1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Anne duası...
Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Anne duası...

29 Ekim 2009 Perşembe 03:46A+A-

Geçtiğimiz hafta ses sanatçısı Rojin, gazeteci Serdar Turgut’un makalesine konu oldu. Yaralayıcı, incitici haliyle beyinleri şoka uğratan bir yazıydı.

Rojin Hanımın ifadesiyle: “24 Ekim Cumartesi günü Akşam Gazetesinde Serdar Turgut’un kaleme aldığı 'PKK Teröristi Olmadığıma Pişmanım' başlıklı yazıda, devletin silah bırakmaları cazip hale getirecek önlemleriyle dalga geçilmekte, sürecin suhuletle aşılması yerine yeni gençlerin ölmesine yol açacak bir uçuruma sürüklenilmesine davetiye çıkarılmakta”ydı. Bahsi geçen yazıda, şarkıcıyı dağa kaldırıp çirkin emellerine alet etmekten, köle yapmaktan bahsediyordu Serdar Turgut... Yazılarına mizahi bir üslubun hakim olduğunu bildiğimiz Turgut’un bu yazısı, İletişim Fakültelerinde “kötü yazı-garabet”e örnek olarak okutulabilir, ama hiç okunmasa belki daha evladır. Mizah, bir noktadan sonra pervasız bir saldırıya, apaçık bir faşizme dönüşebiliyor. Hele konu kadınsa, erkekler daha bir rahat, daha bir sakınmadan, fütursuzca, dalıyor kalemin sırtına. Nitekim Rojin Hanım büyük bir şaşkınlıkla soruyor, bu şekilde belden aşağı bir sataşmaya konu olmak için Kürt ve kadın olmak mı sebeptir diye...

Zor günlerden geçiyoruz. Ama bundan on yıl kadar sonra, çocuklarımız uzun yıllardır devam eden bu anlamsız kardeş kavgasını hayret ederek okuyacaklar, tıpkı bizlerin 12 Eylül öncesi sağ/sol çatışmasında birbirini öldüren gençleri anlayamayışımız gibi... Bugünün çocukları da yarın, içinde bulunduğumuz şu zor günlere akıl sır erdiremeyecekler...

Barış ve hukuk için sabır, feraset ve sağduyu gerektiren bir dönemden geçiyoruz. Ama bazıları ellerindeki barutla gidiyor sanki ateş üzerine. Sorumsuzca söylenen en ufak bir sözcük, devasa bir gülleye dönüşüyor. Anneler ağlamasın dedikçe, en çok kadınlara değiyor çatal diller, kırbaç sözler... Nitekim Rojin Hanım da annesinden bahsetmiş, “Sanat hayatımda nereye geldiysem annemin hayır dualarından başka kimseden destek almadan ve kimseye taviz vermeden geldim” diyor. Adının bu şekilde kullanılması karşısında hukuk yoluna gideceğini söylüyor. Haklıdır. Ve doğru olanı yapıyor...

“Ana duası” üzerinden uzunca düşünmek gerek. Dünyada bu kadar pasif ve güçsüz gözüktüğü halde tam tersine bu kadar yoğun ve aktif güce sahip başka bir şey var mıdır bilmiyorum. Ülkemizin barış ve hukuk geleceğinin teminatı, hatta gezegenin istikbali dahi, bu ince görüye bağlıdır. Duadan temenniye, temenniden eyleme geçmiş bir iyilik sağlık bildirgesidir ana duası... Anne duası, önünde sonunda bedenlenir, söz vücut bulur ve sabırlı küçük iniltilerle ana yüreğinden çıkan dualar, bir bakmışsınız fidana, ağaca, meyveye döner.

Bizim ailemizde de, anneler duadadır şu sıralar... Tıpkı Rojin Hanımın annesinin dualarında olduğu gibi, bizim evin hem ihtiyar hem genç anneleri de dua ediyor evlatlarının iyilik sağlık haberleri için... Kuzenimin oğlu, vakti geldiği için askere gitti. Onun bebekliğini, ilk yürüdüğü günleri, ilk konuştuğu kelimeleri, ilk çizdiği resimleri hatırlıyorum. Hepsi de dinozor olan hayali arkadaşları vardı ilkokula gidinceye kadar. Veterinerlik okudu, evde ayağı kırık kediler, ihtiyar kaplumbağalar, yaralı balıklar, hasta kuşlar hiç eksik olmazdı. Yani biz onu değil insanlarla kavga etmeye göre, hayvanlarla itişip kakışmaya göre bile büyütmedik. Ağaçları, hayvanları, çevreye dair ne varsa hiç birini incitmeden büyümüş, karınca ve çimen bile ezmemiş bu çocuk... Şimdi güvenlik konusunda teyakkuz halindeki bölgelerden birinde askerdir... Annesini teskin etmek için telefon açtığımda, daha geçen ay o kente konferansa gittiğimden, insanlarının misafirperver, sıcakkanlı olduklarından, barış ve hukuk adına önemli adımlar atıldığından, inşallah suhuletin en kısa zamanda gerçekleşeceğinden, söz ettim. Anneyse bana gayet mütevekkil bir cevap verdi. “Namazlarımda evlatlarımızı koru Ya Rabbi diye dua ediyorum, evlatlarımız arasında benim de evladımı hayırlısıyla sağ salim ve iyiliklerle gönder diyorum, elimden başka bir şey gelmiyor” dedi... Bu hususu yazmam belki hoş değil, ama “evladıma dua ediyorum” diyen annenin yani kuzenimin, başı örtülü değildir; modern, başarılı ve kentli bir kadındır. Niçin bu vurguyu yaptım peki? Dışarıdan bakarak kurduğumuz kalıplar var, bunlara itiraz etmek için...

Yani ister Kürt, ister Türk olsun; anaların hepsi evlatlarının selameti için dua eder, ister başı örtülü, ister başı açık olsun; annelerin hepsi evlatlarının iyilik sağlık haberlerini almayı diler. İster zengin, ister fakir, her anne çocuğu için düşlerin en güzelini düşler. İster köylü, ister kentli, her anne evladının mutluluğu için çırpınır. Hangi yöne, hangi renge giderseniz gidin... Anaların yönü ve rengini, evlatları için aynı hassasiyette bulursunuz...

İşte bizim imkansız gibi duran barış ve hukuk azmimiz bu imkan üzerine basıyor, buradan yükseliyor... Rojin’in annesiyle askerdekinin annesi, evlatları için aynı hayır duada birleşiyor. Aynı kıbleye dönüp, aynı namazı kılıyor anneler, aynı üç kulhuvallah bir elhamlar, aynı yedi ayet-el kûrsiler yükseliyor göğe selamet için...

Bu ülkenin anaları dua ediyor. Evlatlarının güzel yarınları için...

Şimdi beyler... Gülle değil gül gerek... Barış ve hukuk istiyoruz. Hemen şimdi!

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT