1. YAZARLAR

  2. Ahmet Kurucan

  3. Amerika, global günahlarının bedelini mi ödüyor?
Ahmet Kurucan

Ahmet Kurucan

Yazarın Tüm Yazıları >

Amerika, global günahlarının bedelini mi ödüyor?

04 Ekim 2008 Cumartesi 04:39A+A-

İlgi alanım açısından yapacağım yoruma zemin teşkil edecek hadiseleri özetlerken hiç bu kadar zorlanmamıştım. Zorlanma sebebim, gelişmeleri takip edememekten kaynaklanıyor.

Her şey o kadar hızlı ve çabuk gelişiyor ki bayram telaşı içinde yazamam düşüncesi ile önceden kaleme aldığım yazıyı defalarca değiştirmek zorunda kaldım. Yazı hayatımda ilk defa karşılaştığım bir durum bu. Konuya gelelim; Amerika, son 15-20 gündür iyice gün yüzüne çıkan ekonomik hadiselerle her gün bir Katrina, Rita, Gustav ve İke kasırgalarına benzer kasırgalar yaşıyor. Sadece Amerika yaşasa iyi, bu kasırgaların sebebiyet verdiği tsunamiler bütün dünyayı etkisi altına alıyor. İsterseniz geride bıraktığı manzaraları ile zihinlerde hâlâ canlı olan bu kasırgaların vermiş olduğu zararları hatırlayalım önce; Katrina 250 milyar, Rita 70 milyar, Gustav 15 milyar ve İke 4 milyar dolar. Batan şirketler, satılan bankaların ilan ettikleri zararları, yapılan veya yapılacak devlet yardımları, kamulaştırma ve devletleştirmede zikredilen paralara bakınca -ki bunların hemen hepsi zarar hanesine kayıtlı- Amerika her gün sayıları onlarla ifade edilecek Katrina'lar, yüzlerle ifade edilecek Rita'lar, İke'lar, Gustav'lar yaşıyor. Sadece bir örnek; 700 milyarlık yardım paketinin Temsilciler Meclisi'nde reddinin arkasında bir günde kaybedilen miktar 1,2 trilyon dolar. Diğerlerini de buna ilave edince varın gerisini siz hesap edin.

Nedir diğerleri? İsterseniz yukarıda 'değiştirmek zorunda kaldığım' dediğim gelişmeleri kısaca bir özetleyelim; özetleyelim ki genel manzara çok net bir şekilde görülsün. Mortgage devleri sayılan Fannie Mae ve Freddie Mac'ın iflasını önlemek için Hazine Bakanlığı bu iki kuruma el koydu. Yatırım bankacılığının 5 devinden biri olan 1923 doğumlu Bear Stearns, JP Morgan Chase tarafından satın alındı. Bir başka büyük dev 1850 doğumlu Lehman Brothers, piyasadaki güven krizini aşamayıp (elindeki 639 milyar dolarlık varlıkları ile) tarihin en büyük iflasını ilan etti. 1914 doğumlu üçüncü dev Merrill Lynch, Bank of America tarafından satın alındı. AIG olarak bilinen American International Group, Amerikan hükümeti tarafından 85 milyar dolarlık kaynak aktarımı ile bir nevi kamulaştırıldı. Amerika'nın en büyük mevduat bankalarından biri olan Washington Mutual iflas etmek üzere iken JP Morgan Chase'e 1,9 milyar dolara satıldı. Halbuki, Washington Mutual'ın piyasa değeri 1 yıl öncesinde 30 milyar doların üzerindeydi. Amerika'nın en büyük bankalarından Wachovia, ayakta kalan iki yatırım bankasından biri olan Morgan Stanley ile birleşmek için masaya oturdu, anlaşamayıp daha sonra Citibank'a operasyonlarının büyük kısmını 2 milyar dolara ya da hisse senedi başına 1 dolara satarak iflastan kurtuldu. Oysa 1 yıl önce Wachovia'nın hisse senedi borsada 50 doların üzerinde işlem görüyor, piyasa değeri de 99 milyar dolar idi. Yatırım bankacılık sektörünün en büyüklerinden Goldman Sachs ve Morgan Stanley, bundan sonra mevduat bankası olarak çalışacağını açıkladı. ABD'nin Bill Gates'ten sonra ikinci büyük zengini Warren Buffett, Goldman Sachs'a 5 milyar dolar yatırım yaptı. Böyle önemli bir yatırımcının sektöre yatırımı piyasaları kısa süre de olsa rahatlattı. Goldman'ın yaklaşık 1 yıl önce 250 dolardan işlem görmüş hisse senedi, 18 Eylül'de 85 dolara kadar düşmüştü. Bu gidişat karşısında Hazine Bakanı Henry M.Paulson başta olmak üzere Beyaz Saray'ın ekonomi yönetiminden sorumlu kurmay heyeti 23 Eylül Salı günü Senato'nun banka komitesi tarafından tam 5 saat sorguya çekildi. Sorgulama, televizyonlardan canlı yayınlandı.

Nihayet Bush hükümeti piyasalara para pompalama adına 700 milyar dolarlık yardım paket önerisini Senato'ya sundu. Merkez bankası başkanı, yardım paketinin Senato'da siyasî çekişmelere kurban edilmemesi gerektiğini "Yarın çok geç olabilir." sözleriyle ifade etti. Plan üzerindeki ön görüşmelerde iki aşamalı olarak uygulanması üzerinde anlaşmaya varıldı. Buna göre 350 milyar dolarlık kaynak aktarımı yapılacak, müsbet netice alınması durumunda ikinci yarısı da piyasaya sürülecek. Bütün bunlara "di" demek lazım, çünkü öneri paketi Temsilciler Meclisi'nde 205'e karşı 228 oyla reddedildi. Aradaki ret veren 23 oyun rengi kırmızı. Yani iktidar partisine ait. Piyasalarca son umut olarak bakılan paketin reddi, Amerika borsasına tarihinin en büyük düşüşünü yaşattı; 777 puan. 11 Eylül'de bile borsa bu kadar düşmemişti.

Bu menfi gelişmenin ardından piyasaların istedikleri tavizler verilerek planda değişiklikler yapıldı. Yapılan değişikliklerde krizin müsebbibi görülen Wall Street'in okumuş çocuklarının kelleleri ile vatandaşın parasını tasarruf eden kamu irade ve idaresinin vatandaşı öncelemesi vardı.

Gelelim bizim baktığımız perspektiften yorum adına diyeceklerimize; tablo sebep ve sonuçları itibarıyla bu kadar çarpıcı ve menfi iken meselenin manevî boyutuna, İlahî iradeye, kader olgusuna dikkat çekilip çekilmemesi bizim bakış aralığımız oldu. Baştan bu yana gazete ve dergileri hep bu bakış açısı ile okudum, TV programlarını bu gözle dinledim. "Ekonomik sistemdeki eksik, gedik ve arızalara amenna; ama bu, aynı zamanda yaptığımız çeşitli yanlışlardan dolayı Allah'ın cezalandırmasıdır" diyen birisi çıkar mı diye baktım. Din adamları başta, siyasîlerden, bürokratlardan, yönetimin kurmaylarından acaba böylesi bir özeleştiriye kapı aralayan olur mu diye bekledim. Birisi çıkar da "paradan para kazanma düşüncemiz, reel ticaretten yoksunluğumuz, kumarhaneye döndürdüğümüz borsa ve döviz sektörümüz, vicdan unsurunu adeta devre dışı bırakıp para kazanmak için her şeyi meşru saymamızdan dolayı Allah bizi ikaz ediyor" der mi diye düşündüm. "Irak, Afganistan vb. yerlerde demokrasi, insan hakları diyerek girdiğimiz savaşlarda binlerce, milyonlarca masum sivilin ahını aldık. Aynı çizgide tövbesi yapılmamış, keffareti ödenmemiş başka asırlık günahlarımız da var. Acaba bunların etkisi olabilir mi?" diye sorgulayanlar olur mu dedim. Hâlbuki kasırgaları bu bakış açısı ile değerlendiren niceleri olmuştu. Din adamlarından akademisyenlere uzanan birçoklarının bu meyanda söyledikleri şeyler medyada günlerce-aylarca müzakere konusu olmuştu. Mehmet Kutlular, Gölcük depremine "İlahî ceza" demişti de adlî makamlar tarafından cezalandırılmıştı. Burada öyle bir korku da yok; buna rağmen çıkmadı. Hasılı; madem kainatta abes yok; madem Allah hikmetsiz bir şey yaratmıyor; o zaman meseleye bir de bu perspektiften bakılmasında bence büyük fayda var. Son husus; taban kitle bizim Tavşanlı tabiriyle "eşinde, işinde ve aşında". Siyasî ve ekonomik çevrelerde, dev şirketlerde, gazete yazarlarında, TV yorumcularında, ekonomiyi ilgi alanı olarak seçen akademisyenlerde gördüğümüz panik ve telaş havası her nedense taban kitlede yok. Ya vurdumduymazlar ya da yaşananların kısa, orta ve uzun vadede kendilerine yapacağı etkinin farkında değiller. Bir fıkra ile bitireyim; hırsız, gece bankanın kilidini elindeki eğe ile aşındırarak açmaya çalışıyor. Yoldan geçen bir sarhoş "Ne yapıyorsun?" diyor. Hırsız "keman çalıyorum" diye cevap veriyor. Ama "sesini duymuyorum" diye karşılık veriyor sarhoş. Hırsızın cevabı oldukça hakîmâne; "Bu kemanın sesi yarın hem de şehrin her yanından duyulur" diyor. Sanırım, taban kitle bu kemanın sesini bugün duymasa da yarın duyacak.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT