1. YAZARLAR

  2. Ahmet Kurucan

  3. Avrupa ve/veya Amerika İslam'ı
Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Avrupa ve/veya Amerika İslam'ı

01 Mart 2012 Perşembe 00:40A+A-

Başlığı okuyarak hemen tepki göstermeyin. Okuyucu soruyor; "Türk İslam'ı, Pakistan, Afganistan İslam'ı oluyor da neden Avrupa İslam'ı, Amerika İslam'ı olmasın" diyor?

Haklı bence bu çıkarımında okuyucu ama bir tek şartla; Türk, Pakistan, Afganistan İslam'ı eğer oluyorsa ve eğer doğruysa.

O zaman soru Türk, Pakistan vb. İslam'ının olup-olmadığı eksenine kayıyor. Öncelikle bu soru bir köşe yazısında açıklanması zor ve imkânsız bir meseledir. Dolayısıyla konunun ana noktalarına parmak basıp, bu noktaların altlarını okuyucuların engin idrakine ve bilgi birikimlerine havale edebiliriz.

Başlayalım o halde. Bir; Türk, Afgan, Avrupa, Amerika bir açıdan etnik bir diğer açıdan kültürel aidiyeti ifade eden kavramlardır. Etnik kimliğin İslam dininin kabul veya reddinde, doğru-yanlış anlama ve uygulanmasında bir rolü yoktur ve olamaz. Nitekim Efendimiz (sas) "Arap'ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük Allah katında ancak takva iledir." diyerek bu hakikati ilan ve ilam eder.

Şunu unutmamak lazım; İslam, insanlığın tamamını bir aile olarak görür. Etnik kimlik farklılıkları ise bir benzetme ile anlatacak olursak aile içindeki anne-baba, dede-nine, amca-hala, dayı-teyze türünden ayrılıklardır. Birbirimizi daha iyi tanıma ve kaynaşmanın sağlanması için yapılan bir tercihtir. Eğer illa bir ayrılıktan söz edecek olursak, ayrılık etnik kökene göre değil, iyi ve kötü, hayır ve şer; adalet ve zulüm ekseninde yapılmıştır İslam'da.

İki; İslam evrensel ve tarih-üstü bir dindir. Muhatapları, kıyamete kadar gelecek bütün insanlıktır. İlahi iradeden çıkan emir ve yasakları bütün zaman, mekân ve insanlar için geçerlidir. Bununla beraber bu beyanların yanı sıra İlahi iradenin bıraktığı iradi bir boşluk da vardır. Bu boşluk dinin evrenselliğini temin eden en önemli faktörlerden biridir. Sözünü ettiğimiz boşluğu beşer, içinde yaşadığı şartlara göre bizzat kendisi dolduracaktır. Aksi halde tüm zaman, mekân ve insanlar için geçerli olan ve beşerin karşılaşabileceği her türlü hadise için nihai bir emir ve yasakların olması gerekirdi İlahi beyanda. Bunun lüzumu ve imkânı ayrı bir müzakere konusu ama İlahi iradenin böyle bir tercihte bulunmadığı ortada.

Beşer bu boşluğu doldururken tabii ki nassların belirlediği ana çerçeve içinde kalacaktır. Yönünü o kırmızı çizgilere göre tayin edecektir. Asıllarda sabit kalacak, fasıllarda serbest dolaşacak ve dini bilgiyi yeniden üretecektir. Ürettiği bu bilgiyle de dinî hayata taşıyacaktır. Semavinin arzî olmasıdır bu. Tarih boyunca İslam âlimlerinin yaptığı da budur.

Kültür -dikkat edin etnik köken değil- insanların Türk, Kürt, Arap, Afganlı, Amerikalı olması değil ama kültürleri tam da bu aşamada devreye girecektir ve girmiştir. Çünkü söz konusu olan yorumdur, tefsirdir, şerhtir, te'vildir ve bütün bunlarda beşere ait olan bilgiden tecrübeye her şey rolünü oynayacaktır.

Kültür -doğruluğu yanlışlığı bir kenara- beşeri çerçeveleyen şartların oluşturduğu bir hasıladır. İnanç başrolü oynar burada. Ardından iktisadî, siyasî, hukukî, askerî vb. çevre şartları gelir. Bahse medar ana esaslar, daha açık dille ifade edelim Kur'an ve sünnetin belirlediği genel çerçeve, bu beşerî şartlar ve birikime göre şekil alır. Normların form olması burada boy gösterir. Tesettür mesela; tesettür insan vücudunda mahrem olan alanın kapatılmasıdır. Kalın-ince, beyaz-kırmızı, uzun-kısa vb. ile kapatma şeklini belirleyen insan iradesidir. İradenin tercihini ise bahsini ettiğimiz şartlar belirler.

İşte İslam'ın bir dinin adı olmasına rağmen insanlara Türk, Pakistan, Afganistan ve soruda olduğu gibi Avrupa, Amerika İslam'ı dedirten nokta da burasıdır; nassların kültürel unsurlara bağlı olarak yorumlanması ve yaşanması.

Pekâlâ bu manadaki kültürün kabulüne dair Efendimiz (sas) başta erken dönem İslam tarihinde örnekler var mıdır derseniz yani dini bir temellendirme isterseniz; evet vardır. Bir başka yazıda nasipse...

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT