1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. “Aile Sempozyumu”nun İlk Gün Tebliğleri Sunuldu
“Aile Sempozyumu”nun İlk Gün Tebliğleri Sunuldu

“Aile Sempozyumu”nun İlk Gün Tebliğleri Sunuldu

Ankara Kocatepe Kültür Merkezi Konferans Salonunda 17-18 Mayıs 2014 tarihlerinde Ankara’da Medeniyet Vakfı tarafından düzenlenen “Aile Sempozyumu”nun ilk gün oturumları sona erdi.

18 Mayıs 2014 Pazar 18:36A+A-

Kur'an Tilaveti, hoş geldin konuşması ve selamlama konuşmalarının ardından Medeniyet Vakfı Konya Şubesinden İsa Arı sempozyum sunuş bildirisini gerçekleştirdi. Sunuş bildirisinde ailenin önemi ve gerekliliğinin tüm dünyada inkar edilemez bir gerçek olduğunu vurgulayan Arı, Bu sempozyumu Medeniyet Vakfı olarak, ailedeki kötüye giden değişimin nedenlerini ve bunun sonuçlarının tespiti ile bunlarla ilgili doğru teşhislerde bulunabilmek ve çözüm önerileri sunabilmek amacıyla düzenlediklerini belirtti.

Aile sisteminin beş temel fonksiyonu olduğunu kaydeden İsa Arı bunların, - Ailelerin sorunlara yaklaşımı ve problemleri çözme tarzı,

- Aile içi sağlıklı iletişim

- Aile bireylerinin rollerini gereği gibi ifa etmeleri

- Karşılıklı duygusal anlayış ve davranışların kontrol edilmesi suretiyle ailenin eğitimine ve ahenkli ilişkilerine zarar vermeyecek sınırda korunması olduğunu söyledi.

Sunuş bildirisinin ardından ilk oturuma geçildi.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın yaptığı “Aile ve Din” konulu ilk oturumda Ağırman, Aile konusunun çok gerekli ve önemli bir konu olduğunu belirtti. 

Sempozyumun ilk tebliğini sunacak olan Prof. Dr. Ömer Faruk Harman’ın yurtdışında olması hasebiyle “Semavi Dinlerde Aile” konulu tebliğini Medeniyet Vakfından Ekrem Afşar sundu.

Genel olarak Semavi Dinlerin tanımıyla başlayan tebliğinde, Aile Kavramı, Yahudilikte Aile ve Hristiyanlıkta Aile konuları üzerinde duruldu.

Yahudi Kutsal Kitabı Eski Ahid’de aile ile ilgili pek çok hüküm ve detaylı bilgi yer aldığını belirtilen tebliğde, Yahudi dininde ailenin ilâhi yaratılış planının en temel öğesi olarak değerlendirildiğini ve aynı zamanda bu kurumu konu edinen düzenlemelerin önemli bir kısmının Tanrı tarafından yapıldığını ortaya koyduğunu kaydedildi.

Tebliğde Yahudilikte erkek olsun kadın olsun bütün insanların evlenmek zorunda bulunduklarını ve dinin bir vecibe olarak bu sorumluluğu fertlere yüklediğini öne çıkararak, Evliliğin dışındaki her türlü beraberlik şiddetle kınanmış ve ağır yaptırımlarla engellenmeye çalışıldığı söylendi.

Hıristiyan aile yapısının Yahudi ailesinden çok farklı olmadığı belirtilen tebliğde, “Aileyi meydana getiren evliliğe Hristiyanlıkta o ölçüde kutsî bir mahiyet verilmiştir ki evlenmekle karı kocanın tek bir beden haline geldiği ve artık ayrılmalarının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre boşanıp başkasıyla evlenen eş zina etmiş olmaktadır.” Dendi.

Birinci oturumun “Kur’an’da Aileyi Oluşturan Arka Plan” konulu ikinci tebliği Üniversitesinden Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN sundu.

Prof. Dr. Taşğın tebliğinde Yeni dünyanın aile kavramını yok ettiğini ve vahyin de her zaman böyle kriz zamanlarında imdada yetiştiğini söyleyerek, tüm dönemlerde firavunun, benzerlerinin ve onların bürokratlarının bize dayattıklarından ancak kuranı çokça  zikrederek ve onun emirlerini uygulayarak aşabileceğimizi belirtti.

Kuran’da ailenin anlatıldığı konuların sürekli yaratılışla beraber anlatılan konular olduğunu kaydeden Taşğın, Aile konusu insanın yaratılışı çamurdan oluşu, kendisine üflenen ruhun ve yaşayışıyla birlikte bir bütün olduğunu söyledi.

Medeniyet Başkanı Beşir Eryarsoy’un sunduğu oturumun üçüncü tebliğisi “Ailenin Korunmasında Dini Değerlerin Etkisi” ‘nde, Eryarsoy “Semâvî dinlerin gerçekleştirmeyi ittifakla hedef aldıkları maksatlarından birisi de bilindiği üzere “neslin korunması”dır. Bu maksadın gerçekleştirilebilmesi için “aile kurumu”na ihtiyaç vardır. Çünkü neslin sağlıklı bir şekilde devamı ancak sağlam ve gerekli koruma tedbirleriyle himaye altına alınmış “aile kurumu”nun varlığı ile mümkün olabilir.” Dedi.

Kuranı Kerim’de ailenin korunması için biri müminin doğrudan Allah ile ilişkisinden kaynaklanan, diğeri toplumu ile ya da beşeriyet ile ilişkilerinin vakıasından kaynaklanan iki temel değerinin olduğunu ortaya koyduğunu belirten Eryarsoy, bu ilişkilerin vakıasının temelinin ise, ilâhî hükümlere en üstün ve güzel derece riayet etmenin göstergesi olan Allah’tan korkmak/takvâ esası olduğunu söyledi.

İlk oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Faruk BEŞER “İslam Ailesinin Belirleyici Özellikleri” konulu tebliğinde ailenin bir eksikliğin ifadesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Beşer “Ailenin oluşması bir ihtiyacı ifade eder çünkü erkek de, kadın da eksiktir ve bir eş diğerine muhtaçtır.” Dedi.

“Bu yüzden bireyselliğe götüren “-izm”ler insanın fıtratına uygun  düşünceler ve düzenler değildir.” Diyen Prof. Dr. Faruk Beşer İslam ailesinin Allah adına kurulmuş bir müessese olduğunu ve bir erkek bir kadına ancak nikahla helal olabildiğini ve nikahın Allah’ın egemenliğinin bir ispatı olduğunu kaydetti.

İslam toplumunun ve İslam ailesinin oluşmasında erken evliliğin çok önemli bir faktör olduğunu söyleyen Beşer, bu nedenle geç evliliklerin toplum için bir musibeti doğurabileceğini belirtti.

Tebliğinde “Ailenin en önemli özelliklerinden birinin de sükûn ve huzur üretmesidir.” diyen Faruk Beşer bunların oluşması için de ana kaynağın sevgi olduğunu ve karşılıklı sevgiye giden yolunda imanda olduğunu dile getirdi.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in yaptığı ikinci oturumun ilk tebliği olan “İslam Hukukunda Kadın Hakları” konulu tebliği Prof. Dr. Orhan ÇEKER gerçekleştirdi.

Konuşmasında, “İnsan hakları, kadın hakları ve hayvan hakları terimleri bize batıdan gelmiştir, Çünkü bu konularda İslam’da bir problem mevcut değildir.” diye başlayan Prof. Dr. Çeker Batıda bu haklar konusunda çıkan büyük problemler orada bu terimlerin çıkmasına sebep olduğunu kaydederek, “İslam’da eşin diğerinin yarısı olarak görülmüş olmasının ve eşlere haklar konusunda sorumluluklarına göre haklar ve yükümlülükler vermiştir.” dedi

Prof. Dr. Orhan Çeker’in ardından söz alan Doç. Dr. Mustafa TEKİN

 “İslam’da ve Günümüzde Kadın” konulu tebliğisinde Kadının, Post/Modern zamanların başat tartışma konularından birisi haline geldiğinden bahseden Doç. Dr. Tekin, “Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki, tüm bu sosyolojik, kültürel gelimeler çerçevesinde “kadın” sorununun İslam ve Post/Modern hayat arasındaki ilişki ve gerilimde ele alınması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Zira bir boyutuyla kadının bugünkü konumunun ve ona dair özgürleştirici söylemlerin temel sorunsalı İslam gibi görünmektedir.” Dedi.

Tekin, Müslüman dünyanın, günümüzde kadın deneyimlerinin seküler ve feminist bakış açısından ziyadece etkilenmiş olduğunu belirterek, İslam’ın insan ve kadın anlayışının hem içinde bulunduğumuz krizden kurtulmak, hem de daha sağlıklı bir gündelik hayatın inşası bağlamında insan yüzlü bir dünyanın oluşumuna katkı sağlayacağın dile getirdi.

Sonraki tebliği olan “Asr-ı Saadetten Günümüze Aile”  konulu sunumu gerçekleştiren Prof. Dr. Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ Asrı saadet öncesi Arap toplumunu ve aile yapısını kısaca anlatarak o  dönemlerde erkeğin üstün bir varlık olarak kabul edildiğini ve ataların sünnetlerinin ve geleneklerinin kanun niteliğinde son derece önemli bir konuma sahip olduğunu bildirdi. Söylemez “Asrı Saadet öncesi aile güven merkezli inşaa edilmiş olduğu için erkekler; kızları ve kadınları ayak bağı olarak görür ve de eşler, çocuklar, mal ve tüm mülk erkeğin malıydı.” dedi.

Mahmut Söylemez, Asrı Saadette ise toplumun merkezinde yine Aile vardır fakat Aileyi rapt eden bağ erkek değil Allah’ın dinidir diyerek “İslam’da ailede her bireyin hakları ve sorumlulukları vardır” dedi.

Ailede eğitimin anneye ait olduğunu söyleyen Mahmut Söylemez bu nedenle evladın tam anlamıyla annenin ürünü olduğunu belirterek “İslam’ın  anneye bu kadar değer verilmesinin sebebi de budur.” dedi.

“Ailenin merkezi bugün güçtür.” diyen Söylemez sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle bugün güç mücadelesi yüzünden aile içi şiddet had safhadadır. Asrı saadet aileye fedakarlık merkezli baktığı için o dönemde aile içi şiddet sıfırdır. Özet olarak İslam’da ve İslam’ın ortaya çıktığı Asrı Saadet’te Aile ideal, iman, inanç ve fedakarlık merkezlidir. Günümüzde de ailelerin reçetesi bu merkeze yönelmesinde yatmaktadır.” dedi.

Öğlenden önceki son oturum olan ikinci oturumun son konuşmacısı Bekir Sağlam “Ailede Huzurun Sebepleri” adlı tebliğinin başında genel manada batının egemen olduğu bir zaman diliminde olduğumuzu belirten Sağlam Merhum Aliya İzzetbegoviç’in “Batı, hayatımızın bütün karelerine egemen oldu. Henüz yeterince nüfuz edemediği bir aile yapımız kaldı.” sözünü hatırlatarak, ancak aile yapımızın da tam bir kuşatma altında olduğunun altını çizdi.

“Uzunca bir zamandır geniş aile yapısı içinde bir toplumsal yapımız vardı.” diyen Sağlam, bu yapıda dede, nine, anne, hala ve evlatlar vardı. Batılılaşmaya paralel olarak bu yapı yavaş yavaş bir dönüşüm geçirdi, dedi.

İletişim araçlarının tsunami boyutlarında kirlilik akıttığını söyleyen Sağlam, “Hepimiz derinden derine ailenin de bu kirli akışa kurban gitmekte olduğunu görüyoruz ve ne yazık ki sadece seyrediyor gibiyiz.” dedi.

Bekir Sağlam, Ailede huzuru gerçekleştirmenin temel esaslarının birbiriyle konuşan, birbirlerini anlayan, birbirlerine saygı, sevgi ve değer yüklü kelimeler kurmakta olduğunu belirterek sunumunu bitirdi.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Hacı DURAN’ın yaptığı “GÜNÜMÜZDE AİLE” konulu üçüncü oturumun ilk konuşmasını Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK yaptı.

“Çalışan Kadın ve Aile“ başlıklı tebliğinde Prof. Dr. Özbek günümüzde kadının çalışmasının çok tartışılan bir mesele olduğunu ve bunun da ortada büyük bir problem oluşturduğunu belirtti.

İnsanın, fıtratı itibariyle çalışan ve üreten bir varlık olduğunu söyleyen Özbek, bu sebeple Kur’an ve Sünnet insanı çalışmaya, hem de çok çalışmaya teşvik ettiğini söyledi.

İslâm’da kadın nerdeyse hayatın bütün alanlarında hizmet gördüğünü iddia eden Prof. Dr. Özbek, “Kadının mescitte, hasta tedavisinde, pazar kontrolünde, spor yarışında, hac ve umrede, ilim öğrenme ve öğretmede, savaşta, ticarette, siyâsette, meşru eğlencede, erkeklerle tartışmaya girmede, emr-i bil ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker işlerinde bulunduğunu söyledi.

Prof. Dr. Özbek “Değişen şartların ve şehir hayatının, kadını daha fazla (dışarıda) çalışmaya itmektedir.” diyerek sözlerine Şöyle devam etti: “Eğer çalıştığı iş, maddî olması yanında, manevi bir doyum da sağlıyorsa, çekilen sıkıntılar hafiflemektedir.”

Kentleşmenin Aile Üzerindeki EtkileriProf. Dr. Celaleddin VATANDAŞ

Modern kültürün toplumun temeli olarak bireyi aldığını ileten Prof. Dr. Vatandaş, “Buna karşın İslam’ın toplumun temeli aileyi alır, çünkü bireyin toplumu tek başına geliştirebilecek gücü ve yeteneği yoktur.” dedi.

Kentleşme süreciyle birlikte geleneksel roller, değerler, tutum ve davranışların önemli bir değişime uğradığına değinen Prof. Dr. Vatandaş,  “Maalesef bu değişim, geleneksel değerlerin çözülüp, kente özgü modern rollerin, değerlerin, tutum ve davranışların kazanılması gibi bir değişim tarzında gerçekleşemediğini söyledi.

Din olmadan ailenin de olamayacağını belirten Vatandaş, “Dinsiz bir aile temelleri olmayan bir yapıdır.” dedi

Ailenin Dönüşümü ve Yeni Bağlar / Dr. Necdet SUBAŞI      

Günümüz dünyasında ailenin konumunun hızla değişmekte olduğunu vurgulayan Necdet Subaşı rollerin, fonksiyonların ve yapısal faktörlerin yeniden inşa edilmekte olduğunun altını çizerek “Kurumsal olarak ailenin çöküşünün dillendirildiği bir ortamda, yıkımdan çok bir dönüşümün söz konusu olduğu daha doğrudur.” dedi.

Çeşitlilik arz eden modelleriyle günümüzün yeni aile yapılarının türlü koşulların etkisiyle hızla dönüşmekte olduğunu ve bu bağlamda küçük aile yapılarının ortaya çıktığını söyleyen Subaşı, “Boşanma oranlarının hissedilir artışı, nikâhsız evliliklerinin çoğalması, ev içi rollerin dönüşümü, komşuluk ve akrabalık gibi geleneksel ilişki formlarının zayıflatılması, dinin kuşatıcı doğasının aileyle irtibatının hissedilir düzeyde gevşemesi vb. gibi hususlar dikkat çekicidir.” dedi.

Oturum başkanlığını araştırmacı-yazar Ali Kaçar’ın yaptığı Aile Sempozyumu’nun “Küreselleşme ve Aile” konulu 4.oturumda Ömer Küçükağa “Küreselleşen Dünya’da Aile”, Prof. Dr. Yasin Aktay “Modernleşme ve Ailenin Dönüşümü”, Prof. Dr. Hacı Duran ise “Sosyal Medya ve Aile” konulu tebliğlerini sundu.

Oturumun ilk konuşmacısı olan Ömer Küçükağa sunduğu “Küreselleşen Dünyada Aile” konulu tebliğinde sadece tek başına aileyi kurtaramayacağımızı bunun bir ümmet, bir medeniyet meselesi olduğunu öne çıkararak ümmetin tarihiyle, sanatıyla, sosyolojisiyle, sanatıyla ve siyasetiyle beraber bir yükseliş sağlamak gerektiğini söyledi.

Siyasi bir ümmet davamızın olması gerektiğini söyleyen Küçükağa yoksa küreselleşmeyle içe kapanarak mücadele edemeyeceğimizi ve onu durduramayacağımızı belirtti. 

Ömer Küçükağa İman ve Tevhidin tohumunun dünyada ailede ekildiğini belirterek ailenin iyi meyve vermesi için ağaca iyi bakılması gerektiğini ve ekilen iman tohumunun yeşermesi için bu ağacın meyvesi olacak olan çocuğun iyi yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.

İkinci olarak “Modernleşme ve Ailenin Dönüşümü” konulu tebliğini sunan  Prof. Dr. Yasin Aktay

“Bugünkü aile yapısının yüzyıl önceki veya daha önceki aile yapısından çok farklı olduğunda herkes hemfikirdir. Ailedeki bu değişimin hem nedenlerini hem de sonuçlarını soğukkanlılıkla tespit etmek gerekiyor. dedi.

Modern kent-sanayi toplumunda ailenin çekirdek yapıya doğru değişmesiyle birlikte gerek ekonomik gerek sosyalizasyon işlevleri büyük ölçüde azaldığını bununla birlikte ailedeki deformasyonun günümüzde artmasının en önemli sebeplerini şu şekilde özetlenebileceğini belirterek sözlerine,

“ -Aile yapılarındaki farklılıklar önemli ölçüde artış kaydetmekte, geniş aileler ve öteki akraba gruplarının etkileri gittikçe azalmaktadır.

- Eşin özgürce seçilmesi yönünde genel bir eğilim söz konusudur.

- Ailelerin kendi işlevlerinin önemli bir kısmı başka kurumlar tarafnıdan devralınmaktadır.

- Ailelerin kendi üyeleri ve hayatları üzerindeki etkileri gittikçe azalmaktadır.

-Gay ve lezbiyen çiftler daha açıkça ve daha yüksek bir meşruiyet düzeyinden faydalanarak birlikte yaşayabilmektedirler.

- Aile ile ilgili karar alma sürecinde eşler arasındaki ortak karar alma lehine olmak üzere ataerkil bir tekeli gittikçe daha fazla kıran gelişmeler kaydedilmektedir.

-Boşanma oranları artma eğilimini sürdürmektedir.

-Aile içi şiddetin her türünde eğitim seviyesinin veya daha genel anlamda modernleşmenin sağlaması düşünülen bilinçliliğin aksine paradoksal bir biçimde gittikçe artış kaydedilmektedir. “ şeklinde devam etti.

Müslüman toplumlarda ailenin batılı bir modernleşmenin etkisi altında olduğuna bunun da normatif düzeyde, pek hayırlı sonuçlara açılmadığı kanaatinde olduğunu dile getiren Aktay “Burada Müslüman aile için geleneksel ve tarihsel bazı formların idealleştirilmesi üzerinden bir ideal model çıkarmanın tabii ki ciddi sakıncaları vardır. Bugün modern nüfus alışkanlıklarını hiç sorgulamaksızın benimsemiş görünen Müslüman ailenin sorunu sadece yaşanılan toplumsal hayatın dayattığı, zorunlu kıldığı, mecbur bıraktığı bir yapı içinde var olması değil, aksine dini duyarlılıkların, takvanın, Allah’ın dostluğunun veya Allah’a dostluğun iyice azalmış olmasıdır. “ diyerek tebliğini sona erdirdi.

Son olarak “Sosyal Medya ve Aile” konulu tebliğini sunan Prof. Dr. Hacı Duran ise “Aile, insan türünün biyolojik, sosyal ve kültürel olarak inşasını sağlayan en önemli sosyal kurumdur. Aile evrenseldir, süreklidir, kişisel değildir, zorunludur ve Sünnetullah’ın insan yaşamı ve türü için tecelli etmiş olan biçimlerinden birisidir.” dedi.

İnsanların aileye verdiği değerin zaman zaman değiştiğine ve ailenin özgün ve İlahi tabiatını bozan durumun da bu farklılıklar olduğuna değinen Duran “gerçek ailenin yapısını bozma, onu etkisiz kılma aslında mukaddes olanı tahrip etmek demektir. Mukaddes olana saygı göstermemek anlamına gelmektedir. Onu inkâr etmektir. İnsan nasıl ki ilahi özünü inkâr edip, yapay bir mantıkla kendini topluma açıyorsa, aile konusunda da benzeri iğfalleri yani sapkın davranışları yapabilmektedir. Tarihte bunun örnekleri çoktur.” dedi.

Duran, Adetullah’a aykırı olarak aile hayatında meydana gelen bozulmaların özellikle son yıllarda aktif olarak kullanılan Sosyal Medya’nın etkisi çok büyük olduğunu belirterek bundan sadece çocuklarımızı değil kendimizi ve tüm aile efradımızı korumak için mutedil olmalıyız, dedi. 

aile_sempozyumu-20140518-02.jpgaile_sempozyumu-20140518-03.jpgaile_sempozyumu-20140518-04.jpgaile_sempozyumu-20140518-05.jpg

HABERE YORUM KAT

4 Yorum