1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. ''Afetler, İlahi İradeden Bağımsız Telakkiler  ve İhmaller''
''Afetler, İlahi İradeden Bağımsız Telakkiler  ve İhmaller''

''Afetler, İlahi İradeden Bağımsız Telakkiler  ve İhmaller''

Akhisar Özgür-Der tarafından İlim Yayma kitap-kafe salonunda düzenlenen programda yazar  Ramazan Yazçicek  ''Afetler, İlahi İradeden  Bağımsız Telakkiler  ve İhmaller'' konusunu anlattı.

23 Mart 2023 Perşembe 16:19A+A-

Ramazan Yazçicek kısaca kendini tanıttıktan sonra konu hakkında özetle şunları anlattı:

Bencilliğin, zulüm ve sömürünün yaygınlaştığı modern dünyayı dünyevileşme ve bireyselleşme gibi iki büyük tehlike kasıp kavurmaktadır. Bu iki fitnenin panzehri, yakînî ahiret inancının ikamesi ve ümmet bilincinin ihyasıdır.

Dünyevileşme, ahiret yokmuş gibi yaşamanın diğer adıdır. Dünyevileşme zilletinden kurtulmanın önemli bir imkânı, ‘ölüm’ üzerine tefekkür etmektir. Modern insan ölümden kaçıyor, ölüm gerçeğiyle yüzleşmek istemiyor. Ölüm duygusuyla barışık olmayan insan, aslında kendisinden; insan olma gerçeğinden yüz çeviriyor demektir. Ölüm üzerine tefekkür, içe (enfüs) dönük bir yolculuktur. Ölüm fikriyle barışık olma, huzurlu bir ömre, sağlam ve sağlıklı bir gelecek muhayyilesine sahip olmanın da imkânıdır. Anlam krizi yaşayan modern insan, hiççi (nihilist) psikoza esaretle insani fazilete geri dönmenin yol ayrımındadır.

Dünyevileşme, felsefi zeminde hangi teoriyle izah edilirse edilsin, özü itibarıyla Tanrı’yı dışarıda bırakma, hayatın dışına almadır. Sekülarizm de denilen dünyevileşmenin kodlarını Yunan-Batı aklında aramak gerekirse de aslında hastalığın kökeni çok daha eskilere, İblis’e kadar uzanır. Bu tespiti modern dönemden bakarak yapmak önemlidir. Keza şeytanın Âdem’e, “Ebedîlik ağacı ve sonu gelmez bir saltanat” vadinde bulunması ve “Yaratılış maddesi üzerinden üstünlük” taslaması, dünyevileşme, bireyselleşme gibi kavmiyetçiliğin de kodlarını kendinde barındırır.  İfsada davetkâr söylemlere, dün olduğu gibi bugün de hemen her hadisede rastlanmaktadır. Evvelemirde bütün kötülükler heva-hevesin ilah edinilmesinden sudûr eder. Dünyevileşme de özünde, hevanın ilah edilmesine dayalı bir sapma olup ölümü, ahireti unutmaya kuluçka vazifesi görür. Dolayısıyla, dünyacılaşan insanın amentüsü, ahirete yakînen inanmak olmalıdır.

Deprem, sel, çığ, kasırga ve korona gibi afetler toplumsal hayatın akışını değiştirme boyutunda yaşanmaktadır. Büyük felaketler karşısında, refah ve teknoloji sayesinde her şeye muktedir olduğunu düşünen toplum ve devletler dahi acziyet içinde kalmaktadır. Yaşamı ilahi iradeden/Kadir-i Mutlak olan Allah Teâlâ’ya imandan yoksun bir perspektifle ele alan yaklaşımlar, insanı, anlamsızlık, çaresizlik, hiçlik psikolojisine esaretle endişe ve korkuya sevk etmektedir. Diğer yandan, hakikat ekseninden uzak, muharref mantıkla malul okumalar da yapılmaktadır.

Tevhid, Kur’ân’ın ana mesajı; bütün meseleleri doğru anlamanın mihveridir. Tevhid, eşyayı ait olduğu yere koyma, şirk ise eşyayı yerinden etme yani Allah’ı hakkıyla takdir etmemedir. Meselelere sağlam bir inanç ekseninde bakma, afetlerin doğru okunması için de geçerlidir. Zira kulluğu Allah’a has kılmanın ertelendiği her iş fasittir. Bu kaygıyı erteleyecek hiçbir çaba şer’ân hüsn-i kabul görmez. Yaşanılan her mesele akidevi olmayabilir ancak hiçbir mesele yoktur ki, akideyle münasebeti koparılarak ele alınabilsin.

Her imtihan gibi depremlerin de, tasavvurdan taakkul ve tezekküre varıncaya dek, hakikat ekseninde değerlendirilecek yönleri vardır. Ve her yeni günün; yaşanan her musibet ve imtihanın yeni okuma ve tanımlamaya; hülasa fıkhedilmeye; tecdit bilinciyle değerlendirilmeye ihtiyacı vardır.

Deprem gerçeğinden hareketle, yaşanan hiçbir afet, özü itibarıyla ikram/rahmet olmadığı gibi azap, cezalandırma da değildir. Allah’ın kevni ayetleriyle farklı imtihanları yaşayan insan, depremi de bir imtihan olarak yaşar. ‘Tevekkül’ ve ‘Tedbir’ ekseninde anlayış farkı, yaşananı ikram/rahmet kılabileceği gibi ceza ve azaba da dönüştürebilir. Yaşadığımız imtihanları biz belirlemiyoruz ancak imtihan karşısındaki tavrımız bizim kulluğumuzdur.

Teolojisini hurafeden, ideolojisini sekülarizmden alan iki cehenneme davetkâr söylemler kuşatmasında insan, anlam ve hakikat arayışındadır. Seküler okuma ile muharref mantığın ifsat ediciliğine mukabil İslâmî bakış, afetlerin, ilahi iradeden bağımsız telakkisi gibi ölçü ve tartının ihmalini de reddeder. İslâmî bakış, insanı bir kez daha anlam ve hakikate davet eder.

Programın sonunda deprem bölgesi izlenimlerini Kemal Songür anlattı. Yapılan katkılar ve yazarın Ramazan Ve Kur'an hakkında hatırlatmaları sonunda program sona erdi.

img-20230321-211251-1.jpg

img-20230321-211303-001.jpg

img-20230321-205109-001.jpg

HABERE YORUM KAT

2 Yorum