu oluşturdu; hangi camilerin hangi timlerce bombalanacağını belirledi; Dışişleri’ndeki diplomatları tek tek fişledi; valilerin hangilerinin darbe sonrası görevden alınıp yerlerine kimlerin geçirileceğini saptadı; ordunun hangi gazetecileri gözaltına alıp hangilerinden yararlanmak isteyeceğinin listesini yaptı...” demeye getiriyorlar.

Nafile çaba...

Zira Taraf’ın “Balyoz” haberlerine temel teşkil eden belgelerin hangi bilgisayarlardan çıktığını, belgeler üzerinde en son kimler tarafından, hangi tarihlerde ekleme çıkarma yapıldığını saptamak mümkün. Biz, bu saptamayı yapacakları umuduyla elimizdeki bütün belgeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdik. Ayrıca, bunları Genelkurmay’a iletmeyi de önerdik.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ dün sabah “Türk ordusunun da bir sabrı vardır” diyerek kime, niye ve ne hakla yönelttiğini tam olarak açıklamadığı bir tehdit savurdu. Orgeneral Başbuğ için “sabır” kelimesi, eğer gerçeklere tahammül etmenin sınırını ifade ediyorsa, kullandığı cümlede erdem aramak gereksiz. Yok eğer Orgeneral Başbuğ, ordu içinde “darbe” suçuna bulaşmaya heves edenleri, bunun için plan yapanları, kendi halkına karşı tedhiş eylemlerine ilişkin harekât emirlerini kâğıda dökenleri hedef alıyor ve onlara daha fazla sabır göstermeyeceklerini anlatmak istiyorsa, ne âlâ.


O zaman, Taraf’ın elindeki belgeleri kendilerine iletme teklifini kabul ederler ve bu belgeleri inceleyip şu soruları tek tek yanıtlarlar:

Bir:
Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan 5-7 Mart 2003’teki plan seminerinde “dış tehdit” odaklı olması gereken harekât planının dışına çıktı mı? Bu semineri, amacı haricinde kullanarak, seçimle işbaşına gelmiş hükümete husumet içeren konuşmalar yaptı mı? Seminerdeki sunumlara yansıyan tehdit değerlendirmesi ve harekât planı meşru muydu; Türk Silahlı Kuvvetleri Mart 2003’te iç tehdidi birinci öncelik mi sayıyordu?

İki:
Altında Çetin Doğan’ın adı yazan Aralık 2002 tarihli Balyoz Güvenlik Harekât Planı’ndan haberiniz var mıydı? Bu planın içerdiği olağanüstü hal ve sıkıyönetim hedeflerini, Genelkurmay paylaşıyor muydu? Planın ekindeki darbe sonrası hükümet programı ve bakanlar kurulu, Genelkurmay’ın bilgisi dahilinde mi hazırlandı? Bu planın ve eklerinin, dönemin Birinci Ordu Harekât Başkanı (o günkü rütbesiyle Kurmay Albay) Süha Tanyeri’nin görev yerinde kullandığı bilgisayarda kaydedilmiş olduğu elektronik olarak kanıtlanabiliyor. Doğan ve Tanyeri’nin ifadelerine başvurdunuz mu?

Üç:
Şubat 2003 tarihli, altında dönemin Harp Akademileri Komutanı Orgeneral H. İbrahim Fırtına’nın adı yazan ve son elektronik kaydı Albay Cengiz Köylü tarafından yapılmış olan Oraj Hava Harekât Planı’ndan haberiniz var mıydı? “Çok gizli” ibareli bu planın ikinci sayfasındaki “Mümkünse bir uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi sağlanacak, bu gerçekleşmediği takdirde yeniden teşkilatlandırılan ÖZEL FİLO personelinden bir pilotun uygun zaman ve yerde kolundaki uçağa atış yapmak sureti ile kendi uçağımızın düşürülmesi sağlanacaktır” şeklindeki harekât icra hükmü konusunda Fırtına ve Köylü’nün ifadelerine başvurdunuz mu?

Dört:
“Çarşaf” ve “Sakal” başlıklı iki ayrı ancak benzer içerikli “Eylem Planı Harekât Emri” kapsamında “Darbe için elverişli koşulları oluşturmak maksadıyla; G günü S saatinde... İstanbul Fatih ve Beyazıt camilerinde tedhiş faaliyeti icra edilecektir” deniyor. Çarşaf Planı’nın altında Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Topuz’un adı var; planı bilgisayara en son kaydeden kişi Jandarma Binbaşı Hüseyin Özçoban. Ayrıca planın ekinde, cami saldırısında keşif, tahrik, tahrip ve kayıt vazifeleri üstlenecek dokuz kişilik timin adları, sınıf ve rütbeleri, sicil numaraları var. Sakal Planı’nda da imza sahibi ve kaydeden olarak yine Topuz ve Özçoban’ın adı görülüyor; saldırı timi yine sicil bilgileri verilen başka askerlerden oluşuyor. Genelkurmay, bu iki plandan haberdar mıydı? Oraj, Sakal, Çarşaf gibi planların “harp oyunu” ya da “senaryo” olarak kâğıda dökülmesi Türk ordusunun işi midir?

Bu planların belgelerindeki elektronik “parmak izlerini” incelediniz mi? Özçoban ve Topuz’a “Bu belgeler nedir” diye sordunuz mu? Sonuç ne oldu?

Genelkurmay, meramı ancak niyet okuyarak anlaşılabilecek muğlâk açıklamalar yapmak yerine bu soruları dürüstçe cevaplasın. Bu toplum bunu hak ediyor.

Orgeneral Başbuğ dün Kâzım Karabekir’e atfen “vatandaş önce gerçeği aramalı” diyordu. Vatandaş zaten gerçeği arıyor. Biz bu arayışın parçasıyız. Siz de olun.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT