1. YAZARLAR

  2. Hani el-Masri

  3. Abbas'ın kendinden bu kadar emin olmasının sırrı ne?
Hani el-Masri

Hani el-Masri

Yazarın Tüm Yazıları >

Abbas'ın kendinden bu kadar emin olmasının sırrı ne?

12 Nisan 2008 Cumartesi 04:23A+A-

Abbas'ın İsrail'le 2008'de anlaşacağından umutlu olması şaşkınlık yarattı. Barış Şimdi'nin de işaret ettiği gibi, İsrail yerleşimlerinin sayısı son yıllarda görülmemiş derecede artarken, nasıl bir anlaşma yapılacağını merak ediyoruz

İsrail kaynakları, Filistin Yönetimi'yle İsrail'in müzakere heyetleri başkanları Ahmed Kurey ve Tzippi Livni'nin, birkaç aydır basından uzak şekilde gizli görüşmeler yaptığını, sayıları 50'yi aşan oturumlardan bazılarının Kudüs'ün farklı otellerinde veya görüşmelerle ilgili isimlere ait özel odalarda uzun saatler sürdüğünü iddia etti.

Asıl bombayı, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'la görüşmesi sonrası Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, kapsamlı barışa 2008'de ulaşılacağına güveninin tam olduğunu ifade ederek patlattı. Oysa Abbas, Şam'daki Arap zirvesinde müzakerelerin geleceğine dair umutsuz bir konuşma yapmıştı. O zaman Abbas'ın umudunun ve güveninin sırrı ne? Müzakerelerin, umutlanmayı haklı çıkaracak ilerlemeler kaydettiği doğru mu, yoksa Abbas hayal kırıklığını hafifletmek ve anlaşmaya varma şansının artırmak için mi olumlu hava yaymak istiyor?

ABD Başkanı George W. Bush, İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve Abbas'ın anlaşmaya şiddetle ihtiyaç duyduğu kesin. Bush, kara sayfasını beyazlatacak bir başarı kaydetmek ve ABD politikasının kendi başkanlığında yaşadığı başarısızlığı hafifletmek istiyor. Olmert, İsrail'e destek noktasında Beyaz Saray'a gelenlerin en iyisi sayılan Bush yönetiminin varlığından ve kutuplaşma halindeki Arap şartlarından yararlanarak azami kazanım elde etmek için, İsrail'in önündeki tarihi fırsatı değerlendirmek istiyor. Abbas'ın bir anlaşmaya ihtiyacı var çünkü Filistin'de bölünmüşlük sürüyor ve İsrail müzakereleri, Gazze'ye yönelik boğucu ablukayla duvar ve yerleşim birimleri inşasının yanı sıra, saldırıları sürdürmenin kılıfı olarak kullanıyor.

Bir sonuç çıkarmadan önce, pratikte yaşananların Abbas, Bush ve Rice'ın yaydığı umut havasına aykırı olduğuna işaret etmeliyiz. İsrail, işgal ve yerleşimciliği mümkün olduğunca derinleştirmek için zamanla hummalı bir yarış içinde. 'Barış Şimdi' hareketinin de işaret ettiği gibi, yerleşimci faaliyetlerde yıllardır görülmeyen bir artış var. Rapor, Annapolis konferansından beri yerleşimciliğin benzeri görülmemiş dozda arttığını teyit ediyor.

Bütün göstergeler, Filistinlilerin haklarını asgari düzeyde bile gerçekleştirecek bir anlaşmaya ulaşmanın zorluğuna, hatta imkânsızlığına, bir anlaşmanın Oslo'dan da kötü olacağına işaret ediyor. Zira Oslo Anlaşması imzalandığında, Filistinliler daha iyi bir konumdaydı ve İsrail tanınma istiyordu. Araplar ve uluslararası şartlar da mevcut şartlarla kıyaslanamayacak kadar iyi durumdaydı. Bu bağlamda varılacak nokta, geçici sınırlara sahip bir Filistin devleti üzerinde anlaşmaktır.

Varılacak anlaşma her halükârda, her tarafın istediği gibi yorumlayacağı abartılı ilkelerin bulunduğu veya rafa kaldırılacak türden olacak. Yani hemen yürürlüğe konulmayacak ve esas görevi, İsrail'in öncelik ve ihtiyaçlarını gerçekleştirecek, eli kolu bağlı Filistin Yönetimi'ni egemenliğini ve birliğini, siyasi, beşeri ve coğrafi bağlarını kaybetmiş, sınırlı bir devlete dönüştürecek yeni anlaşmanın üzerini örtmek olacak.

İsrail'in Filistinlilere ne sunacağı veya dayatacağı biliniyor. Rice'ın bir ayda yaptığı iki ziyarette, Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin ziyaretinde, Abbas'ın ABD'ye davet edilmesinde ve Bush'un mayıstaki ziyaretinde kendini gösteren yoğun Amerikan çabaları, ufukta bir şeylerin olduğu uyarısı yapıyor. Bu övünülecek bir şey olamaz. Zira Annapolis'te açık dayanağın yokluğunda başlayan süreç şer uyarısı yapıyor. Sorunun yanıtıysa hâlâ muallakta: Abbas'ın umutlanmasının sırrı ne? (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 8 Nisan 2008)

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT