1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. Apo, PKK’yı çatışmasız alanlara çekmeli
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

Apo, PKK’yı çatışmasız alanlara çekmeli

03 Haziran 2009 Çarşamba 18:34A+A-

Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, Kürt meselesinde hükümet partisi içindeki en makul seslerin başında geliyor.

Aynı zamanda, Başbakan Erdoğan’a yakın bir siyasetçi olan İhsan Arslan dün Kuzey Irak’taki Kürdistan Haber Ajansı’na yine makul ve bence, başta Abdullah Öcalan olmak üzere PKK’nın lider kadrosunun mutlaka kulak vermesi gereken önemde açıklamalar yaptı.

Arslan’ın uzun demecinde şu mesajlar öne çıkıyor:

• Kürt sorununun çözümü için Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay, medya ve sermaye arasında zımni ve açık bir mutabakat var.

• Hükümet, Güneydoğu’da dağlara yazılan “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarının silinmesi; Kürtçe köy isimlerinin iadesi; Kürdoloji enstitüleri kurulması gibi basit ve iyileştirici adımları yakında atabilir.

• Başbakan Erdoğan, DTP lideri Ahmet Türk ile yakında görüşebilir. Zaten daha önce de görüşecekti ama tam o sırada Lice ve Hakkâri’de 10 askerin şehit olması bu görüşmeyi erteletti.

• Bugün sayısı 50-60 bine varan insan kaybı var ve dağlarda sayısı 4-5 bini bulan bir silahlı güç var. Bunların hiçbiri keyiften dağa çıkmadı. Şimdi inmelerinin makul gerekçelerini oluşturmamız gerekiyor.

• PKK’nın şunu çok iyi hesap ettiği kanaatindeyim; silahlı mücadeleyle ulaşabileceği azami noktaya bugün gelmiştir, bundan öte silahla yapacağı bir şey yoktur.

• PKK’nın ateşkesi vadelere bağlaması yanlıştır. Ben silahı hemen bıraksın demiyorum ama mademki Türk tarafı çözmek için irade beyanında bulunuyor, o zaman PKK’nın da “Ben buna fırsat tanımalıyım, bila kayd u şart ateşi kesiyorum” demesi lazım. Süresiz ateşi kesmeli ki burası da rahat çalışsın.

***

İhsan Arslan’ın bahsettiği “çözüm mutabakatı” daha önce Cumhurbaşkanı Gül’ün kamuoyuyla paylaştığı izlenimle de uyumlu.

Kaldı ki, gerek hükümet gerek sivil bürokrasi içinde Kürt meselesinin adını başından itibaren doğru koyan ve barışçı çözüme inanan kişilerle konuşunca aynı şeyi işitiyorum:

“Asker de değişti,” diyorlar, “ordunun tepesinin çözüm fikrine eskiden hiç olmadığı kadar yakın bir duruş gösterdiğini” samimiyetle söylüyorlar.

Bu izlenimi yüzde yüz doğrulayan bir tavrın, bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından her zaman gösterildiğini söylemek zor.

PKK’lılara yönelik operasyonlar, yılın ilk üç ayındaki durgun dönemden sonra, yerel seçimler biter bitmez yeniden başlatıldı.

Nitekim HPG Anakarargâhı bu konudaki son açıklamasında, mart sonundan beri ordu tarafından 52 operasyon yapıldığını, bunların 20’sinde “zorunlu çatışma” yaşandığını ve 35 örgüt mensubunun hayatını kaybettiğini duyurdu.

HPG’nin verdiği bu rakamlar, Etyen Mahçupyan’ın da iki gün önce yazdığı gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “çatışmasız” dönemi uzatmak yönünde gerekli siyasi irade ve kararlılığı her zaman göstermediğini ortaya koyuyor.

Bununla birlikte, Gül’ün, Arslan’ın bahsettiği ve bizim Ankara’daki başka kaynaklardan da işittiğimiz “çözüm mutabakatı,” ordunun kurmay kademesinin artık silahsız çözüme açıkça direnmediğini; yeni bir “eve dönüş” düzenlemesi ve PKK ile gayrıresmî ve dolaylı diyalog dahil çeşitli yolları kullanarak çözümün denenmesi noktasına yaklaştığını gösteriyor.

Diğer yandan, PKK da son olarak bir buçuk ay daha uzattığı “eylemsizlik” kararını, geçen haftalarda sadece “meşru müdafaa” ya da “zorunlu çatışma” sayılabilecek eylemlerle değil, Lice ve Çukurca’daki mayınlı tuzaklarda olduğu gibi planlı ve savunmadan ziyade misilleme amaçlı saldırılarla da bozdu.

Her bozuşunda da, ordunun “çözüm mutabakatı”nın gerektirdiği çatışmasızlık durumunu dinamitleyen operasyonları için yeni bir gerekçe yaratmış oldu.

Ahmet Türk’ü, Çukurca saldırısını cesaret ve samimiyetle eleştirmeye yönelten de, bu durumdu.

İhsan Arslan’ın, PKK’yı “vadelere bölünmemiş, kayıtsız şartsız bir ateşkes” ilan etmeye çağırması da, bence esasen bu dalaşmanın yani iki tarafın da “silahsız çözüm” konusunda hevesli olmayan unsurlarına daha fazla kan akıtma imkânı tanınmasının önünü kesme amaçlıdır.

PKK liderleri eğer, silahsız çözüm konusunda samimi iseler, mutlaka örgütün dağ kadrosuna –tıpkı Ahmet Türk’ün yaptığı gibi- elini tetikten çekme çağrısı yapmalılar.

İhsan Arslan, PKK için “Ben silahı hemen bıraksın demiyorum” derken haklıdır, gerçekçidir.

Ama silahın bırakılabileceği koşulların oluşması için, bunun konuşulabilmesi ve evet, PKK’nın bugün savunduğu fikirleri, şu ya da bu ad altında, siyasi alanda dile getirmesinin yolunun açılabilmesi için önce ellerin tetikten çekilmesi şarttır.

Bunu, uzun süreli ve inandırıcı bir şekilde yapabilmenin yolu da açık.

Her an bir “meşru müdafaa” ya da “zorunlu çatışma” ya da “misilleme” eylemine imkân verecek karşılaşmaların yaşanmasını önlemek gerekiyor.

Bu da, Ahmet Altan’ın daha önce birçok kez yazdığı, dün de Hasan Cemal’in vurguladığı gibi, PKK’nın silahlı birliklerini “çatışma alanı dışına” çekmesiyle sağlanabilir.

PKK, HPG’nin son açıklamasındaki gibi her an “zorunlu” olarak bozulabileceği hissedilen bir “eylemsizlik” yerine, Türk tarafında da, Kürt tarafında da barış isteyen herkesin inanacağı ve savunacağı bir “çatışma alanı dışına kayma” kararı alsa, alabilse, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silahsız çözümün gerektirdiği hukuki ve siyasi düzenlemelerin önünde engel oluşturmama sorumluluğu da artacak ve bu sorumluluk barış isteyen herkes tarafından orduya, bugün olduğundan çok daha kolay, çok daha yüksek sesle hatırlatılacaktır.

***

Böyle bir çatışmasızlık ortamı, İhsan Arslan’ın da belirttiği gibi, Erdoğan-Türk görüşmesinin yolunu açar.

O durumda, Erdoğan ve Türk bir defalık hasbıhalle sınırlı kalmayacak, “silahsız çözüm”ün ayrıntılarını ele alabilecekleri uzun bir diyalogun da kapısını aralayabileceklerdir.

PKK’nın bu dönemde, inandırıcı bir çatışmasızlık politikası uygulaması halinde, Taraf’ın 12 mayısta manşetten önerdiği, bir kısmını İhsan Arslan’ın da “Hükümetin niyeti var” diyerek duyurduğu “20 küçük dev adım” benzeri güven artırıcı önlemlerin önü de açılır.

Üstelik Ergenekon’un yargılandığı, kamuoyunun bilinç ve duyarlılığının çok daha yüksek olduğu bu dönemde, ciddi bir PKK ateşkesini bozmaya yönelik olası provokasyonlar, devletin ya da derin devletin içinden gelecek olası eylemler geçmiştekine kıyasla çok daha sert muhalefet görür, çok daha kolay deşifre olur.

Tüm bu nedenlerle, son sözüm bir önceki yazımın başlığıyla aynı olacak:

Apo, Ahmet Türk’ün çağrısını yinelemeli; örgütüne “elini tetikten çek” demeli ve ellerin tetiğe gitmemesini garantileyecek kuvvet kaydırmaları için talimat vermelidir.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT