1. YAZARLAR

  2. Ahmet Altan

  3. 367 ve ötesi
Ahmet Altan

Ahmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

367 ve ötesi

09 Haziran 2011 Perşembe 09:46A+A-

Bizim ordunun komuta kademesinde suça bulaşmamış birini bulmak çok zor olacak galiba. Çeşitli darbeler, lahikalar, fişlemeler, bombalama hazırlıkları derken cumhurbaşkanlığı seçimlerine de müdahale ettiklerinin belgesi Zaman gazetesinde yayımlandı.

Şimdi o işin devamı geliyor, o 367 rezilliğinin arkasında oynanan oyunları, kurulan kumpasları, ittifakları birer birer görüyoruz.

12 Eylül rejimini, küçük bir kadronun ülkeyi yönetmesi amacıyla biçimlendirdikleri, bu rejimin kilit noktasına da Çankaya’yı yerleştirdikleri için oraya “halk iradesinin” seçtiği birinin gelme ihtimali onları çılgına çevirmişti.


“Eşinin başı örtülü”
lafını büyük bir suçtan, büyük bir günahtan bahseder gibi söylüyorlardı.

Dinden mi, dindarlıktan mı yoksa bizzat halkın kendisinden mi nefret ettikleri anlaşılamıyordu.

En mükemmel insan türü olarak kendilerini görüyorlar, kendilerine benzemeyenleri “düşman” sayıyorlardı.

Bugün bizim manşetteki haberde de göreceğiniz gibi Süleyman Demirel de aralarına karışmış, o sırada Meclis’te grubu olan Mehmet Ağar’a, cumhurbaşkanlığı seçimini engellemesi için talimatlar vermiş.

Yanlış kurulmuş bir cumhuriyetin bütün çirkinliklerini gördük biz o dönemde.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptıkları, değişime hazır olan bir toplumun kilidini açtı ve 22 temmuzda çok sert bir tokat yediler.

Şu anda Türkiye iki önemli işi birarada yapıyor.

Bir yandan geçmişin suçlarıyla hesaplaşıp suçluları birer birer ortaya çıkartıyor, bir yandan da yeni bir yapının temelini atmaya çalışıyor.

Doğrusunu isterseniz, geçmişle hesaplaşmak, geleceği kurmaktan daha kolaydı.

Dünyanın da, Türkiye’nin de şartları değişmişti, eski rejim de dalında çürüyen bir meyve gibi hızlı bir sallayışta düşmeye hazırdı.

Düştüler.

Şimdi geleceğe hazırlanmamız gerekiyor ama bunun yöntemini bulmak biraz zor olacak.

Eskiyi yıkmak için öfkemiz vardı, zenginleşen, gelişen, dünyayı keşfeden halk da güçlenmişti, o güç, öfkeyle birleşerek hedefe vurdu ve devirdi.

Geçmişi öfkeyle yıkabilirsiniz ama geleceği öfkeyle kuramazsınız.

Geçmişi yıkmakta çok işe yarayan öfke, geleceği kurmakta büyük bir engele dönüşür.

Askerî vesayet geriye çekiliyor, biz o vesayetin bıraktığı boşluğu nasıl dolduracağız?

Toplumun “yıkarken” birleşen öfkesi, yenisini kurarken ayrışıyor ve toplumun çeşitli kesimleri o öfkeyi birbirine yöneltiyor.

Kürt sorunu büyük bir öfke yumağının içinde çözüm bekliyor mesela.

O meseleyi nasıl çözeceğiz?

Seçime şurada üç gün kaldı ama kimse o meselenin çözümüyle ilgili ayrıntılı bir plan koymuyor ortaya, “özerklik” isteyen BDP bile bunun nasıl bir özerklik olduğunu, ırka mı yoksa coğrafyaya mı dayanacağını söylemiyor.

AKP ve CHP, meseleyi çözeceğini söylüyor ama yöntemini açıklamıyor.

Ortada ayrıntılı bir plan yok.

Belki hepsinin aklında bir çözüm var ama bunu “halkla” paylaşmıyorlar, geçmişin “halkı küçümseme” hastalığı devam ediyor, “sen oy ver biz hallederiz” diyen bir halleri bulunuyor.

Yapılacak yeni anayasanın ayrıntıları hakkında da hiçbir şey bilmiyoruz.

Yeni bir anayasa yapılacağını biliyoruz ama o anayasa neleri kapsayacak, nasıl hukuki bir çerçeve çizecek, bunun ayrıntılarını halka anlatmaya tenezzül eden bir siyasiye rastlamıyoruz.

Eski dönemin en büyük hastalığı halkı her türlü sorunun ve çözümün dışında bırakmasıydı, halk bu rejimi devirdi, yenisini kurmaya aday olanlar da aynı hastalığı sürdürüyor, onlar da halka anlatmıyor.

Ülkeyi yönetenlerin asker ya da sivil, Türk ya da Kürt olması hiç fark etmez, geleceği oluştururken halkı dışarıda bırakırsanız, yeni kuracağınız düzen de kirlenir, eski hastalık yeniden ortaya çıkar.

Geçmiş dönemin rezilliğinden ancak halkın bütün kesimlerinin içinde olacağı, her kararın halkın bilgisi ve rızasıyla alınacağı bir yöntemle kurtulabiliriz.

Şu anda bunu yapan kimseyi görüyor musunuz?

Bu oyunda halk gene figüran rolünde ve eskinin yıkılmasının yarattığı heyecanla bu gerçeği görmemeyi tercih ediyoruz ama bu anlayış başımıza dert açar.

Artık sormalı ve öğrenmeyi talep etmeliyiz.

Aksi takdirde gene epeyce zaman yitireceğiz.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT