1. YAZARLAR

  2. Rakan El Mecali

  3. ABD, Arap devrimlerinin neresinde?
Rakan El Mecali

Rakan El Mecali

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD, Arap devrimlerinin neresinde?

12 Mart 2011 Cumartesi 06:05A+A-

Geçmişte Arap liderlerinin suni İslam tehlikesiyle mücadelede yardım isteyerek Washington'a yönelmesi gibi Arap halkları da bilinçsiz şekilde despottan geriye kalanlarla mücadelede ABD'den destek isteyerek aynı Amerikan başkentine yöneliyorlar.

Okyanustan Körfez'e Arap vatandaşı bir komplo teorisi fobisi yaşıyor. Her gelişmede daimi olarak şüpheler bu Arap vatandaşı, ABD'nin her duruma ve verilere sızdığı, kirli ellerinin olayların harekete geçirilmesinin arkasında olduğu endişesine ikna ediyor. Ortada bir başka boyut var. O da Arap insanının yaşadığı kırılmaların, hayal kırıklıkları ve başarısızlıkların çokluğu sebebiyle daha az iyimser olması.

Şu an Arap toplumları içinde yeni neslin kendine güvenini kazanması, iyimser yaklaşması ve değişim ısrarı kanalıyla yaşanan gerçekçi devrim ve dönüşümler, modern Arap hayatında yeni bir gelişmedir. Baskılar, despotluğun gücünün artması ve yetersizlik halinin insanların pek umutlu olmadığı patlamaya yol açmasına rağmen bu patlama, bizim için sürpriz olabilir.

Bu durum, ABD ve Batı açısından da sürpriz oldu. Araplar ruhunu topladı ve yolunu almaya başladı. Buna rağmen yaşanan ve yaşanacak bütün gelişmelerde ABD'nin nerede durduğuna dair sorular Lübnan gazetesinden arkadaşımız Satıg Nureddin'in de ifade ettiği üzere meşru bir sorudur. Zira ABD, bir süper güçtür ve bu yüzden bölgede var olacaktır. Kendi çıkarları için en hayati bölgedeki özel varlığını reddedemez. Müdahale etmelidir ancak müdahalesinin iyi niyetle ve iddia ettiği gibi devrimleri desteklemek bağlamında olması mümkün değil.

Okyanustan Körfez'e Arap dünyasını saran demokratik devrimlere yönelik Amerikan müdahalesi 19'uncu yüzyıl kültürüne ait bazı yazarların bahsini ettiği veya endişe duyduğu emperyalizm veya askerî işgal düşüncesinden daha tehlikelidir. Bu müdahale, Arapların ve Müslümanların geçen yüzyıllar boyunca yaşadıkları Avrupa emperyalizminin bütün deneyimlerinden etki bakımından daha derindir. Çünkü bu müdahale, Arap toprağını çiğnemeden önce Arap bilincine nüfuz etmektedir. Her ikisi de yani Arap toprakları ve bilinci, şu günlerde korumasız görülüyor.

Bu Amerikan müdahalesinin şekilleri ülkelerin rejimlerinin ve şu an minimum düzeyde özgürlük, demokrasi ve sosyal adalet haklarını isteyerek sokaklara dökülen halkların yapısına göre değişiyor. Fakat bu talepler, belki de bu devrimler arasındaki tek ortak paydayı temsil ediyor, Amerikalıların kendilerinin hayal etmediği, beklemedikleri ve hatta özellikle de halihazırdaki başkanları Barack Obama döneminde istedikleri tarihi bir fırsat sağlıyor. Amerikalılar, Obama'yı dış savaşlarını sonlandırması, uluslararası rollerini azaltması ve ekonomik krizlerine yoğunlaşması için seçtiler. Obama, bir gün ve gecesinde bütün dünyanın Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve diğer ülkelere yönelik açıklamalarını bekliyordu. Obama, liderlerden birine görevi bırakması çağrısında, diğerine halkıyla diyalog kurması tavsiyesinde bulundu ve iktidarın geçişi için bir yol haritası belirledi. Kaderin cilvesidir ki; selefi George Bush, gökten görevlendirilerek kendisine adanmış böyle bir rolü sayıklıyordu!

Amerikan müdahalesi bir ön planla ve hatta kararla olmadı. Tarihi tesadüf rolünü oynadı. Arap dünyası büyük bir boşluk ve kaos hali içinde. Bazı rejimleri çürümüş ve halkları ise çalkantılı. Tunus'ta ilk kıvılcım atılır atılmaz Arap liderlerinin, askerî ve güvenlik organlarının yüzleri ortaya çıktı. Genç kuşaklar harekete geçme ve bu boş heykelleri yıkma işaretini aldılar. Bu rejimlerde doğal siyasi çalışmayı organize etmeye destek olacak bir şey kalmadı. Bu da devlet veya devletlerin anayasa yazılmasından seçim yasalarına ve trafik polisinin işinin organize edilmesine kadar sıfırdan kurulmasıyla işe başlanılmasını gerektiriyor.

Fakat geçmişte Arap liderlerinin suni İslam tehlikesiyle mücadelede yardım isteyerek Washington'a yönelmesi gibi Arap halkları da bilinçsiz şekilde despottan geriye kalanlarla mücadelede ABD'den destek isteyerek aynı Amerikan başkentine yöneliyorlar.

Bir güç, referans ve örnek olarak ABD'ye yönelim, Arap ve Müslümanların süper gücün arzusuna tam teslimiyet derecesine vardıkları anlamına geliyor. Bu tutumları ABD'nin Afganistan'ı ve Irak'ı yıktığı, Filistin halkının katline ve davalarının bitirilmesine göz yumduğu etrafında zihinlerinde yerleşmesi öngörülen gerçeklerden şüphe edilmesiyle eşdeğer. Geçmişte bilinenlerden tamamen farklı özel önceliklere göre hareket ediliyor şu an. Ürdün gazetesi El Düstur 7 Mart 2011

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT